20. ve 21.yy'da endüstrileşen yemek sanayii içerisinde kaliteli hayvan besiciliği ve organik tarım değerli hale gelmiş ve sağlıklı olarak lanse edilmiştir. özellikle beyti ülger'e sorarsanız 1940'dan itibaren bu değişimi aldığı etlerde,sebze ve meyvelerde gördüğüne eminim. çünkü;2000'lerde artık genetik biliminin tarımda büyük normları değiştirdiği yıllarda doğallık bir "lüks" olmaya başlamıştır. çünkü;hızlı popülasyon artışının karşısında doğal yollarla dünya üzerindeki tarım arazileriyle mevcut talebi karşılamak zor olduğundan dolayı insanoğlu olarak biyogenetiğin nimetini kullanmaya çalışıyoruz. fakat; tat ve lezzet belki de vitamin kısmında doğada yetişeni yakalamak zor görünüyor.i̇şte böyle bir mücadele içinde,beyti kocaman bir kazanın içinde çay kaşığıyla "iyi" olan eti bulmaya çalışıyor. buna yıllarını verdi,hala da vermekte. restorancılık emek ve pazarlama işidir. süreklilik esastır,bu kadar uzun yıllarca bir işletme olarak kalmak bana sorarsanız üniversitelerde case study'lere konu olabilecek seviyededir. ayrıca;beyti'nin ününü internet iletişim kanalları olmadığı senelerde yapması da ayrıca takdir edilmesi gereken bir pazarlama becerisidir. bana göre bazı insanların et tadından çok yüksek beklentilerle gitmesi,en önemli faktörlerden birisidir. i̇yi bir dönerin veya köftenin veya kuzu şişin tadı zaten eğer siz herhangi bir katkıdan kaçınıyorsanız oldukça standartdır beyti ve benzeri lüks restaurantlarda. fakat;beyti,kendini et restoranı olarak tanımlarken ki,bence bu unvanı fazlasıyla hakediyor, aynı zamanda zeytinyağlı,tatlılar,ön sıcaklar,hamur işlerindeki kalitesiyle beraber düşünmek gerekiyor. beyti'yi beyti yapan sadece eti değil,hizmeti,kalitesi ve uzun yıllar yarattığı değerdir. farkındayım,fiyatlar gerçekten ortalamanın fazla üstündedir. ancak;siz beyti gibi bir restoranı,sahip oldukları ve koruduklarıyla değerlendirmelisiniz,mahallede yediğiniz döner değil.