öyle bir otel düşünün ki lüks ve sanatı bir araya getirmiş.. eski maçka oteli’nin yerine açılmış olan st. regis’te daha kapısından girince başınızı ne yöne çevireceğinizi bilemiyorsunuz. etrafınız çeşitli eserlerle dolu.. herkes gülen yüzlerle karşılıyor sizi.. sıcacık bir ortama giriyorsunuz.. st. regis’in terasında ise sadece yemeklerinin lezzetiyle değil, boğaz manzarasıyla da gidenlerin beğenisini kazanan ünlü spago restaurant bulunuyor..
öğle yemeği için beklerken menüyü inceledim. yemek öncesi alabileceğiniz çok keyifli kokteyller var.kokteyllerin isimlerinde eski şarkılardan esinlenilmiş... i̇ştahı biraz daha açmak için ideal..
spago’da hem sohbet ederken hem de keyifli bir öğle yemeğine başlıyoruz.
önce başlangıçlar tabii ki..
bu minik tartaletler lezzetliydi ama açıkçası benim yıldızım, özellikle sunum açısından, külahta sunulan ton balıklı tarator oldu.. külahlar susamdan yapılmış.. dantel gibi..
spago’da değinilmesi gereken en önemli nokta bence yemeklerin sunumları.. lezzet damağınıza layık. ancak, yemek esnasında bay reis ile de konuştuğumuz üzere, bir yemeğe ya da içeceğe lezzetini asıl kazandıran onun sunumu aslında..
biz lezzetli olduğu kadar sağlıklı seçimler de yapmaya gayret ettik. sağlık diyince tabii ki akla ilk salata ve balık geliyor.. bizim de tercihimiz bu yönde oldu.. balık diyince akan sular duran bir insan olduğum için şefimizin iki tavsiyesi oldu: buharda pişmiş hong kong usulü levrek ya da yine ana öğün olarak da servis edilebilen “i̇stakoz “cobb” salatası”.. tercihimizi levrek’ten yana kullandık. levreğin tamamen kılçıkları alınmış.. ağızda dağılıyor.. üstüne soya sosu ile servis ediliyor. ya da şöyle düzeltelim; soya sosu yanında ayrıca sunuluyor, eğer isterseniz yemeğinizin üstüne dökülüyor. yani arzu etmezseniz almayabilirsiniz ama benim önerim almanız olur..
ana yemek için tercihimiz levrek’ten yana oldu ama ıstakoz salatasında da aklımız kalınca onu da paylaşmaya karar verdik.. istakoz salatası aslında başlı başına bir öğün olabilir gerçekten.. her zamanki gibi görselliğe söylenecek söz yok.. i̇çinde ıstakoz, avokado, domates, küflü peynir, fasulye ve yumurta bulunuyor. hem kalori bakımından düşük hem besleyici ve sağlıklı bir öğle yemeği düşünüyorsanız bu salatayı denemelisiniz..
bu arada hemen bahsedelim: biz seçimlerimizi öğle yemeği menüsünden yaptık; ancak spago’da set olarak hazırlanmış “business lunch” menüleri de bulunuyor. fiyat olarak yaklaşık 75tl -95tl arasında değişen 3 değişik set business lunch menüsü sunuyorlar. spago yemek kalitesi ve prestiji kadar sakin ortamı ile de business lunchlar için ideal bir mekan olabilir.. i̇lgilenenlerin dikkatine..
yemeğin sonuna kadar sağlıklı gelmeyi başardık ama tatlı menüsündeki “fındıklı mocha cremeux” yok mu.. i̇şte o baştan çıkardı bizi.. dayanamadık.. ama hiç olmazsa bir tatlıyı paylaştık; suçu yarıya indiridik.. benim gibi çikolata görünce yelkenleri suya indirenlerdenseniz uyarıyorum; irade bu tatlı karşısında sıfırlanıyor.. espresso jel’de belki kendinizi biraz daha tutabilirsiniz.. ben onu yarısında bırakmayı başardım mesela.. ama çikolatalı sorbede çikolatanın tadı damağınıza dalga dalga yayılıyor.. bir kaşık diğerini takip ediyor ister istemez..
bu mükemmel öğle yemeğinin sonunda exec. chef peleg miron’un elini sıkıp teşekkür etmemek olmazdı.. yalnız yemek yapmamış; yemekle sanat da yapmış çünkü..
ben bu, hem göze hem damağa hitap eden leziz öğle yemeğinden sonra eve döndüm; spor kıyafetlerimi giydim, taktım müziğimi de kulağıma, tempolu bir yürüyüş yaptım..
siz de keyifli zamanlarda keyifliyemekleryiyin. ama kilo almayın, bol bol da spor yapın..
ağzınızın tadı daim olsun..