spago - st. regis istanbul


İçinde "gelen" olan yorumlar
4
3.9
gurhan
5
4 yıl önce
şişli
2004 yılında los angeles’ta bir öğrenciyken gittiğim spago‘nun gün gelicek i̇stanbul’da açılacağını ve benimde özel konuk olarak tadıma gideceğim aklıma gelmezdi. wolfgang puck ismine taa o yıllardan aşinalığım var. santa monica 3rd stret promenade’da çalıştığım yerin hemen karşısındaki wolfgang puck express’te (kapandı) yediğim öğle yemeklerini, sunset sptrip’teki restoranında bar öncesi bir şeyler atıştırmak için gidişlerimizi unutmama imkan yok. tabi oscar törenleri öncesinde menüsü hakkındaki röportajlarını da…
şimdi yıllar sonra bu dünyanın en çok bilinen şefinin restoranı i̇stanbul’a geldi. mart başında açılan st. regis otelinin en üst katına konuşlandı. geçtiğimiz günlerde wolfgang puck bir kaç günlüğüne i̇stanbul’a geldiği için biz yemek bloggerlarına spago‘da bir davet verildi. davet boyunca şef bizlerle özel olarak ilgilendi, sohbet etti ve hatta mutfakta hatıra fotoğrafları çektirdi. şunu söyleyebilirim ki şef puck, dünyanın en sıcak insanlarından bir tanesi…
tadımda yediğimiz yemeklerin yanısıra aklımda restoranın enfes kokteylleri de kaldı. i̇stanbul’da içtiğim en başarılı kokteyllerden bir kaçını spago’da denemiş oldum. özellikle gin’li pins & needles ile passion fruit’li ve rom’lu peace on earth bir harikaydı. sadece barında birer içki içmeye bile gidilebilir…
neler tattığımıza gelince; açıkçası yine baştan sona yediğimiz her şeyi beğendiğim restoranlardan bir oldu spago. aklıma kazınan tat ise ilk başta servis edilen baharatlu susamlı ve misolu külahta servis edilen ton balığı tartare oldu. üzerindeki sos bazılarına acı geldi ama ben özellikle tatlı külahla birleşince ortaya çıkan tada bayıldım!
ton balığı külahlarının ardından ise bilinen tüm pizza içeriklerinden çok daha farklı bir pizza servis edildi. creme fraiche’li somon fümeli pizza. bana i̇spanyol pizzası coco’yu hatırlattı. balık ve yoğurt pek bir araya gelmez ama bu ikisi birbirine çok yakışmıştı. ardındangelengnocchi benim için biraz tuzluydu. kuzey amerika i̇stakozu ve kral yengeç’e ise öldüm bittim!
buharda pişmiş hong kong usulü zencefilli, tatlı soyalı ve pak choylu levrek sıradaki lezzetti. asya yemeklerine bayılan benim için müthiş bir tattı. hemen ardından son tabak olarak ise filet mignon servis edildi. karabiber soslu eti de çok beğendim. yanındaki peynirli pürede nefisti.
bu lezzetli tabakların ardındangelentatlıları görünce kendimizden geçmedik değil. hepsi birbirinden süslü ve albenili tatlı tabaklarının epey bir süre fotoğraflarını çekmekle oyalandık. böğürtlenli ve çilek sorbeli milföyden mi bahsetsem, çikolatalı sufleden mi yoksa fırınlanmış alaska’dan mı hurmalı toffee cake’den mi? benim en beğendiğim biraz ekmek kadayıfını andıran toffee cake oldu.
0
onur
4
4 yıl önce
şişli
istanbul'un acik ara en iyi fine dininglerinden birisi. sashimi, honkong usulu levrek, newyork steak, steak tartar bugunku lezzetlerim. herbiri ozenle hazirlanmis, dogru soslarla eslestirilmis, sarap menusu biraz pahali olsa da dogru saraplarla cok guzel eslesen lezzetler.
27.03.2017
--------------
asil ismi wolfgang johannes puck. adindan da anlasilacagi gibi avusturya asilli bir amerikali. restaurantlari, catering hizmetleri, kitaplari, lisansli urunleri olan, oscar odul torenlerinin de ascisi dev bir marka.
yemek yapmayi annesinden ogrenmis, bir cok pastry de de calismis genclik zamanlarinda.
los angeles'a tasinmasindan ve ilk ascilik kitabini cikarmasindan kisa bir sure sonra 1982 yilinda sunset bulvarinda ilk restauranti olan spago'yu acmis.
2004 yilindan beri de amerikanin en iyi 40 restauranti arasindadir spago.
yaklasik 2 hafta sonra, 1 aralik'ta los angeles spago'ya rezervasyon yaptirdim, 4 course menu icin fiyat, sarap dahil olmadan 160 dolar.
bunu ozellikle yazdim cunku istanbul'da spago'ya gitmek isterseniz ne kadar dunyaca unlu ve ayni zamanda da standartlarin uzerinde pahali bir restauranta gitmeye hazirlandiginizi bilerek gidin diye.
2 michelin yildizli puck'in restauranti spago 2015 mart'da acildi, st regis/nisantasi otelinin roofuna.
mönüsü ciftlikten masaya felsefesini yansitiyor.
spago'nun spesiyalleri arasinda mercankosk ve parmesan reggiano ile servis edilen kokulu bezelye cicekli el yapimi agnolotti, acili domates bayirturpu ile servis edilen mavi yengec ve kanada istakozu 'louis' kokteyli, jasmine pirinc ile servis edilen hong kong usulu levrek bugulama, tatli soya soslu terbiyeli kuzu pirzola gibi lezzetler bulunuyor.
spago tam bir casual luxury dining yani luks ve rahat ic ice.
diger spagolardan farkli olarak hem restaurant hem de lounge beraber istanbul'da.
baslangic olarak kizey amerika istakoz ve kral yengec louis kokteyl sectim. acili domates ve yabanturpu sosu ile beraber. bir diger baslangicim ise carpaccio oldu.
baslangiclarla beraber guzel bir peter lehmann shiraz sectim.
ana yemeklerde yedigim kuskonmazli ve truf mantarli risotto inanilmaz bir lezzetti.
odun ve komur atesinde yaptiklari butun cupra size bundan once yediginiz tum cupra lari unutturuyor.
yine filet mignon steak au poivre, armagnac-biber soslu essiz bir lezzet.
her bir meun course in pisirilme dereceleri tam bir usta isi.
sarap menuleri zengin ama fiyatlarinin turkiye ortalamalarinin oldukca ustunde oldugunu belirtmeliyim. yine de usta ellerde hazirlandigi belli, sassicaia dan(2400 tl) urla nero d'avola(340 tl) ya kadar uzum cesidine gore menude siralanmislar.
tatlilarda soyledigim creme fraiche, cikolata soslu sufle bu ana kadar yedigim sufleler arasinda acik ara ilk ikiye girecek kadar lezzetli.
yaninda soyledigim porto ile beraber beni bulutlarin uzerine cikardi.
spago by wolfgang puck, istanbul'da yurtdisi standrtlarda yemek yiyebileceginiz ender yerlerden bir tanesi.
istanbulagelenodullu sef restaurantlarinin cok fazla dayanmadigi ve kapattigi dusunuldugunde, spago elimizde kalan ender orneklerden biri olarak karsimiza cikiyor.
ust uste 22 sene boyunca oscar odul torenlerinin resmi partilerini duzenleme basarisi gosteren puck'in spago'suna tekrar gider miyim? evet
0
giovanni
5
4 yıl önce
şişli
hong kong usulü levrek tad olarak zengin ve de doyurucuydu. menü oldukça zengin. deniz ürünleri menüde bol yer tutuyor fakat hoşlanmayanlara da seçeneklerle geliyorlar (ki sevgilime direkt beğendiği bir yemekle oynayarak istediği şekilde sundular). ayrıca geçgelenkokteyllerimizi ikram etmeleri ve yakın ilgileri hoşuma gitti. teras manzarası, havası da güzel. cool bir yer ve zevkle tekrar gidilebilir.
0
mehmet
2
4 yıl önce
şişli
i̇stanbul'da sürekli olarak hem yeni hem de klasik restaurantları denemeye meraklı iki çift olarak uzun süre önce gitmeye karar verdiğimiz spago'ya sonunda cumartesi akşamı gittik. st. regis oteli (eski maçka oteli) terasında, nefis manzaraya sahip, seçkin görünüşlü bir mekan karşıladı bizleri. asansörden çıkar çıkmaz gayet kibar bir şekilde karşılanarak yemeğe geçmeden kokteyllerimizi yudumlamak üzere terasa davet edildik. burada güzel bir manzara karşısında zengin ve orjinal bir kokteyl menüsünden seçilmiş olan lezzetli kokteyllerimizi yudumlayarak geceye çok keyifli bir başlangıç yaptık. i̇çkilerimizin yanındagelenbaharatlı ılık kuruyemişler de çok lezzetliydi.
devamında saat 21:30 civarında lounge tarafında bulunan örtüsüz fakat güzel manzaralı dört kişilik alçak masamıza geçtik. yabancı ve i̇ngilizce konuşan, işinin ehli görünüşlü bir sommelier hanım karşıladı bizleri... yemek menüsünü şarap menüsüz olarak incelememiz için sunarak ayrıldı. sonrasında gayet bakımlı ve kibar görünümlü masamıza bakacak olan bir diğer hanım garson gelerek siparişlerimizi toplamaya başladı. daha önceden paylaşmak için gözümüze kestirdiğimiz tuna tartar ve meşhur spago soğuk somonlu pizza (bu yemek dining menüsünde mevcut değil fakat özel istek üzerine hazırlıyorlar) yanısıra deniz tarağı carpaccio siparişlerimizi hemen verdik. yine ününü duyduğumuz filet mignon ve el kesimi deniz ürünlü tagliatelle siparişini verdikten sonra da üçüncü bir ana yemek siparişi versek mi diye aramızda yaklaşık 1-2 dakika tartışmıştık ki (3 dakika olmamıştır) garsonumuzdan gecenin ilk bombası geldi: "siz henüz kararsızsınız galiba, benim başka masalarım da var, siz karar verin ben ana yemek siparişinizi sonra gelir alırım!"
hoppalaa! i̇stanbul'da tekil ana yemek fiyatlarının 100-150 tl civarına ulaştığı üstelik dünya çapında bir fine dining restaurant garsonundan hem de bizden önceki müşterilerin çoktandır masalarında oturduğu bir ortamda duymayı hiç ama hiç beklemeyeceğiniz bir söylem... 
neyse, herhalde bugün ekstra bir yoğunluk var dedik ve biraz hayal kırıklığıyla kendisini bıraktık.
yaklaşık 3 dakika sonra da geri çağırarak siparişimize bir de ana yemek olarak dana yanak ekleyerek siparişi tamamladık.
ya şarap? sommelier'in yemek siparişi tamamlandıktan ve masaya ekmekler konulduktan sonra şarap menüsüyle görünmesi yaklaşık 6-7 dakika sürdü.
güzel bir soğuk beyaz şarap siparişi vererek beklemeye koyulduk. biraz sonra oda sıcaklığının az altında bir şarapla sommelier'imiz geldi. kadehlere azar azar servis yaptırarak soğutmak için buz kovasına koydurduk.
ardından garsonumuz gelerek tabakları oldukça sert hareketlerle (masalar örtüsüz olduğu için hareketler sert olunca oldukça gürültü de yüksek oluyor) tabaklarımızı önümüze fırlatırcasına koydu.
giriş yemeklerimiz oldukça başarılıydı denilebilir. beklentimizi aşan ekstra lezzetler olmamakla beraber beklentilerimizi karşıladı.
bu arada şarap bardaklarımız boşaldıktan sonra bir kaç dakika beklememiz sonunda masamıza kimse uğramayınca kalkarak masamızdan oldukça uzakta bir köşede bulunan kovadan şarabımızı alarak kendi şarap servisimizi kendimiz yapmamız gerekti.
garsonumuz giriş yemeklerinin ardından tabaklarımızı toparlayarak mutfağa doğru ilerlerken başka bir arkadaşıyla çarpışarak elindeki tabağı taş zemine düşürdü ve kırdı. taş zeminde kırılan tabak bayağı bir gürültü çıkarıyor. 
ana yemekle beraber kırmızı şarap siparişimizi vermek için beklerken sommelier meşgul olduğu için garsonumuz gelerek kırmızı şarap siparişimizi aldı.
bu arada paylaşım içingelensıcak yemeklerin servis yapılmasını rica ettik. tagliatellenin yarısı malzemesiz olarak birimizin tabağına, yarısı bir diğerinin tabağına giderken, üzerindeki deniz malzemelerinin yarısı tagliatellesiz olarak bir üçüncümüzün tabağına, malzemelerin diğer yarısı da bir dördüncümüzün tabağına gitti. bu arada tagliatelleler havada sarkarak ve uçuşarak servis edildi.
tagliatelle ve isteğimize göre az pişmiş filet mignonumuz lezzetli fakat soğuklardı. dana yanağa diyecek bir şey yok, sosu, tadı ve kıvamı tam yerindeydi.
bu sırada somelier gelerek garson arkadaşının hangi kırmızı şarabı istediğimizi anlamadığını belirterek, siparişi tekrar etmemizi rica etti.
sonrasında tatlı olarakgelenhurmalı çikolatalı sticky kek sunum olarak çok güzel olmakla beraber lezzet olarak beklentilerimizi tam olarak karşılayamadı.
yemeğin ardından tekrar terasa çıkarak kahvelerimizi ısmarlamaya hazırlanıyorduk yanımıza şef garson geldi. bize deneyimimizi sorduğunda kendisine hem olumlu hem de böyle bir fine dining ortamında olmasını tercih etmediğimiz olumsuz düşüncelerimizi dostane bir dille anlattık. bizi ilgiyle dinliyormuş gibi göründü fakat pek bir yorum yapmadı. bu sırada yağmur bastırdı ve kendisi bizi yeni bir sommelier ile (bu kez türk) arkada bulunan sigara içilebilir bölüme gönderdi. bir daha da kendisini hiç ortalıkta görmedik. bu noktada devreye giren yeni sommelier'imiz öncelikle bizim kızlarla 3-4 dakika süren tatlı şarap seçim sohbeti sonucunda kendi tavsiye ettiği tatlı şarabı sipariş etmemize rağmen masamıza daha yüksek fiyatlı ve özellikle istemediğimiz şarabı getirdi. erkeklere ise viski menüsünü inceleyerek malt viski olan caol ila içmek istediğimizi söylememize rağmen viski bardağında kahlua kahve likörü getirdi. sonradan bu siparişler düzeltildi. yine boyle bir mekanin sommelierinden beklenmeyecek hatalar...
bu arada arkadaşımızın soda dolu bardağına sorgusuz sualsiz su dolduruldu.
gecenin sonunda hesabı istedik. sigara içilir masamıza bakan yeni garsonumuz hesabı bölerek her iki çiftin de ne kadar ödemesi gerektiğini bize aktardı. ödemeyi tamamladık. tam çıkmaya hazırlanırken koşarak geldi ve hesapta yanlışlık yaptığını bizden biraz daha ödeme alması gerektiğini söyledi. 
bu noktada artık biz de dayanamadık, yanımızagelenrestaurant yöneticisine açtık ağzımızı yumduk gözümüzü. kısaca bu spago'nun ünü, manzarası ve genellikle beklentileri karşılayan lezzetlerine rağmen bu servisle i̇stanbul gibi iddialı fine dining mekanlarına sahip bir şehirde kalıcı olma ihtimali pek yüksek değil gibi görünüyor. bekleyeceğiz ve göreceğiz.
0
tuğçe
3
4 yıl önce
şişli
dün akşam arkadaşımın doğum günü vesilesiyle gittik. resepsiyondaki kız daha kimsenin gelmediğini bu sebeple bizi bara alacağını söyledi. masada neden bekleyemedik?

kızın o an dalgınlığına geldi sanırım montumuzu vestiyer için sormadı ama sağolsun sonra bir garson vestiyere eşyalarımızı bırakabileceğini iletti. arkadaşlarımız gelene kadar barda farklı kokteyllerden içelim dedik ve 1 peace on earth 1 angel & politicians söyledik. kokteyllerin hepsi 49 tl. ben peace on earthü çok beğendim, angel ise tatlı margaritha gibiydi. margaristhasıyı sevdiğimden sanırım tatlı olması fikri hoşuma gitmedi.

arkadaşlarımızın mekana girmesiyle sonunda bizi masaya aldılar (ki önce onları da bara yönlendirmişler, sanırım barda 10 kişi ip gibi dizilmemizi beklediler). masaya yerleştikten 5 dkk sonra menü geldi ama siparişi vermemiz 40 dkkyı buldu. bu süre zarfında da hiçbir garson gelip sipariş vermek ister misiniz diye sormadı. hatta siparişi vermek istediğimizi birine ilettiğimizde tabi yönlendiriyorum dendi, ve gözümle gördüm çocukcağız garsona söyledi ama o da 10 dkk sonra masamıza teşrif etti. masanın siparişleri 2 adet çıtır marul salatası, 2 adet gnocchi,2 adet risotto,2 adet mac & cheese,2 adet organik tavuk, 2 adet ızgara pirzola şeklindeydi. i̇çecek olarak 1 kadeh beyaz, 1 kadeh rose şarap söylendi. kalanı suyla hayatlarını devam ettirdi(suyun şişesi 14 sanırım 9 şişe falan içmiştik) siparişle birlikte masanın ortasına birbirinden lezzetli ekmekler ve tuzlu tereyağ geldi. tuzlu tereyağ ekmekle harika gidiyordu ve tansiyonumu dengeliyordu ama 64 tl olduğunu bilseydim asla dokunmazdım. evet ortayagelenve normalde her yerde ikram olanlardan da para alıyorlar!

bu sırada eksik 2 arkadaşımız daha geldi, onlardan teki kahve & sufle söyledi. diğeri de angel & politicians. sufle tüm yemeklerden önce geldi, servis yapan garson exktra pudra şekeri isteyip istemediğini, krema ve dondurmayı karıştırabileceğini içinde söyledi. sufleyi yiyen arkadaşımız krema ve dondurma sevmediğini söylediği halde biz böyle servis ediyoruz, böyle daha güzel oluyor bla bla demeye başladı. arkadaşım istemediğini sert bir şekilde dile getirince uzaklaşma kararı aldı.

sonunda heyecanla beklenen yemekler geldi ama maalesef benim için beklediğime değmedi. risotto çok tuzluydu. dağ mantarlı & karidesli denmesine karşın içinden 2 karides çıktı. da mario'nun risottosunun yanında 0dı. gnocchi benze başarızdı, hamur olmuş ve iç malzemesinin tadı hiç gelmiyordu ama diğer gnocchi'yi söyleyen arkadaşım da çok beğendi. marul salatasını yiyenlerden 1i şampanya tadını aldığı için çok mutluyken diğeri 2 maruldan ibaretmiş cidden diye hayal kırıklığını bildirdi. pirzola sadece pirzola olduğu için güzeldi, ahım şahım tarafı yoktu. tavuklar da idare ederdi. mac & cheese ise risottonun aksine tutsuzdu. beklediğim lezzeti ne ben ne de grubun kalanı bulabildi. bu sebeple tatlı menüsüne bakmadık bile. birer türk kahvesi içip kalktık.

bu kadar mutsuz yemeğimizin bedeli 1270 tl oldu. zaten mecburiyetten gitmiştim, bir daha gitmek zorunda kalırsam yemeğimi yer spago'ya kokteyl içmeye giderim.
0
ahmet
4
4 yıl önce
şişli
güzel bi yerlerde akşam yemeği diye çıkıp geldiğimiz nişantaşı'nda st regis in terasındaki spago'da bulduk kendimizi. rezervasyonumuz yoktu ancak sıcak ilişkiler sayesinde kendimize güzel bir masa bulduk.
bişeyler yemeden önce kokteyl içelim diyip bara geçtiğimizde fotoğraflardaki kokteylleri denedik. salatalıklı (pin&needles) ve mango(peace on earth) lu kokteylleri gayet güzeldi. zaten mekândaki her kokteyl kendi imzalarını taşımaktaymış. ancak dipnot barmenlerin hitap konsunda çok başarılı oldukları söylenemez. kendilerini geliştirmeleri lazım!!!
masamıza geçtiğimizde başlangıç olarak tuna tartare gerçekten lezizdi. mutlaka denemelisiniz. steak tartare eh işte. daha iyileri tabi ki var. mac&cheese in tadi güzeldi ancak sosu daha yoğun olabilirdi. ana yemek olarak spago'nun meşhur somonlu pizzasını denedik. tadi gerçekten çok iyiydi. bir başka ana yemek olarakgelen jumbo karides ise o kadar iyi değildi. eh işte....
bunları yedikten sonra tatlıya yer çok kalmadı ancak çok çikolata sevmesem de sufle çok hafifti ve bitirilebilir bir tatlı haline gelmişti. güzeldi. limonlu tatlı ise gerçekten lezizdi. ✌?️.
mekanın manzarası güzel ancak buraya manzara için değil güzel şeyler yemek ve farklı kokteyller tadıp güzel bir akşam geçirmek için gidebilirsiniz.
0
yağmur
1
4 yıl önce
şişli
paranızla rezil olduğunuz bir yer! restorant bölümüne gidecek olanlara bir bilgi vereyim. kişi başı başlangıç, ara sıcak ve ana yemek almak zorundasınız. aksi takdirde siparişinizi almıyorlar. i̇nternetteki menü ile aynı değil.gelendj çok kötü müzikler çalıyor, hiç eğlenceli değil. çok pahalı bir yer olduğu için paranızı çok daha iyi yerlere harcayabilirsiniz. ayrıca içmediğimiz sudan 90 tl alındı . 90 tl su parası mı olur ?? açık servis olarak 120 tl almalarından bahsetmiyorum bile.. çok param var harcamam lazım diyorsanız gidin, ama yazık olur
0
sena
4
5 yıl önce
st. regis i̇stanbul
kokteyller oldukça başarılı sizin zevkinize göre garson arkadaşlar yardımcı olup özenle hazırlatıyorlar.sushi servisi haftasonu olmaması biraz kötü ama yinede yemekleri ve meyve servisleri başarılı bar kısmında akşam eğlencesi güzel yüksek müzik club tarzı manzara doyumsuz fiyatlar kişiye göre değişir şık bir mekan fiyatına değer ama ortalamanın üzerindegeleninsanlarda daha seçkin.??
0
nezaket
4
7 yıl önce
şişli
2016 sonunda bir cuma akşamı iş çıkışı 6 kişi restauranta nerdeyse aynı zamanlarda vardık. karşılama ilgi alaka gayet hoştu. rezervasyonumuz olduğu için yuvarlak geniş bir masada yerimizi aldık. gittiğimizde nerdeyse tamamen boş olan mekan gecenin ilerleyen saatlerinde tamamen doldu. servis hızı, ilgi alaka gayet güzel. yemeklerde güzel ama sanırım bir tık daha ötesini bekliyordum. eh bir de fiyattan yarım puan kırdım ama fiyat bu ayardaki restaurantlarda hep aynı yapacak birşey yok. etler tam kıvamında pişiyor. ayrıcagelenikramlar da hoş ama öyle damak tadı olarak uçurmuyor. bir daha gidermiyim? eğer bir iş yemeği olursa bu seferki evet?
0
asenaaytuğ
5
8 yıl önce
st. regis i̇stanbul
güzel havalarda özellikle yazın, perşembe itibari ile eğer bikaç gün önceden aramadysanızmasalardayer bulma şansnız çok düşük,ama özellikle yaz akşamları bar'ında o keyifli manzara ile sohbet etmek çok keyifli☺️alkol kullanmadan saatlerce barda takılmaya bile değiyor,tabiki çok başarılı bir mutfaktangelenleziz yemeklerde cabası??
0
ahmet
5
8 yıl önce
st. regis i̇stanbul
güzel bi yerlerde akşam yemeği diye çıkıp geldiğimiz nişantaşı'nda st regis in terasındaki spago'da bulduk kendimizi. rezervasyonumuz yoktu ancak sıcak ilişkiler sayesinde kendimize güzel bir masa bulduk.
bişeyler yemeden önce kokteyl içelim diyip bara geçtiğimizde fotoğraflardaki kokteylleri denedik. salatalıklı (pin&needles) ve mango(peace on earth) lu kokteylleri gayet güzeldi. zaten mekândaki her kokteyl kendi imzalarını taşımaktaymış. ancak dipnot barmenlerin hitap konsunda çok başarılı oldukları söylenemez. kendilerini geliştirmeleri lazım!!!
masamıza geçtiğimizde başlangıç olarak tuna tartare gerçekten lezizdi. mutlaka denemelisiniz. steak tartare eh işte. daha iyileri tabi ki var. mac&cheese in tadi güzeldi ancak sosu daha yoğun olabilirdi. ana yemek olarak spago'nun meşhur somonlu pizzasını denedik. tadi gerçekten çok iyiydi. bir başka ana yemek olarakgelen jumbo karides ise o kadar iyi değildi. eh işte....
bunları yedikten sonra tatlıya yer çok kalmadı ancak çok çikolata sevmesem de sufle çok hafifti ve bitirilebilir bir tatlı haline gelmişti. güzeldi. limonlu tatlı ise gerçekten lezizdi. ✌?️.
mekanın manzarası güzel ancak buraya manzara için değil güzel şeyler yemek ve farklı kokteyller tadıp güzel bir akşam geçirmek için gidebilirsiniz.
0
ebru
5
9 yıl önce
şişli
amerika’nın bir numaralı şefi, hollywood ünlülerin tek tercihi, oscar törenlerinin değişmez baş aşçısı, çok satan yemek kitaplarının yazarı, dev bir restaurant imparatorluğunun tek sahibi; wolfgang puck… kendisiyle bütünleşmiş spago markasını sonunda i̇stanbul’a taşıdı.

i̇lk kez 1982 yılında los angeles’te açtığı spago bugün holywood yıldızlarının vazgeçemediği bir mekan. beverly hills’de halen hizmet veren spago’nun müdavimleri kimler dersek; sharon stone, goldie hawn, michael douglas, steve martin, arnold shawazenger, leonardo dicaprio… oscar törenlerinde verilen ziyafetler de hep puck’un mutfağından çıkma. sonunda i̇stanbul’un tam da kalbinde nişantaşı’nda eski maçka otelinin yerinde 1 mart’ta açılan st regis otel’in 7. katında açıldı. hem de ne açılış. restoran 3 gün boyunca şef wolfgang puck eşliğinde ağırladı misafirlerini. ben de gezenayaklar olarak şef ile aynı masada, onun mutfağından çıkan müthiş lezzetlerin tadına bakma şerefini yaşadım. hatta birlikte mutfağına girip selfiemizi de çektik. roof’da manzara müthiş, bahar ve yaz döneminde terasta oturmak da büyük keyif. loş bir ışık hakim tüm restoranda, bu da şef puck’un özel seçimiymiş. bar da dj müziği hakim, kokteyller, ismiyle bile büyülemeye yetiyor. sunumlarda kokteyl isimleri kadar romantik. benim seçimim peace on earth… yıllardır aradığım o eşsiz fresh tat…spago i̇stanbul’un şefi peleg miron, chef wolfgang puck ile birlikte uzun yıllar çalışmış. şimdi ise i̇stanbul spago kendisine emanet. menüye gelince; menüde puck klasiği fransız mutfağı temeline, california mutfağı esintileri eklenmiş. deniz ürünleri ağırlıklı.

bizim masamıza başlangıç olarakgelenacılı tuna tartar, hem sunumu ile, hem tadı ile mükemmel bir seçimdi. ballı çıtır kornetler içinde sunulan tuna’ya avokado, zencefil turşusu, salatalık, soya sosu ve chili aioli karıştırılmış. kornetin sonuna doğru artan acısı ile muhteşem bir deneyimdi. i̇smi kadar havalı bir sunumlagelenlouis soslu kuzey amerika istakozu & kral yengeç, göründüğü kadar lezzetli. i̇çinde acılı domates, yaban turbu sosu var. tüm bu karışım ise panna cotta üzerine yerleştirilip servis ediliyor. panna cotta’yı yerken peynir olduğunu düşünmüştük ancak yanılmışız. şaşırtan sürpriz tatlardan biriydi. spago’nun en önemli lezzetlerinden birinin somonlu pizza olduğunu duymuştum, ama bu kadar iyi olabileceğini tahmin etmemiştim. gerçekten anlatılmaz yaşanır. menünün en başarılı parçası somon fümeli pizza. somon füme parçaları dere otlu creme fraiche’in üzerine yerleştirilmiş. creme fraiche ekşimsi bir taze krema çeşidi, krem peyniri andırıyor. tabii ki somonlar soğuk. ve üzerindeki somon inciler; havyar…hem leziz, hem görsel olarak müthiş. somon pizzanın ardından sunulan levrek ise lokum gibiydi. buharda pişirilmiş hong kong usulü levrek; zencefili daha önce somon balığı ile denemiştim ama levreğede bu kadar yakışacağını tahmin etmezdim. i̇çeriğinde zencefil, bezelye ve chili yağı var. buharda pişirilmiş olması da lezzetine lezzet katmış.el yapımı tortellini makarna ise tam anlamı ile ağızda dağılan cinsten. tatlı bezelye, marjoram, parmigiano parmesan ile servis edildi. menüde en beğendiğim tadlardan biriydi diyebilirim. sırada et vardı. fillet migron steak; au poivre armagnac, biber sosla az pişirilmiş olarak servis edildi. yanında sunulan patates püresine comte peyniri ilave edilerek lezzeti arttırılmış. hatta sarmısak ile lezzet daha da keskinleşmiş. sunumunda ise iştah açacak şekilde püreyi show yaparak etin yanına servis ettiklerinden olsa gerek hepimiz etkilendik. etin çiğ olmasından dolayı biraz rahatsız olduğumu belirtmem gerekiyor, ancak az pişmiş sevenlerin mutluluğunu görmeye de değerdi. menünün en güzel kısmına, tatlılara geçince; gerçek anlamda başımızı döndüren bir showla arka arkaya inanılmaz tatlar masamıza yağmaya başladı. hangisine bakıp aşık olacağımı çözemedim ama hepsinin tadına baktığım doğrudur. evet fotoğraflarda da gördüğünüz gibi hepsinin görünümü, sunumu tadını da belli ediyor. 3 katlı milföyün arasında creme legere var. milföy çilek sorbe ve kırmızı böğürtlen ile servis ediliyor. fırınlanmış alaska adı ile servis edilen bezeli tatlının bezesi safranlı, içinde ise fıstıklı gelato dondurması… bitter çikolatalı kaymak ise ahududulu ve gülsuyu sorbe ile servis ediliyor, içeriğinde ise karamelli creme fraiche var. çikolatalı sufleye gelince, harika bir show ile servis ediliyor. bu tatlıların tadı hep dediğim gibi anlatılmaz yaşanır. spago artık i̇stanbul’da. ve henüz 1. ayını doldurmadan rezervasyonları günler öncesinden dolu. fiyatlara gelince; mekanın 3 ayrı menüsü var; bar menüsü, dinner ve lunch menüsü. fiyatlar çok göz korkutmuyor. mesela somon fümeli pizza 46 tl, tortellini; 38 tl, tatlılar ise; 24-28 tl arasında değişiyor. i̇stanbul gece hayatına bambaşka bir keyif getirecek olan spago’nun profesyonel mutfağından çıkan bu lezzetleri çok da profesyonel bir ekip sunuyor size.
0
cem
5
9 yıl önce
şişli
wolfgang puck 1982’de los angeles’ta ilk restoranını açtıktan sonra ünlülerin uğrak yeri halinegelenve şimdi ise bir restoranlar imparatorluğunu yöneten iki michelin yıldızlı şef. 1995 yılından bu yana oscar törenlerinin menüsünü hazırlıyor ve her oscar töreni öncesinde ve sonrasında wolfgang puck‘ın yemekleri konuşuluyor.

sürekli müşterileri arasında sharon stone, jack nicholson, cindy crawford, goldie hawn, michael douglas, steve martin, opdah winfrey, leonardo dicaprio gibi pek çok ünlü bulunuyor.

spago

st. regis brasserie‘nin içinden ya da otelin lobisinden geçtikten sonra asansör ile 7. kata çıkıyorsunuz. asansör kapıları açıldığında neredeyse mutfağın içinde buluyorsunuz kendini. öylesine büyük ve öylesine kalabalık bir mutfak ki. her yerde bir hareket. personelin pek çoğu yabancı. türk olanlar bile yurt dışından gelmiş. türkçeleri çok iyi değil.

kocaman bir şarap dolabının yanından geçerek restorana ulaşıyorsunuz. ortam loştan biraz daha öte, azıcık karanlık. wolfgang şef için ışık çok önemliymiş. o sebeple hep bu tonlarda aydınlatma. restoranın sonuna doğru bize ayrılan odaya geçiyoruz. oda bize ait olduğu için neyse ki ışıkları biraz daha açtırabiliyoruz.

çok geniş bir kokteyl menüsü var spago‘nun. herkesi kendinden geçirecek kadar lezzetli kokteyller sunuluyor. her yudumda “bu ne ya böyle?” deyip birbirimize denettirdik bu güzel deneyimi paylaşmak için. tavsiyelerimden biri; vodka, elderflower likör, lychee püresi içeren show me love. kendinizden geçmek için. sanırım bu kokteylin parfümünü yapsalar peşimize bir sürü kadın takılır. özellikle lychee meyvesi sevenler bu kokteyl karşısında eriyip gidecekler…

erimek demişken, kokteyllerin içindegelenkoca buz kütlesi “erimeyen buz yapmışlar” dedirtecek cinsten. siz içkinizi bitirene kadar içinde öylece bekliyor. erimeden.

kokteyllerin sunumu etkileyici değil. ama yemişim sunumu. tatlarına bir bakın siz.

yiyecek menüsü

menüde deniz ürünü çok. menü 3 çeşit. öğle yemeği menüsü, akşam yemeği menüsü ve bar menüsü. biz herhangi bir tercihte bulunmuyoruz. wolfgang şef bizim için seçimleri yapmış bile.

önce susam-miso konileri için de acılı tuna tartar geliyor. susamlı miso konileri tatlı his verirlen tuna tartarda çok lezzetli ve sert bir acı var. i̇ki tadın karışması harikulade.

füme norveç somonlu pizza, dere otlu creme fraiche, frenk soğanı, somon i̇ncileri… wolfgang şef’in spesyallerinden biri bu füme somonlu pizza. hafif yağlı dokusu ile fransız mutfağının olmazsa olmazı creme fraiche üzerine dizili fümelenmiş kalın somon dilimleri. herkes şaşkın. pizza çok iyi. ser bir taban üzerine oturtulmuş çıtır çıtır bir lezzet.,

kuzey amerika istakozu & kral yengeç “louis” kokteyli, acılı domates, yabanturpu sosu, altında panna cotta… altındaki yatağı çözene kadar canımız çıktı. baktık olmayacak sorduk. panna cottaymış. ama farklı şekilde hazırlanıyor. öyle bildiğimiz panna cottalardan değil. kıvamı da farklı biraz. apayrı bir lezzet katıyor.

buharda pişmiş hong kong usulü levrek, chili yağı, zencefil, bezelye, pak çoy lahana ile… buharda pişmesinden olacak ki levrek levrek değil bir lokum. herhalde bir kilo yenir rahat rahat. i̇nanılmaz bir sos var. öyle damla damla durduğuna bakmayın. muhteşem. tekrar edeyim muh-te-şem!

comte peynirli patates püresi ile servis edilen, fillet migron steak “au poivre” armagnac, biber soslu… et kimseye nasıl pişmesini istedikleri sorumadan az pişmiş olarak geliyor. tam bana göre. buradan açık mesajı alabiliyoruz sanırım. et yemesini bilmeyenlere et yok. öyle çok pişmiş tercihlere yanaşılmıyor. öyle lezzetli ki, en “az pişmiş et yemem” diyenimiz bile silip süpürüyor tabağı. comte peynirli patates püresi ise herkesin tabağına personel tarafından birazcık görsel bir şölen ile servis ediliyor.

tatlılar

tatlılar hem görsel olarak hem de lezzet olarak o kadar etkileyiciydi ki isimlerini aklımda tutmakta zorlandım. yukarıda ifade ettiğim şekilde erimeyen buz yaptıkları gibi erimeyen dondurma da yapmışlar sanırım. çok farklı kıvamda ve lezzette olan dondurmalar bir türlü erimek bilmiyor.

yediğimiz her tatlı ağızda çok yoğun izler bıraktı. dondurmasından, suflesine, çikolatasına kadar her lokma “vay be” dedirtti. bu sadece benim değil masanın ortak fikriydi.

çikolatalı sufle : creme fraiche, çikolata sosu, gianduja dondurması

milföy : kırmızı böğürtlen, ev yapımı milföy, çilek sorbe, gülsuyu creme legere
0
youfoodist
5
9 yıl önce
şişli
başlangıçlardan acılı tuna tartar tercih ettim. susam ve miso konilerinin içinde servis edilen acılı tuna tartarı özellikle biraz olsun acı severlere şiddetle tavsiye edebilirim. tunanın tadı bir yana o konilerin tadı inanılmazdı.

ana yemek olarak istakoz klüp sandviç ve izgara steak “frites” söyledik. istakoz klüp sandviç; cevizli ev yapımı ekmek arasında roka,domates ve tarragon aioli(tarhunlu mayonezli bir sos) ile sunuluyor. yanında da pancar,balkabağı ve havuç cipsleri ve turşu var. öğle yemeği için muhteşem bir seçim oldu. tatların birleşimi çok tatmin ediciydi. porsiyonlar yeterince büyük olduğundan bir kaç şey paylaşabilirsiniz.

izgara steak frites yani ızgara antrikot patates kızartması, yeşil chili harissa sos ve yabani roka salatası ile servis ediliyor. et o kadar iyiydi ki yanında hiçbir lezzet aramadım. patates kızartmasını da tabaktaki sosları da etime karıştırmadım çünkü antrikot çok lezzetliydi! porsiyonlar yeterince büyük olduğundan birkaç yemek deneme açısından paylaşımlık söylemenizi tavsiye ederim.

tatlı olarak kulağa en değişikgelenfırınlanmış alaska söyledim. safranlı beze, altında ince bir kek tabanı içinde ise fıstıklı italyan dondurması var. çikolatasız tatlıya tatlı demem kuralımı bir güzel yıkıp neredeyse tabağı yalıyorum:)

harika bir yemek deneyimi, ilgili servis elemanları ve başarılı bir chef ile birleşince bu mekanı tavsiye etmemek mümkün değil. chef wolfgang’in her masa ile ayrı ayrı ilgilenmesi de beni cezbeden yanlarından biri oldu.



0
oturum aç
hesap oluştur