asitane restaurant, osmanlı dönemi yemeklerinin tarihi formüllerini fine dining konseptiyle yeniden yorumlayıp mükemmel bir ortamda sunan az sayıdaki mekanlardan biri. edirnekapı’da bulunan asitane kariye müzesi’nin hemen yanında bulunuyor o nedenle size de önce kariye müzesi’ni ve hemen yanında bulunan minyatür müzesini gezip daha sonra yemek için asitane’ye geçmenizi tavsiye edeceğim. asitane’nin bahçe kısmı geniş ve güzel özellikle bahar ve yaz dönemlerinde burada yemek yemek güzel olabilir ama içerisi o kadar şık döşenmiş ki içerde oturmak isteyeceksiniz emin olun. duvarlarda el yazmaları ve minyatürler ile süslü, masalar son derece sade ama bir o kadar da şık tasarlanmış.
asitane’nin menüsü dönemsel olarak değişiklik gösteriyor yaz ve kış menüleri ayrı ayrı düzenleniyor. asitane’nin takdir ettiğim bir ayrıntısı menü fiyatlarıyla birlikte internet sitelerinde sunulmuş, hangi yemek hangi malzemeler kullanılarak yapılıyor, tarif hangi tarihin yemeği, menüde bu bilgiler yer alıyor, öyle iki lokma uyduruk yemek getirip kafadan fiyat yazma işi yok! menünün kapak ve iç tasarımı da çok hoş her ayrıntının özenle düşünüldüğü belli oluyor. biz menüyü incelerken zeytinyağı ve 12 çeşit baharatlı zeytin ezmesi tadımlık olarak geliyor. bir garson kızımız tabaklarımıza küçük ekmekler bırakıyor. hazır ekmek kullanmayıp kendileri yapıyorlarmış şansımıza anasonlu ve mahlepli-damla sakızlı ekmekler yapılmıştı, ikisinin de tadı çok güzel.
asitane’de çalışanlar menüdeki tüm yemeklerden tadıyorlarmış böylece müşteriye daha doğru önerilerde bulunuyorlar. bu özeni ve çalışma şeklini takdir ettim! ayrıca çalışanların kılık kıyafeti ve yaklaşımı çok iyi ne masanızın dibindeler ne de uzaktalar. soru sorduğunuzda düzgün bir şekilde cevaplayıp işe yarar tavsiyelerde bulunuyorlar. asitane 1991 yılında açılmış, yemeklerin reçeteleri yokmuş sarayın mutfak malzeme kayıtlarından ve çoğu yabancı tarihçilerin kitaplarında geçen anlatımlardan yola çıkarak deneme yanılma usulüyle yemek reçeteleri ortaya çıkmış. adını hatırlayamadığı bir profesöründen çok yardımcı olduğunu söylediler. osmanlı’da aşçılar tariflerini çalınmasın diye gizli tutarlarmış usta çırak ilişkisi ile yeni nesle geçermiş bu bilgiler.
önden çorba olarak asitane’ye gelen herkesin tavsiye ettiği buranın spesiyali olan badem çorbasını istiyoruz. bizim günümüzde kuruyemiş olarak tükettiğimiz veya en fazla tatlılarda görmeye alıştığımız bademin yüz yıllar önce çorbasının yapılması ilginç geliyor. az sonra derin tabaklarımızda krema renginde badem çorbalarımız masamıza geliyor. i̇çinde iri badem kırıntıları olan sıcak ve ilginç bir tada sahip bir çorba. tadı nasıl desem şekerli değil ama hafif tatlı, hafif mayhoş mutlaka deneyin kendi fikriniz olsun derim.
eğer ben badem çorbası istemiyorum derseniz toyga aşı adlı çorbayı önerebilirim. toyga aşı soğuk bir çorba içinde haşlanmış nohut, yarma, yoğurt ve bazı baharatlar, üzerinde ise tereyağında eritilmiş kuru nane var, sıcak havalarda çok güzel gidebilecek bir çorba.
çorba sonrası vişneli yaprak sarma ve 4 çeşitten oluşan asitane lokmaları istiyoruz. vişneli yaprak sarma tat ve sunum olarak efsanevi sayılabilir. asitane lokmaları ise humus, lor mahlutu, fava ve dövme hıyar salatası bulunuyor. sunumu etkileyici, humus ve favayı çok beğendim lor mahlutu ve dövme hıyar salatası güzel ama çok özel bir tat almadım ben. mezelerimizin yanına birer kadeh beyaz şarap aldık fazla alkol almak istemedik yeterli oldu bizim için. osmanlı yemekleri servis edilen bir yerde çoğu insan alkol olmaz diye düşünüyor ama geniş ve kaliteli bir içki menüleri var aklınızda olsun. tabaklarımız bitmeden hazmı kolaylaştırmak ve damağımızı temizlemek için birer nar şurubu ikram ediyorlar, ikram edilen tüm şerbetler kendi yapımları.
soğuk tabaklarımız sonrası sıcak ara sıcak olarak taze fasulye micberi ve gömlek kebabı alıyoruz. gömlek kebabı zaten ismi ile dikkatimi çekmişti fakat ana yemek öncesi tıkanmak istemiyordum. görevliden tavsiye istediğimde gömlek kebabının doğru karar olduğunun iki kibrit kutusu büyüklüğünde parça geldiğini tıkamayacağını söyledi. hatta kendisinin de çok beğendiğini porsiyonu büyütüp ara öğün yerine ana yemek olarak sunmayı önerdiğini söyledi.
gömlek kebabı sunum olarak da çok güzel hazırlanmış. yanında nar taneli taze roka, altında sıcak, bol baharatlı körpe soğan ile hem göze hem damağıma hitap ediyor. i̇çi çok güzel nasıl desem dolma içine benzetebiliriz, aldığınız her lokma damakta iz bırakıyor. birer parça alıp tadına baktığım fasulye micberi ise çok hafif ve güzel. midye dolmanın yanında gelen tarator benzeri bir sosla birlikte sunuluyor ve dışındaki bulamaç da biraz midye tava havası vermiş, ikisini de çok beğendik, tavsiye ediyoruz.
tabaklarımız alındıktan sonra hazmı kolaylaştırmak ve damağı temizlemek için karadut şurubu ikram ediliyor tadı çok güzel. ana yemek için arkadaşım adı bile çok ilginç olan kavun dolmasını seçiyor ama ben levrek biryan, uskumru dolması ile bostan patlıcanında reyhanlı bıldırcın arasında kararsızım. görevliye danışıyoruz, uskumru dolmasının küçük olduğu için doyurucu olmayacağını söylüyor, bıldırcın ise biraz yağlı gelebilir ama levrek biryan tam doymalık dedi! ana yemek olarak levrek biryan seçiyorum.
benim seçimim olan levrek biryan porsiyon olarak gayet doyurucu, garnitürler taze ve leziz. fotoğrafta görünmüyor ama levreğin içi temizlenip bol tarçınlı hoş kokulu bir baharat doldurulmuş. şimdi şöyle söyleyeyim tadı gayet güzel ama siradişi değil, daha önce levrek ızgara yediyseniz çok farklı gelmeyecektir. bir daha gidersem farklı bir şey denemek adına uskumru dolması veya reyhanlı bıldırcını deneyeceğim.
arkadaşımın tabağından iki lokma aldığım kavun dolması ise siradişi hatta olağanüstü! tatlı bir meyve olan kavun ile bol baharatlı bir et bu kadar mı uyumlu olur şaşırdım! sadece iki lokma almama rağmen saatlerce tadının damağımda kaldığını belirtmeliyim! bu tarifte emeği geçen herkes teşekkürü hak ediyor.
ana yemek sonrası demirhindi şerbeti ikram ediliyor ve tatlılarımızı seçiyoruz. ben hafif bir tatlı olan helatiye istiyorum, arkadaşım öneri üzerine şeftalili ka’a yı seçiyor.
helatiye adana’nın meşhur bici bici tatlısının daha hafif ve güzel bir çeşidine benziyor. gül şerbetinde sakızlı muhallebi, badem, antep fıstığı ve taze meyve parçaları ile yapılmış fazla şekerli olmayan hafif ve güzel bir tatlı. arkadaşımın seçimi olan şeftalili ka’a ise benzerini hiçbir yerde görmediğim yemediğim tadı çok baskın özel bir tatlı, değişik bir tat denemek adına çok daha doğru bir seçim.
yemekten sonra birer kahve ve çay istiyoruz. hesabı öderken ikimize de içinde küçük bir kavanoz olan birer kese hediye ediyorlar. eve gidip açtığımda erik reçeli olduğunu gördüm, iki kahvaltı anca dayandı :) ellerine sağlık.
bu güzel yemeğin sonunda kişisel yorumum ise şöyle olacak. asitane’de badem çorbası, vişneli yaprak sarma, gömlek kebabı ve fasulye micberi, kavun dolması ve şeftalili ka’a alarak daha uygun ama etkileyici bir menü oluşturun derim. her şeyin ucuzuna ve kolayına kaçıldığı bir dönemde bu kadar emek veren ve yaptığı işe saygı duyan yerler çok az maalesef, sırf bu emeği takdir etmek için bile asitane’ye gidilir! emeği geçen herkese kendi adıma tekrar teşekkür etmek istiyorum.