trattorio da rosario


İçinde "yer" olan yorumlar
3
3.2
beste
3
4 yıl önce
koşuyolu
guzel bir italyan restoranti, bahcenin dekorasyonu falan gayet hostu. yemek olarak da pizza tercih ettim ben ve memnun kaldim pizzasi gercekten guzeldi. emre gnocci soyledi onu pek begenmedik cunku sirf hamur gibiydi yani patates tadi falan almiyorsunuz ucuncuden sonra bayiyor dolayisiyla. sosunun da pek bir ozelligi yoktu vasat bir makarna gibiydi yani. yemekten once guzel bir atistirmalik, baslangic tabagi geliyor. zeytinyaginda kurutulmus domates zeytin biber falan onun yaninda bir de cesit cesit ekmekler geliyor onun da hem sunumu cok guzeldi hem de lezzetleri de iyiydi. calisanlarin ilgisi gayet iyi, kibarlar cok. fiyatlar da ogrenci isi degil pek her gun gelinecek biryerdegil ama denemek icin ya da boyle ozel gunde falan tercih edilebilir.
0
onur
5
4 yıl önce
koşuyolu
atmosferi güzel - çocuk olmadan önce giderdik ve çok begenirdik. malum saat 19'dan sonra çocuk alinmiyor mekana. pahali biryerolmasina ragmren yemekleri lezettli. pizzalar tavsiye edilir. rezervasyonlu gitmek ayrica tavsiye edilir.
0
arif
4
4 yıl önce
koşuyolu
suyuna varıncaya kadar italyan olan bir restoran. ortamı cok şık. özel günler için rahatlıkla düşünülebilir. italyan mutfağının sunulduğu en iyi yerlerden biri. malzemelerin italya'dan geldiği söyleniyor. şarap olayına girmezseniz ve aç gözlülük yapmazsanız, hesap böyle biryeriçin makul karşılanabilir. aksi durumda ucu açık bir yoldasınızdır, maddi durumuzda uygunsa sonuna kadar keyfini çıkarın. sık sıkta gidin tabi.
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
koşuyolu
i̇stanbul’un güzide koşuyolu semtine yolu düşenler, genelde iki önemli detayı fark etmeden burayı es geçip yollarına devam ederler. 

birincisi, koşuyolu’ndaki iki katlı evler, aslında bir zamanlar levent’te yapılmış emlak bankası konutlarının aşağı yukarı aynısıdır. sihirli bir güç levent coğrafyasına “yürü ya kulum,” demiş, o bölgeyi kıymetlendirmiş, oradaki evlerin bilmemkaç defa yeniden yıkılıp yeniden yapılmasını sağlamış ve şimdilerde el yakan fiyatlarla satın alınması olanaksız hale getirmiştir. öte yandan, aslında levent’e ikizi gibi benzeyen koşuyolu bölgesine tarih farklı davranmıştır. burada hala eskilerden kalma, pek de restore edilmemiş iki katlı evlerin çoğunlukta olduğunu görürsünüz. bu bölge kardeşi levent’e göre hayli gölgede kalmıştır.

bana kalırsa bu detay pek çok kişinin gözünden kaçar.

i̇kincisi ise, işte bu mecranın tam göbeğinde, bölgenin en civcivli iki caddesini bir birine bağlayan bir yokuş üzerinde arz-ı endam eyleyen trattoria da rosario derler i̇talyan lokantasıdır. bu lokanta, bana kalırsa, bir i̇talyan lokantasının sahip olması gereken tüm özelliklere sahip nadir yerlerden biridir şehrimizde. yine bana kalırsa, rosario tüm yeme-içme-eğlence-kültür hayatının avrupa yakasından ibaret olduğunu düşünen ve tüm anadolu yakası’nı “cadde” zanneden i̇stanbul fakiri cahil dostlarımızın yüzüne inen okkalı bir tokat gibi kabul edilmelidir.

o zaman şöyle diyelim:

“koşuyolu caddesi’nden altunizade istikametine giderken, bir dört yol ağzı görürsen, ey yolcu, oradan sağa sap. kalfaçeşme sokağı denilen yokuşa çıkacaksın. buradan aşağı inerken sağ tarafta rosario diye bir lokanta görürsen ve oraya girip bir masaya oturursan ve enfes yemeklerin tadına bakarsan sakin ol. çok şaşıracaksın!”

rosario uzun zamandır ziyaret ettiğim bir lezzet merkezi. 2001 senesinde şef rosario costa tarafından kurulmuş, kendine, “müşterilerine sicilya mutfağının klasik i̇talyan lezzetlerini aile ortamında yaşatmak” gibi bir misyon yükleyerek bugünlere gelmiş bir işletme.

rosario costa burayı bir “han” olarak tanımlıyor. bana kalırsa da dekorasyonu hayli ilgi çekici. bir yandan taş döşeli zemin ve duvarlar, diğer yanda, her taraftan sizi saran tahta mobilyalar dikkat çekiyor. rustik bir atmosfer sizi sarıp sarmalarken, raflardaki kahve değirmenleri ve fenerler ayrıntıya ne kadar önem verildiğini gösteriyor. i̇çme mekanı da, bahçesi de özenle dayanıp döşenmiş ve eşya kalabalığına karşın insanın yalın bir mutluluk hissetmesine sebep oluyor.

evet, burada hissettiğim tam olarak da bu. her ayrıntının düşünülmüş olduğu, her gelişimde beni şaşırtan “yoğun yalınlık” hissi. bunu açıklamak zor, biliyorum. fakat başka türlü de kelimelere dökmem ne yazık ki olası değil. gittiğinizde anlarsınız, diye düşünüyorum. kalabalık, azıcık ekletik, çokça rustik bir dekorasyondan doğan, çiçekli, böcekli, eski bakır objelerle, folklorik garson kıyafetleri ile dolu bir atmosfer. betimlemede daha fazlası mümkün değil.

gelelim yemeklere…

yukarıda fotoğrafını gördüğünüz harikulade tabak yemekten önce geliyor. kurutulmuş domates, biber, zeytin, patlıcandan oluşan, insanın damağında hiç tanımadığı öyküler çınlatan bir tabaktan bahsediyorum. o harikulade zeytinyağına ekmek banmadan edemeyeceksiniz. yanında gelen domatesli ve sade sarmısaklı ekmeklere ne demeli? aman dikkat! erken tıkanmamak için hepsini silip süpürmeyin.

img_4395ph

bendeniz, ömrü hayatım boyunca yediğim en lezzetli dana carpaccio’ya bu lokantada rastladım. bir giriş yemeği olarak kabul edilen carpaccio’yu burada ana yemek olarak mideye indirebilirsiniz rahatlıkla. kalabalıksanız ortaya söyleyin, kimse bu yemekten mahrum kalmasın dostlar. etin kalınlığı, parmesanın inceliği, rokanın dengeli tadı ve görüntüsüyle bir başyapıt…

img_4396ph

yemekte seçenek çok. pasta, antipasti, pizza, ne arasanız mevcut. bendeniz en son gidişimde deniz mahsüllü bir risotto sipariş ettim ve güzel bir rigatoni alla capresenin tadına baktım. bunların yanında ise kadehle satılan kırmızı şaraptan içtim.

yediğim risotto frutti di mare’nin muhtevası olan, karides, kalamar, vongole, midye, maydanoz, soğan ve sarmısak beni ziyadesiyle mutlu etti diyebilirim. özellikle mideye indirdiğim kum midyelerinin olağanüstü lezzetli olduğunu söyleyebilirim.

img_4408ph

rigatoni alla capresenin ise benim damak zevkime yüzdeyüz hitap ettiğini söyleyebilirim. i̇çinde zeytinyağ, kapari, kuru domates, zeytin, mozarella, fesleğen,roka, sarmısak, soğan ve şarabın müthiş uyumunu hissedebiliyordum tadına bakarken. bu kadar çok malzemeden bu denli yalın ve homojen bir lezzet elde etmek her yiğidin harcı değildir, diye düşünmekteyim. (yine yalınlık meselesi sevgili dostlar)

img_4403ph

bu yemekleri kırmızı şarap eşliğinde yedikten ve iyice doyduktan sonra insanı bir espresso paklıyor açık konuşmak gerekirse.

porsiyonlar büyük ve doyurucu. bu sebepten ne yazık ki tatlıyayerkalmıyor.

garsonların bilgi seviyesi, yönlendirmesi ve güleryüzlü olmaları mekanın en büyük artılarından. garsonların tavırlarına bayıldım diyebilirim.

cuma, cumartesi akşamları canlı gitar dinlentisi oluyor mekanda. ama öğlen yemeklerinin de değişmez adresi. çevreden iş yemeğine gelenlerle dolup taşıyor.

park yeri bulmak konusunda sıkıntı olmayan bir bölgede rosario. ayrıca vale servisi de var.

fiyatlar ucuz değil, ama ne yemeklere ne paralar ödediğimiz düşünülürse, kesinlikle ödenen parayı hak ediyor.

sevgili dostlar, yemeği, görüntüsü, servis kalitesiyle sizi şaşırtacak, sımsıcak bu lokantaya gitmenizi şiddetle öneririm. her defasında memnun kaldım. siz de kalacaksınız.

kalfaçeşme sokak no:22 koşuyolu

telefon:0216 327 63 63


-----10 sep, 2013-----

istanbul'un güzide kosuyolu semtine yolu düsenler, genelde iki önemli detayi fark etmeden burayi es geçip yollarina devam ederler.

birincisi, kosuyolu'ndaki iki katli evler, aslinda bir zamanlar levent'te yapilmis emlak bankasi konutlarinin asagi yukari aynisidir. sihirli bir güç levent cografyasina "yürü ya kulum," demis, o bölgeyi kiymetlendirmis, oradaki evlerin bilmemkaç defa yeniden yikilip yeniden yapilmasini saglamis ve simdilerde el yakan fiyatlarla satin alinmasi olanaksiz hale getirmistir. öte yandan, aslinda levent'e ikizi gibi benzeyen kosuyolu bölgesine tarih farkli davranmistir. burada hala eskilerden kalma, pek de restore edilmemis iki katli evlerin çogunlukta oldugunu görürsünüz. bu bölge kardesi levent'e göre hayli gölgede kalmistir.

bana kalirsa bu detay pek çok kisinin gözünden kaçar.

ikincisi ise, iste bu mecranin tam göbeginde, bölgenin en civcivli iki caddesini bir birine baglayan bir yokus üzerinde arz-i endam eyleyen trattoria da rosario derler italyan lokantasidir. bu lokanta, bana kalirsa, bir italyan lokantasinin sahip olmasi gereken tüm özelliklere sahip nadir yerlerden biridir sehrimizde. yine bana kalirsa, rosario tüm yeme-içme-eglence-kültür hayatinin avrupa yakasindan ibaret oldugunu düsünen ve tüm anadolu yakasi'ni "cadde" zanneden istanbul fakiri cahil dostlarimizin yüzüne inen okkali bir tokat gibi kabul edilmelidir.

o zaman söyle diyelim:

"kosuyolu caddesi'nden altunizade istikametine giderken, bir dört yol agzi görürsen, ey yolcu, oradan saga sap. kalfaçesme sokagi denilen yokusa çikacaksin. buradan asagi inerken sag tarafta rosario diye bir lokanta görürsen ve oraya girip bir masaya oturursan ve enfes yemeklerin tadina bakarsan sakin ol. çok sasiracaksin!"

rosario uzun zamandir ziyaret ettigim bir lezzet merkezi. 2001 senesinde sef rosario costa tarafindan kurulmus, kendine, "müsterilerine sicilya mutfaginin klasik italyan lezzetlerini aile ortaminda yasatmak" gibi bir misyon yükleyerek bugünlere gelmis bir isletme.

rosario costa burayi bir "han" olarak tanimliyor. bana kalirsa da dekorasyonu hayli ilgi çekici. bir yandan tas döseli zemin ve duvarlar, diger yanda, her taraftan sizi saran tahta mobilyalar dikkat çekiyor. rustik bir atmosfer sizi sarip sarmalarken, raflardaki kahve degirmenleri ve fenerler ayrintiya ne kadar önem verildigini gösteriyor. içme mekani da, bahçesi de özenle dayanip dösenmis ve esya kalabaligina karsin insanin yalin bir mutluluk hissetmesine sebep oluyor.

evet, burada hissettigim tam olarak da bu. her ayrintinin düsünülmüs oldugu, her gelisimde beni sasirtan "yogun yalinlik" hissi. bunu açiklamak zor, biliyorum. fakat baska türlü de kelimelere dökmem ne yazik ki olasi degil. gittiginizde anlarsiniz, diye düsünüyorum. kalabalik, azicik ekletik, çokça rustik bir dekorasyondan dogan, çiçekli, böcekli, eski bakir objelerle, folklorik garson kiyafetleri ile dolu bir atmosfer. betimlemede daha fazlasi mümkün degil.

gelelim yemeklere...

yukarida fotografini gördügünüz harikulade tabak yemekten önce geliyor. kurutulmus domates, biber, zeytin, patlicandan olusan, insanin damaginda hiç tanimadigi öyküler çinlatan bir tabaktan bahsediyorum. o harikulade zeytinyagina ekmek banmadan edemeyeceksiniz. yaninda gelen domatesli ve sade sarmisakli ekmeklere ne demeli? aman dikkat! erken tikanmamak için hepsini silip süpürmeyin.


bendeniz, ömrü hayatim boyunca yedigim en lezzetli dana carpaccio'ya bu lokantada rastladim. bir giris yemegi olarak kabul edilen carpaccio'yu burada ana yemek olarak mideye indirebilirsiniz rahatlikla. kalabaliksaniz ortaya söyleyin, kimse bu yemekten mahrum kalmasin dostlar. etin kalinligi, parmesanin inceligi, rokanin dengeli tadi ve görüntüsüyle bir basyapit...


yemekte seçenek çok. pasta, antipasti, pizza, ne arasaniz mevcut. bendeniz en son gidisimde deniz mahsüllü bir risotto siparis ettim ve güzel bir rigatoni alla capresenin tadina baktim. bunlarin yaninda ise kadehle satilan kirmizi saraptan içtim.

yedigim risotto frutti di mare'nin muhtevasi olan, karides, kalamar, vongole, midye, maydanoz, sogan ve sarmisak beni ziyadesiyle mutlu etti diyebilirim. özellikle mideye indirdigim kum midyelerinin olaganüstü lezzetli oldugunu söyleyebilirim.


rigatoni alla capresenin ise benim damak zevkime yüzdeyüz hitap ettigini söyleyebilirim. içinde zeytinyag, kapari, kuru domates, zeytin, mozarella, feslegen,roka, sarmisak, sogan ve sarabin müthis uyumunu hissedebiliyordum tadina bakarken. bu kadar çok malzemeden bu denli yalin ve homojen bir lezzet elde etmek her yigidin harci degildir, diye düsünmekteyim. (yine yalinlik meselesi sevgili dostlar)


bu yemekleri kirmizi sarap esliginde yedikten ve iyice doyduktan sonra insani bir espresso pakliyor açik konusmak gerekirse.

porsiyonlar büyük ve doyurucu. bu sebepten ne yazik ki tatliyayerkalmiyor.

garsonlarin bilgi seviyesi, yönlendirmesi ve güleryüzlü olmalari mekanin en büyük artilarindan. garsonlarin tavirlarina bayildim diyebilirim.

cuma, cumartesi aksamlari canli gitar dinlentisi oluyor mekanda. ama öglen yemeklerinin de degismez adresi. çevreden is yemegine gelenlerle dolup tasiyor.

park yeri bulmak konusunda sikinti olmayan bir bölgede rosario. ayrica vale servisi de var.

fiyatlar ucuz degil, ama ne yemeklere ne paralar ödedigimiz düsünülürse, kesinlikle ödenen parayi hak ediyor.

sevgili dostlar, yemegi, görüntüsü, servis kalitesiyle sizi sasirtacak, simsicak bu lokantaya gitmenizi siddetle öneririm. her defasinda memnun kaldim. siz de kalacaksiniz.

http://lokantalarim.blogspot.com/2013/09/trattoria-da-rosario.html
0
mariana
1
4 yıl önce
koşuyolu
bugün eşimle beraber gittik. servisten hiç memnun kalmadık. 3 kere ekmek istedik, 2 kere içecek ve hesabı bile 2 kere istemek zorunda kaldık. sigara içilen bölümünde biryerolursa haber vermelerini istedik, boşyerolmasına rağmen haber verilmedi. çıktıktan sonra vale görevlisini göremedik, an az 5 dakika onu beklemek zorunda kaldık. ortam ve yemekler güzel olsa bile servis iyi olmayınca tadı tuzu kalmıyor. bugün ilk ve sondu, bir daha kesinlikle gitmeyiz.
0
nurgül
5
5 yıl önce
koşuyolu
merhabalar , öncelikle mekan dizaynı güzeldi. çalışanlar çok ilgili olmasalar da olumsuz durum görmedim. yiyecek olarak carpaccio pizza (62₺) tercih ettim. tadı güzeldi ve porsiyon oldukça büyüktü. şefin tatlısı da güzeldi (30₺) arkadaşım da risotto tercih etti o da beğendi. menüdeki fiyatlar ortalama seviyelerde , pizza yemek isterseniz 40-60₺ aralığında seyrediyor. et yemekleri ise 70-80₺ civarındaydı. mekan ambiyansı da güzeldi. 2 kişi keyifli bir akşam geçirmek istiyorsanız içkiyle beraber 300₺ gözden çıkarmalısınız, tavsiye ederim.bu arada çok fazla çeşitli etli ürün çeşitleri var ve şu an zomato’dayeralan menüleri ve buradaki fiyatlar da güncel,ek olarak çok zengin bir menüleri de var bunu da belirtmek gerek.
0
senay
3
5 yıl önce
koşuyolu
dışarıdan görünüş olarak çok cezbetse de içerisi çok basık ve masalar çok birbirine yakın.salata olarak campagnola seçtik; açıkçası çok başarılı bulmadım. izgara bonfile gayet başarılıydı ama fiyatını karşılıyor mu burası soru işareti? pizza da klasik margherita seçtik, başarılıydı. tatlı olarak volcano yedik o da ortalamaydı. açıkçası aynı tatları daha makul fiyatlarda yiyebileceğiniz bir sürü yerbulabilirsiniz. ama illa farklı ambiyans olsun derseniz de tabiki gayet memnun kalırsınız.
0
onur
3
7 yıl önce
koşuyolu
hayatta cok cabuk karar vermemek gerekiyor.
alltaki yorumum uzerinden soz verdigim gibi ayni yere tekrar gittim.
oncelikle trattoria ne demek ona bakalim ve restaurant ve trattoria arasindaki farktan yorumumuzu genisletelim.
trattoria, osteria’dan daha derli toplu ama ristorante’den daha az resmi olan yerlerdir. değişken menüsü olması, fiyatlarının yüksek olmaması ama buna rağmen rahat ve lezzetli yemekler sunması, aileler tarafından genelde işletilmesi buraları günlük hayatın bir parçası yapar. bizdeki lokanta kıvamında bir işletme diyebiliriz.
yani bir trattoria ya giderken beklentiniz bir italyan restaurant olmasin, ama ozellikle italya daki trattoria larla kiyasladiginizda da onlara yakin olsun.
bizde ki trattoria lar da aile gelenegi olmadigindan genel bir lezzetsizlik, imitasyon havasi hakim.
yani yaparmis gibi yapiyorlar. pizza gibi, brutta gibi, parmesan gibi, risotto gibi.
totalinde bir olmamislik havasi hakim.
neden bu kadar kesin konusuyorum, cunku hem italya da hem de turkiye de bir cok trattoria ve restaurante ye gittim.
iste rosario'da tam bu noktada.
olmaya calisiyor, ama ne vizyonel olarak ne de kalite olarak italya da ki trattoria larin yanina bile yaklasamiyor.
18 yillik bir isletmeden farkli seyler beklemek mi gerekir. bazen yillar sizin inavasyon yeteneginizi alir, bazen de gelen musterinin isteklerinin basitligine kanarsiniz.
musteri sizi gelistirmezse siz iyi yaptiginizi dusunerek yillarca devam edersiniz.
st emilion franc-merlot sarabini siparis ettim, restaurantin belki de en pahali sarabini buz kova icine koyalim teklifi ile soke ugradim. belli ki ne kavlari ne de sarap saklama dolaplari var.
parmesan uzun zamadir yedigim en kotu parmesanlardan bir tanesiydi. servis seklinden, kesis sekline kadar tam bir hayal kirikligi.
nedendir anlamiyorum ama beyaz tabak, roka uzerine, yaninda dilim domatesle servis yapma aliskanligi nereden geliyor.
kimse soylemiyor mu acaba servis seklinizi degistirin diye?
afilli italyan kelimelerle menu deyeralan ahtapot izgara maalesef istenilen kivamda degil. sanki misir ununa batirilip servis edilmis gibi.
tavada porcini mantar leziz, bir italyan lokantasinda ham olmamasi anlasilir gibi degil.
dip totalde, menu, ortam italyan lokantasi tarzinda ama ortada herseye sinen bir lezzetsizlik hakim.
menu fiyatlarinin yuksekligi dusunuldugunde bu kadarini tolere etmek zor.
maalesef daha once verdigim notu degistirmek zorundayim. gonul ister ki herkes yaptigi hatadan donebilsin.
tekrar gider miyim, bu kadar kaliteli italyan varken istanbul da ya da roma ucakla 2 saatken tabi ki hayir






18 yillik bir mekana once 3 sene once, sonra da sansa bugun ogle arasi gidince, hata yaptigimi anladim.
acikcasi 3 sene once geldigim zaman cok begenmistim ve sonrasinda caddeleri karistirip, hay allah kapanmis burasi da dedigimi hatirliyorum.
demeseymisim iyiymis?
neyse yillar sonra tesadufen tekrar karsilamasta keyifli oldu.
kisa bir oglen yemegine vaktim vardi. pizza bacon siparis verip sonrasinda kalktim maalesef.
o yuzden simdilik burayi degerlendirmeyecegim. 4 vermemin sebebi, konum, servis, tas firin gibi ayrintilardan kaynaklaniyor.
ama sunu demem gerekir ki, burasi tekrar gelmeye deger.
bu noktada en yakin zamanda profesyonel olarak gelip tum menusunu denemeyi planliyorum.
sonrasinda izlenimlerimi de sizlerle paylasiyor olurum.
0
oturum aç
hesap oluştur