neolokal


İçinde "güzel" olan yorumlar
4
4.1
bengiamo
4
4 yıl önce
galata
guzel bir lokasyonda guzel minimal dekoruyla dunya mutfagi sunan nezih bir restaurant. yemekleri guzel calisanlari kibar. ancak manzarasi gunduz etkileyici bir yan barindirmiyor ama mekanin hos bir ambiansi var. alternatif tatlar denemeyi sevenler icin iyi bir tercih.
0
erdi
4
4 yıl önce
galata
maksut aşkar’ın neolokal’i anadolu’nun lezzetlerinin yeni yorumlarını sunan bir restaurant.güzelbir manzaraya sahip. maksut chefin sekizi̇stanbul’da ortaya çıkardığı sanat eseri tabaklar beni neolokal’e getirdi. haftaiçi gitmemize rağmen epey kalabalıktı ve yemek zevkini düşüren yüksek sesli müzik yayını yapılıyordu. açılalı kısa süre olmasına rağmen, bu doluluk oranı doğrusu beni şaşırttı. i̇sterseniz 5 veya 7 course servis edilen tadım menülerinden birini seçebilir, isterseniz alakart tercih edebilirsiniz. tadım menüsü seçilecekse, tüm masanın seçmesi zorunluğu var. biz alakarttan yürüdük. i̇kram olarak masaya karalahana çıtırları geliyor. cips şeklinde, üzerlerinde hamsi ve mısır parçalarıyla birlikte servis edildi. paylaşım tabaklarından keşkek, içindeki kızarmış nohut ve kuyruk yağı ile lezzet olarak ağır ama benim için mükemmel bir tabaktı. başlangıç tabaklarından pastırmayı da tavsiye ederim. kuru etle kombine edilmiş, içinde incir sirkesi kreması ve rakıyla sarhoş edilmiş incir reçeli var. tatlı-ekşi uyumu açısından başarılı. tereyağında sarımsaklı karides, kuzu kulağı ve limon kreması ile sunuldu. tabaktaki mor şeyler, pancar suyu ve jeli. görsel açıdan mükemmel bir tabak. ana yemeklerde ilk gözüme çarpan katmerli dana tirit oldu. tarhanalı yoğurt kreması ve kuru tarhana parçaları ile geldi. katmerin arasında tel tel bonfileden yapılmış tirit kısa sürede imha edildi ama tabaktaki yemeğin küçüklüğü buruk bir tat bıraktı. ördek sosis, bulgur pilavı ve pırasa-soğan eşliğinde sunuldu. damak tadıma çok hitap eden bir yemek değildi, ben beğenmedim. menüde borani’yi görünce urfa’da yediğim borani aklıma geldi ama burası neo-lokal bir mutfak olduğu için karşımıza başka birşey çıktı. burada pancar yatağında kuzu eti, yoğurtlu bir sos ile geliyor, enteresan. yemeklerin sunumları 10/10. servis iyi yapılmaya çalışılıyor, her yemek ile birlikte ahçı gelip yemek hakkında bilgi veriyor. servis elemanları vurdumduymaz, epey havalılar. neolokal’de çalışmak çok önemli bir pozisyon olsa gerek. yemeklerin fiyatlarıyla porsiyonların büyüklüğü ters orantılı. başlangıçlar 25, ana yemekler 50 lira ortalamasında. uzun uğraşlar sonucu oluşturulan menüyü, ekşi mayalı ekmeği, mottosunu takdir ediyorum ama bu fiyatlarla üst gelir seviyesine hitap edebilirler anca..

#kangurular

instagram.com/kangurular


-----22 feb, 2015-----

maksut askar’in neolokal’i anadolu’nun lezzetlerinin yeni yorumlarini sunan bir restaurant.güzelbir manzaraya sahip. maksut chefin sekizistanbul’da ortaya çikardigi sanat eseri tabaklar beni neolokal’e getirdi. haftaiçi gitmemize ragmen epey kalabalikti ve yemek zevkini düsüren yüksek sesli müzik yayini yapiliyordu. açilali kisa süre olmasina ragmen, bu doluluk orani dogrusu beni sasirtti. isterseniz 5 veya 7 course servis edilen tadim menülerinden birini seçebilir, isterseniz alakart tercih edebilirsiniz. tadim menüsü seçilecekse, tüm masanin seçmesi zorunlugu var. biz alakarttan yürüdük. ikram olarak masaya karalahana çitirlari geliyor. cips seklinde, üzerlerinde hamsi ve misir parçalariyla birlikte servis edildi. paylasim tabaklarindan keskek, içindeki kizarmis nohut ve kuyruk yagi ile lezzet olarak agir ama benim için mükemmel bir tabakti. baslangiç tabaklarindan pastirmayi da tavsiye ederim. kuru etle kombine edilmis, içinde incir sirkesi kremasi ve rakiyla sarhos edilmis incir reçeli var. tatli-eksi uyumu açisindan basarili. tereyaginda sarimsakli karides, kuzu kulagi ve limon kremasi ile sunuldu. tabaktaki mor seyler, pancar suyu ve jeli. görsel açidan mükemmel bir tabak. ana yemeklerde ilk gözüme çarpan katmerli dana tirit oldu. tarhanali yogurt kremasi ve kuru tarhana parçalari ile geldi. katmerin arasinda tel tel bonfileden yapilmis tirit kisa sürede imha edildi ama tabaktaki yemegin küçüklügü buruk bir tat birakti. ördek sosis, bulgur pilavi ve pirasa-sogan esliginde sunuldu. damak tadima çok hitap eden bir yemek degildi, ben begenmedim. menüde borani’yi görünce urfa’da yedigim borani aklima geldi ama burasi neo-lokal bir mutfak oldugu için karsimiza baska birsey çikti. burada pancar yataginda kuzu eti, yogurtlu bir sos ile geliyor, enteresan. yemeklerin sunumlari 10/10. servis iyi yapilmaya çalisiliyor, her yemek ile birlikte ahçi gelip yemek hakkinda bilgi veriyor. servis elemanlari vurdumduymaz, epey havalilar. neolokal’de çalismak çok önemli bir pozisyon olsa gerek. yemeklerin fiyatlariyla porsiyonlarin büyüklügü ters orantili. baslangiçlar 25, ana yemekler 50 lira ortalamasinda. uzun ugraslar sonucu olusturulan menüyü, eksi mayali ekmegi, mottosunu takdir ediyorum ama bu fiyatlarla üst gelir seviyesine hitap edebilirler anca..

#kangurular

instagram.com/kangurular
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
galata
“the artist is the creator of beautiful things” (sanatçıgüzelşeylerin yaratıcısıdır) – oscar wilde

oscar wilde’ın başyapıtı “dorian gray’in portresi”nin girişinde, “önsöz” olarak, yazarın sanata ve sanatçıya dair görüşleri yer alır. bu önsöz, benim için sanata dair inanılmaz saptamalarla dolu bir “deha infilakı”dır. yukarıda gördüğünüz cümleyle açılan tek kişilik beyin fırtınasını, wilde, şu cümleyle sonlandırır:

“all art is quite useless” (sanat tamamen faydasız bir şeydir)…

bu yazının tamamını okuyup binlerce sonuç çıkartabilirsiniz, lakin sadece iki cümleyi okuduğunuzda,güzelşeylerin, aslında pratik olarak çok da bir faydası olması gerekmediğini çok rahat kavrayabileceğinizi düşünüyorum.

benim için ise sanat bir çeşit, varolmayanı var etmek faaliyetidir, mikro ölçekte tanrıcılıktır. sanatçı bir eseri ortaya koymadan önce orada hiçbir obje, ses, koku yoktur. i̇şini bitirdiğinde ise yeni bir nesne durur karşımızda. bu yaratı sürecinin olmazsa olmaz iki unsurundan birisi, estetik bir imbikten geçerek gerçekleşmesidir. diğeri ise sanatçının doğasından kaynaklanan narsistik egosudur. sanatçı, istediği kadar tersini iddia etsin, “başkaları görsün, duysun, yaşasın” diye ortaya koyar eserini. farkedilmek, beğenilmek, takdir edilmek ve neticede ölümsüz olmak ister.

bazı tadımlardan sonra kafamda yanıp sönen “yemek yapma işi sanat mıdır?” sorusunun tetiklediği bu girizgahtan sonra mevzuyu bağlayayım arzu ederseniz. yemek tasarlamak, pişirmek, sunmak işi, kimin nerede ne yaptığına bağlı olarak bazen çok ciddi ticari bir aktivite, bazen zaman öldürmeye yarayan bir hobi, çok nariden de neolokal’de olduğu gibi sanatsal bir yaratı kimliğine bürünüyor. yani sözün özü, benim düşünceme göre “yemek bir sanattır” genellemesi yanlış, “nekolokal gibi yerlerde yemek sanata dönüşüyor,” önermesi doğrudur.

peki kimdir sanatçımız? “biz sahip çıkmazsak, gelecek nesilin sahip olacağı bir şey kalmayacak ellerinde” diyerek, lokal mutfağı modern teknikler ve yenilikçi bakış açısı ile birleştirip ortaya rafine ve yeni bir algı çıkaran maksut aşkar adlı şeftir kendisi. ona göre lokal, bizim bu topraklardır, anadolu’dur. bizim kültürümüzün binlerce yıldır yarattığı tadı günümüze uyarlamayı ve yeniden tasarlamayı ise “toprak anaya borcu” olarak kabul etmiş tuhaf bir adamdır.

gelenekseli modernle öpüştürmenin tuzaklı ve engebeli yollarında zorlukla yürüyen bu sanatçının önünde eğilerek saygımızı gösterelim, mekanından ve yemeklerinden bahsedelim sırası gelmişken.

neolokal bankalar caddesi’nin göbeğinde yer alan anıtsal binalardan birinde, salt galata adı verilen o güzelim sanat eserinin içinde bulunmaktadır. benim de bir zamanlar okumuş olduğum kartçınar sokağı’nın karanlık lisesinin önünden aşağı inen kamondo merdivenlerine çok yakındır girişi.

binadan içeri gidince nefesininiz kesilecek, mermer merdivenlerden yukarı çıkarken kendinizden geçeceksiniz. neolokal işte hemen orada. tüm zerafeti ve ince dokunuşlarıyla sizi bekliyor olacak. boğaz’ın en şaşalı manzarasına karşı kurulmuş bekleyen bu lokantayı fazla bekletmeyin. masanıza kurulun, bir kadeh şarapla karaköy’den aşağı bakın, sakinleştirin kendinizi. az sonra başlayacak yemek şöleni, daha önce pek rastladığınız türden bir şey değil zira.

açılışı “paylaşmak için” kategorisinden, atıştırmalık, kara lahana çıtırı üzerinde mısır ve hamsi ile yapabilirsiniz. yanında gelen porçini mantarlı yeşil mandalina tozu ile servis edilen trabzon tereyağını ise ev yapımı ekmeklere sürmenizi tavsiye ederim.

sonra padişahlara layık iki lezzet süslemeli sofranızı: taze otlar, rezene turşusu ile halvet olmuş şık bir palamut rilette ve kızarmış nohut ve kuyruk yağı ile insanı sürprizli bir dünyaya davet eden kışkırtıcı bir keşkek. bana kalırsa keşkekin içindeki kızarmış nohut ve kuyruk yağı inanılmaz düşüncenin eseri. daha önce sarfettiğim bir sözü tekrar etmek isterim: bir laboratuvardan önünüze gelen sanat eserleri bunlar. gereken saygıyı göstermelisiniz. 

ardından kuru et, incir sirkesi kreması, rakı ve incir reçeli iştahınıza iştah katan enfes bir pastırma gelsin masaya. yemeyin yanında yatın. pastırma nereden geliyor bilemedim, ama senelerdir bu kadar güzelini yemedim diyebilirim. i̇ncir sirkesi kremasını pastırmanın arasına sarın, gözlerinizi kapayın, ağzınıza atın. temaşa keyfi açısından da 10 numara bir çalışma… 

devam edelim: tereyağında sarmısaklı karides, kuzu kulağı ve limon kreması ile arz-ı endam eylesin önce, ardından katmerli dana tirit, tarhanalı yoğurt kreması, tarhana kurusu ile şaha kalksın sofranızda, sonra ördek sosisi, üveyik bulguru pilavı, pırasa ve soğan ile damağınızı yere bir etsin ve en nihayet minekop, kabak ve çiçeği, bebek patates ve mercimek ile sizi hayal alemlerine sürüklesin. 

bütün bunların içinde yer alması gereken bazı önemli noktalar şunlar:

sarmısaklı karidesin içinde, bıldırcın yumurtası gibi sırıtan limon kremasına hasta oldum. karidesi onun içine banıp yedim. tatlı ve ekşiyi ağzımda dansettirirken hunharca güldüğümü söylediler.

minekop kalkanı andıran lezzeti ile beni uçurdu resmen. daha önce kendisine yeterli ilgiyi göstermemiş olduğuma hayıflandım. yanındaki balık rayihalı sarı mercimekler de bombaydı. 

ördek suyunda pişen ve katmerlele sarmalanmış tirit ise bir lezzet pınarıydı. katmer ve tiriti bir araya getiren hastalıklı zekaya büyük saygı duydum yerken.

ördek sosisi ise, benim gibi muzır keyiflerin peşinde sürüklenen bir zat için biçilmiş kaftandı açıkçası. kendimi çok kaybetmeden yemeye çabaladım bu güzelliği. 

bu tadımı iki tatlı ile sonlandırmamız gerekiyordu sevgili dostlar: zerde keki ve fıstıklı beze ile servis edilen pepeçura ve pekmez parfe, helva mousse ve susam krokan ile getirilen çıtır kabak tatlısı… 

ne demeli bilmiyorum. belki artık susma zamanı. yemeği sanat olarak ele alan böyle öncü şeflerin artması temennisi ile…


-----26 nov, 2014-----

“the artist is the creator of beautiful things” (sanatçigüzelseylerin yaraticisidir) – oscar wilde

oscar wilde’in basyapiti “dorian gray’in portresi”nin girisinde, “önsöz” olarak, yazarin sanata ve sanatçiya dair görüsleri yer alir. bu önsöz, benim için sanata dair inanilmaz saptamalarla dolu bir “deha infilaki”dir. yukarida gördügünüz cümleyle açilan tek kisilik beyin firtinasini, wilde, su cümleyle sonlandirir:

“all art is quite useless” (sanat tamamen faydasiz bir seydir)…

bu yazinin tamamini okuyup binlerce sonuç çikartabilirsiniz, lakin sadece iki cümleyi okudugunuzda,güzelseylerin, aslinda pratik olarak çok da bir faydasi olmasi gerekmedigini çok rahat kavrayabileceginizi düsünüyorum.

benim için ise sanat bir çesit, varolmayani var etmek faaliyetidir, mikro ölçekte tanriciliktir. sanatçi bir eseri ortaya koymadan önce orada hiçbir obje, ses, koku yoktur. isini bitirdiginde ise yeni bir nesne durur karsimizda. bu yarati sürecinin olmazsa olmaz iki unsurundan birisi, estetik bir imbikten geçerek gerçeklesmesidir. digeri ise sanatçinin dogasindan kaynaklanan narsistik egosudur. sanatçi, istedigi kadar tersini iddia etsin, “baskalari görsün, duysun, yasasin” diye ortaya koyar eserini. farkedilmek, begenilmek, takdir edilmek ve neticede ölümsüz olmak ister.

bazi tadimlardan sonra kafamda yanip sönen “yemek yapma isi sanat midir?” sorusunun tetikledigi bu girizgahtan sonra mevzuyu baglayayim arzu ederseniz. yemek tasarlamak, pisirmek, sunmak isi, kimin nerede ne yaptigina bagli olarak bazen çok ciddi ticari bir aktivite, bazen zaman öldürmeye yarayan bir hobi, çok nariden de neolokal’de oldugu gibi sanatsal bir yarati kimligine bürünüyor. yani sözün özü, benim düsünceme göre “yemek bir sanattir” genellemesi yanlis, “nekolokal gibi yerlerde yemek sanata dönüsüyor,” önermesi dogrudur.

peki kimdir sanatçimiz? “biz sahip çikmazsak, gelecek nesilin sahip olacagi bir sey kalmayacak ellerinde” diyerek, lokal mutfagi modern teknikler ve yenilikçi bakis açisi ile birlestirip ortaya rafine ve yeni bir algi çikaran maksut askar adli seftir kendisi. ona göre lokal, bizim bu topraklardir, anadolu’dur. bizim kültürümüzün binlerce yildir yarattigi tadi günümüze uyarlamayi ve yeniden tasarlamayi ise “toprak anaya borcu” olarak kabul etmis tuhaf bir adamdir.

gelenekseli modernle öpüstürmenin tuzakli ve engebeli yollarinda zorlukla yürüyen bu sanatçinin önünde egilerek saygimizi gösterelim, mekanindan ve yemeklerinden bahsedelim sirasi gelmisken.

neolokal bankalar caddesi’nin göbeginde yer alan anitsal binalardan birinde, salt galata adi verilen o güzelim sanat eserinin içinde bulunmaktadir. benim de bir zamanlar okumus oldugum kartçinar sokagi’nin karanlik lisesinin önünden asagi inen kamondo merdivenlerine çok yakindir girisi.

binadan içeri gidince nefesininiz kesilecek, mermer merdivenlerden yukari çikarken kendinizden geçeceksiniz. neolokal iste hemen orada. tüm zerafeti ve ince dokunuslariyla sizi bekliyor olacak. bogaz’in en sasali manzarasina karsi kurulmus bekleyen bu lokantayi fazla bekletmeyin. masaniza kurulun, bir kadeh sarapla karaköy’den asagi bakin, sakinlestirin kendinizi. az sonra baslayacak yemek söleni, daha önce pek rastladiginiz türden bir sey degil zira.

açilisi “paylasmak için” kategorisinden, atistirmalik, kara lahana çitiri üzerinde misir ve hamsi ile yapabilirsiniz. yaninda gelen porçini mantarli yesil mandalina tozu ile servis edilen trabzon tereyagini ise ev yapimi ekmeklere sürmenizi tavsiye ederim.

sonra padisahlara layik iki lezzet süslemeli sofranizi: taze otlar, rezene tursusu ile halvet olmus sik bir palamut rilette ve kizarmis nohut ve kuyruk yagi ile insani sürprizli bir dünyaya davet eden kiskirtici bir keskek. bana kalirsa keskekin içindeki kizarmis nohut ve kuyruk yagi inanilmaz düsüncenin eseri. daha önce sarfettigim bir sözü tekrar etmek isterim: bir laboratuvardan önünüze gelen sanat eserleri bunlar. gereken saygiyi göstermelisiniz.


ardindan kuru et, incir sirkesi kremasi, raki ve incir reçeli istahiniza istah katan enfes bir pastirma gelsin masaya. yemeyin yaninda yatin. pastirma nereden geliyor bilemedim, ama senelerdir bu kadar güzelini yemedim diyebilirim. incir sirkesi kremasini pastirmanin arasina sarin, gözlerinizi kapayin, agziniza atin. temasa keyfi açisindan da 10 numara bir çalisma…

devam edelim: tereyaginda sarmisakli karides, kuzu kulagi ve limon kremasi ile arz-i endam eylesin önce, ardindan katmerli dana tirit, tarhanali yogurt kremasi, tarhana kurusu ile saha kalksin sofranizda, sonra ördek sosisi, üveyik bulguru pilavi, pirasa ve sogan ile damaginizi yere bir etsin ve en nihayet minekop, kabak ve çiçegi, bebek patates ve mercimek ile sizi hayal alemlerine sürüklesin.

bütün bunlarin içinde yer almasi gereken bazi önemli noktalar sunlar:

sarmisakli karidesin içinde, bildircin yumurtasi gibi siritan limon kremasina hasta oldum. karidesi onun içine banip yedim. tatli ve eksiyi agzimda dansettirirken hunharca güldügümü söylediler.

minekop kalkani andiran lezzeti ile beni uçurdu resmen. daha önce kendisine yeterli ilgiyi göstermemis olduguma hayiflandim. yanindaki balik rayihali sari mercimekler de bombaydi.

ördek suyunda pisen ve katmerlele sarmalanmis tirit ise bir lezzet pinariydi. katmer ve tiriti bir araya getiren hastalikli zekaya büyük saygi duydum yerken.

ördek sosisi ise, benim gibi muzir keyiflerin pesinde sürüklenen bir zat için biçilmis kaftandi açikçasi. kendimi çok kaybetmeden yemeye çabaladim bu güzelligi.

bu tadimi iki tatli ile sonlandirmamiz gerekiyordu sevgili dostlar: zerde keki ve fistikli beze ile servis edilen pepeçura ve pekmez parfe, helva mousse ve susam krokan ile getirilen çitir kabak tatlisi…

ne demeli bilmiyorum. belki artik susma zamani. yemegi sanat olarak ele alan böyle öncü seflerin artmasi temennisi ile…
0
ömür
2
4 yıl önce
galata
açık ve dürüst konuşalım..derdiniz tv de harika yemekler yapan bir şefin mekanında  güzel doyurucu  bir yemekse burası  yanlış seçim..bu mekanda daha çok bulabileceğniz şey sakin bir ortamda,değişik  yaklaşımlarla ve ince oyunlarla hazırlanıp sunulan - kesinlikle midenizi doyurmaya değil aklınızla algınızla oynamaya hedeflenen-   beklemediğiniz bir tecrübe..mesela burada  küçücük bir şeyin yanında bir toz gelir..bu toz kurutulmuş bilmem ne mandalinasının tozudur..menüde yazan ise ( örenk olsun diye söylüyorum) bodrum mandalinalı bilmem nedir..açıkça yazıyorum ki vereceğiniz paraya alacagınız tecrübe hakkında fikriniz olsun
0
doğacan
5
4 yıl önce
galata
kız arkadaşımın doğum günü için rezevasyon yaptırdım. özel bir yemek olduğu için ayrıca isteklerim de oldu. cam kenarı bir masa ve doğum günü pastası ayarlamalarını rica ettim. çok nazik bir şekilde tüm isteklerimi yerine geitirdiler. çok teşekkür ederim.

restaurantın bulunduğu merkez bankası binası çokgüzelbir bina, mimarisi harika. girişten itibaren mutlu olmaya başlıyorsunuz. restaurantın ambiansı, manzara ve ışıklandırması çok güzel. seçilen müzikler de çok zevkliydi.

yemeklere gelince... maksut şefin alışık olduğunuz isimlerden oluşan menüsü, alışılmışın dışında tatlarla tekrar dizayn edilmiş egeli yemeklerden oluşuyor. tabak tasarımları ve kullandığı renkler çok zevkliydi. benim için her lokma değişik ve yeni bir deneyimdi.

güzel bir geceydi. şefe ve tüm çalışanlara teşekkür ederim.
0
mehmet
5
4 yıl önce
galata
manzara harika, hizmet güzel, yemekler çok başarılı. kuzu kalbi kokoreç, ahtapotlu ev eriştesi ve levrek marin aklımda en çok kalan tatlar oldu. tekrar gittiğimde menüde varsa bunları yeniden tatmak isterim. sütlaç tamda sevdiğim gibi şekere boğulmamış, şekerin görevini kuru meyveler gayetgüzelyapıyor. porsiyonlar oldukça yeterli sadece aynı kategorideki bazı yemeklerin porsiyonları çok orantılı değil. örneğin tiritin porsiyonu ızgara levrekten çok fazla.
0
eran
4
4 yıl önce
galata
sekizistanbul'dan beri takip ettigim sef maksut askar'in yeni restorani neolokal, bana yeni lokanta ve changa'yi animsatti. türk/füzyon diye nitelendirebilecegimiz menüsü, damaga hitap eden türden. menünün bu denli basarili olmasinin iki sebebi var: kullanilan malzemeler çok taze, sefin geleneksel türk yemeklerine kattigi farklilik ise büyüleyici. hem meze olarak siparis ettigim pancar ve humusdan, hem de ana yemek olarak tercih ettigim "ördek sosis"ten oldukça memnun kaldim.

rezervasyonum pazar günüydü ve buna ragmen bir çok masa doluydu. ancak atmosfer olarak neolokal bana biraz agir geldi; isiklandirma çok los ve servis fazla formal. salt galata'nin içinde yer alan bir restoranin biraz daha canli olmasini beklerdim. çünkü neolokal'in menüsü finedining konsepti için biraz uçuk.

neolokal benim içingüzelbir deneyimdi. ilerliyen zamanlarda restoranin konseptinin daha da oturacagina inaniyorum.


0
muge
5
4 yıl önce
galata
salt galatanin üst katında bulunuyor. yemekler fine dining konseptinde sunuluyor. biz tadım menüsünü seçtik farklı 5 çeşit yemek seçebiliyorsun. baslangictan-tatlisina. yemekler ve müzikler oldukça iyi. tek eksik olan şey manzarası. bu kadargüzelve şık bir restaurantta manzara da olsaydı muhteşem olurdu:)
0
seval
5
4 yıl önce
galata
mekan çok sade ve şık.servis çok kaliteli ve hızlı.yediğim herşey son derece lezzetliydi.asıl önemli olan sey ana yemeğimiz olan kuzu’nun nasıl pişirileceğini sormadıkları için(ki şef’in reçetesinde bu şekildeymiş) ve az pişmiş olarak geldiği için yiyemedik ve bunu sadece öneri olsun diye sunduk.
bizi dinleyen sanırım restoran müdürü idi ve nazik bir şekilde özür dileyip anlayışla karşıladı.
elbette herhangi bir jest beklentimiz yoktu ancak öylegüzelmisafirperverlik gösterdilerki gerçekten şaşırdım.
bundan sonra sıklıkla ziyaret edeceğimi düşünüyorum.
ps:humus ve ganaj efsane ?
0
ayça
3
5 yıl önce
galata
rezervasyon için hatırlatma maili göndermeleri güzeldi. ambiyansı beğendik. ancak garsonlar az ilgili idi. menüye en başta baktık daha sonra bize yemek akışı ile ilgili bilgi kağıdı vermediler. mikla'da yemeklerin sırasıyla yazdığı bir bilgi kağıdı vardı o şekilde dahagüzeloluyor. yemekleri anlattılar o güzeldi. ana yemekleri çok beğendik ayrıca ahtapot çok güzeldi. hiç ekstra veya süprizli bir ek yemek verilmedi. mikla ve nicole'de vardı. bittikten sonra çay kahve ikramı veya buna dair bir soru sorulmadı. su için ayrı ücret almaları hem burası hem nicole için bence büyük ayıp, çünkü zaten belirli bir bedeli tadım menüsü için veriyoruz. su için ek paraya tenezzül etmeleri ilginç.
0
mekan
5
5 yıl önce
galata
mekan gerçekten çok şık ve nezih. yemek olarak 2 kişilik tadım menüsü tercih ettik. gitmeden önce doyar mıyız acaba diye düşünürken 2 kişi tıka basa doyduk diyebilirim. başlangıç olarak balkabağı ve humus tercih ettik. çok lezzetlilerdi. sonrasında levrek marin ve ahtapot gamilya aldık. ahtapot favayla birlikte servis ediliyor ve bir restoranda yediğim en lezzetli şeylerden biriydi diyebilirim. bayıldım. ara sıcak olarak içli köfte mantısı ve kokoreç, tadları çok güzeldi. ana yemek olarak da dams kuyruk ve kuzu tirit, çok lezzetliydi. tatlı olarak armut tatlısı ve baklava tercih ettik. armut tatlısını çok beğendiğim söylenemez fakat baklava gerçekten çok iyiydi. gitmeden önce rezervasyon yaptırmakta fayda var. manzarası hoş. garsonların gelen yemeği anlatmasıgüzelhissettiriyor. puan kırmadım ama tek eksi gördüğüm nokta fiyatları yüksek olan(ki gerçekten hakediyor), servis ücreti alınan bir mekanda hesaba su parası eklenmesi oldu. yemek yemeye gitmek olarak değil de, yemek ve mekan deneyimi yaşamak adına herkesin en azından bir kez denemesini tavsiye ediyorum.
0
emre
5
9 yıl önce
galata
şef maksut askar'i gercekten kutlamak istiyorum. ozellikle başlangıçlar inanılmazdı. bu kadar guzel bir muammara ve içli kofte hic tatmamistim. ana yemeklerden kuzu kokorec bana pek hitap etmedi ama dana tirit muhtesem. tatlılardan pepecura ve i̇hlamurlu parfe tadılmalı. hersey cok güzeldi.
0
oturum aç
hesap oluştur