backyard


İçinde "kahvaltı" olan yorumlar
3
3.3
sefa
5
3 yıl önce
bebek
kahvaltıda peynir, domates, salatalığın kesilip önüme koyulmasını sevmiyorum. özel hissettiren, özel hazırlanmış şeyler olmalı. backyard bunu tam manasıyla sağlıyor. çok güzel yumurtalıkahvaltıçeşitleri sunarak, yanında o saydığım ürünleri getirdiği için kahvaltıya anlam katıyorlar. hollandez soslu yumurtalarına bayılmıştık. ambiyans da bir o kadar güzel olduğu için tercih edilebilecek enderkahvaltıkonseptine sahipler.
0
n.
3
3 yıl önce
bebek
cumartesi sabahı biraz kalabalık bir ekip ile kahvaltıya gitmek istiyorduk, aradık rezervasyon almıyoruz sabah gelip yer kapın diyorlar :) 21. yüzyıl için muazzam bir sistem, inovasyonda lever atlamışlar :) neyse, gittikkahvaltıettik aman aman bir şey var mı? hayır.. hizmet şahane mi? ehh bir daha gider miyim? asla.
0
mirza
1
3 yıl önce
bebek
gitmeden birgün önce aradım

pazar sabahı için kahvaltıya gelmek istiyoruz dedım rezerve gerekiyormu diye sordum hayır rezerve yapamıyoruz dedıler sonra saat kaçta açılıyor diye sordum 10:00 dedi

sabah 10:15 de orda oldum içeri girdigimizde masalar full çogu kahvaltıyı yapmıs çayını içiyor


1- bizle ilgilenen garson kaba ilgi alaka sıfır

fotograf çekebilirmisiz dedım çok yogunum işim var dedi

3kahvaltıkalitelı ama menemen geldı bır kişi zor doyar butun porsıyonlar kucuk

4 mekan kaliteli ama hizmet yok

5 fiyatlar öyle bir yer için normal




0
berkcan
1
3 yıl önce
bebek
uzun yıllardır severek gittiğimiz bir yer. ancak tüm türkiye’deki mekanlar gibi burası da aşırı ilginin kurbanı oldu gibi gözüküyor. son zamanlarda i̇stanbul’da bahçe ihtiyacının artması üzerine bar kısmında dakahvaltıve yemek servisi vermeye başladıkları için malesef herşey birbirine girmiş durumda. karşılama ekibi saygısız, servis ekibi yorgun ve unutkan, mutfak ekibi büyüyen kapasiteye cevap veremiyor. talebin çokluğu nedeniyle bizler gelemesekte o masalar dolar, ama dolduran kişiler değişir, zamanla atmosfer değişir, bir bakmışsınız kimse gelmemeye başlamış... pek çok diğer mekan gibi. bence yöneticilerin herşeyi eskiye döndürmek için acil aksiyon almaları gerekiyor. aksi halde bu güzel mekanı kurtarmak için çok geç olabilir.
0
servet
5
4 yıl önce
bebek
arkadaşımla pazar kahvaltısı için gittik 10:30 gibi oradaydık, kalabalık değildi bahçede masa bulduk. hizmet çok güleryüzlü ve hızlıydı. fiyat olarak belki bir tık yüksek gelebilir fakat hizmet, hız ve lezzeti değerlendirince kesinlikle fazla değil.kahvaltıolarak omlet ve fırında peynirli simit söyledik. rahat rahat yedik. kahvemizi içerken krep tercih ettik. söylediğimiz herşeyden çok memnun kaldık. 11:30 dan sonra bir anda kalabalıklaşıyor. sık sık gideceğim bir mekan kesinlikle tavsiye ederim.
0
basak
4
4 yıl önce
bebek
haftasonukahvaltıiçin arkadaslarla buluşma noktamız backyard oldu. i̇lk defa gittiğim backyard da mekanı cok begendim, ortam çok hoşuma gitti. avoladolu yumurtali açık tost yedim ve lezzet olarak normaldi. ardından yediğimiz orman meyveli crunchi ben fena bulmayıp yedim ancak arkadaşlar çok tereyagli ve ağır bularak pek dokunmadilar. menü fiyatlari gereğinden fazla şişirilmiş vaziyette. tek artısi benim acimdan mekanın keyifli bir yer olmasi.
0
spontanist
4
4 yıl önce
bebek
bebekoy'de bulunan backyard'dayiz.bu kadar guzel bir mekanın bu kadar kotu bir servisi olmasina cidden sasirdik.backyard'ikahvaltıicin tercih ettik.ortayakahvaltıtabağı söyledik.onun disinda menemen sahan da sucuk ve mozzarellali tost söyledik.kahvaltıya basladık yarim saat masada gelmesi gereken bal nutella reçelin gelmediğini fark ettik.garsona sorunca unuttuk cevabini aldık.ekmek istedikkahvaltısonun da gelebildi.hiç kimse yeni cay istermisiniz diye sormadı.onun disindakahvaltıçok lezzetliydi özellikle domatesleri çok guzeldi.??
0
gurmme
4
4 yıl önce
bebek
bebek’in denize bakan yamaçlarından birinde bulunan backyard da bir hayal gücü ve yaratıcılığın eseri. i̇stanbul’un orta yerinde insana polonezköy’deymiş gibi doğal ve çamlıca’daymış gibi güzel bir manzara sunuyor. ağaçların arasında kocaman bir bahçesi bulunan backyard tam bir brunch mekanına dönüşmüş. açık havaya konulan masa ve sandalyelerde otururken bir yandan muhteşem yemekler yiyip bir diğer yandan ortamın tadına varabilirsiniz burada.
biz de güneşli bir pazar günü gittik buraya. bir müddet sıra bekledikten sonra çok güzel bir masanın başına kurulduk ve menüyü incelemeye koyulduk. her şeyin tadına bakmak için en çok beğenilen şeylerden birer tane istedik. ortaya bir kişilik kahvaltı, kavurmalı kaşarlı tost, menemen ve sahanda yumurta söyledik. i̇çecek olarak ise çay.
her zamanki gibi masaya ilk başta çaylar geldi. biz de manzaranın hakkını verecek bir muhabbet eşliğinde çaylarımızı yudumladık ve kahvaltılıkları beklemeye koyulduk:) kısa bir süre içindekahvaltıtabakları geldi.kahvaltıtabaklarının arasında peynir ve zeytin çeşitleri, 2 farklı reçel, bal, kaymak ve muhteşem el yapımı ekmekler vardı. tüm kahvaltılıklar taptaze ve çok lezzetliydi. özellikle reçel ve peynirler harikaydı.
diğer bir yandan da menemen ve tost gelmişti. menemen çok güzel bir tabağın içinde sunulmuş ve bol domatesliydi. ev yapımı ekmeğini banmak sureti ile bitirdik tüm menemeni:) tabi bunu yerken içerisine bolca baharat eklemeyi de unutmadık.
gelelim kahvaltının en güzel noktası olan kavurmalı tosta. zaten buraya gelmeden önce dört bir yandan duymuştuk buradaki tostların namını. ama ben bu kadar güzel olacağını hayal etmemiştim. köy ekmeği arasına konulan kavurma, kaşar ve roka ile eşsiz bir lezzet yakalanmış diyebilirim. i̇şte bu sebeple paylaşamadık zaten koca tostu. herkes bir ucundan yakaladı ve anında bitiverdi:)
kalan kahvaltılıkları da birer çay daha içerek manzaranın tadını çıkarmak sureti ile yedik. sonra da arkamıza yaslanıp bir süre konuşmadan manzaraya daldık.
böyle doğal bir oramda bu kadar leziz birkahvaltıyaptığımız için de biz bayıldık buraya. tabi sizleri buraya yönlendirmeden önce fiyatlar hakkında biraz bilgi vermek gerek.kahvaltıtabağı burada 30 tl. ancak içerisinde bolca çeşit var ve oldukça doyurucu. 2 kişi geliyorsanız ortaya bir kişilikkahvaltıalmanız bile sizi doyuracaktır. menemen ve tost ise ortalama 20 tl. ama buradaki kavurmalı tostun bu parayı sonuna kadar hak ettiğini söyleyebilirim.
gelelim bu efsanevi mekan hakkındaki ufak eleştirilere:) ilk olarak kahvaltının olmazsa olmazı olan ve her kahvaltıda en az 4-5 bardak içmek istediğim çayın bu kadar pahalı olmasını hiç hoş karşılamadım diyebilirim. hele ki bu kadar güzel bir manzarada insanların çay eşliğinde bu keyfi uzatmak isteyeceğini düşünürsek çay fiyatları buna engel olabilir:) dikkatimi çeken bir diğer şey ise ne olursa olsun masaya birer su getirilmesi ve o suyun içilmeden de parasının fişe yansıması. tabi bu detaylar bizim açımızdan buranın değerini hiç de azaltmadı.
sonuç olarak siz de muhteşem bir manzara eşliğinde, ağaçların arasındaki koca bahçede lezzetli ve doğal birkahvaltıyapmak istiyorsanız, başka hiçbir seçeneği düşünmeden backyard’a gidin ve sonrasında bize dua edin:)

detaylı yazımız için tıklayınız http://gurm.me/?p=1993
0
hasan
2
4 yıl önce
bebek
yorumlara bakarak bayramın 3. günü kızım ve eşimle geldik. karşılayan garson olmadı, bir masa seçip oturduk, günaydın dediğim garson cevap vermeden menüyü getirdi.kahvaltıistedik, peynir küflenmiş geldi, garsona söyledik tabağı değiştirdiler hemen. çimler sararmış ve bakımsızdı, çıkışta da kimsenin ve hiç bir tabelanın olmadığı karşı alandan arabamızı alırken birisi gelip otopark hizmetimiz 20 tl dedi! bu mekanı beğenenlerin kadıköy, moda, fenerbahçe, bağdat cd. vb. yerlerdeki denk fiyat aralığında bulunan mekanları da denemesini tavsiye ederim, buraya 5 veren oralara 5 üstünden 8-9 verir.. bu arada porsiyonları büyüktü, fiyata göre normal diyebilirim.
0
gül
1
4 yıl önce
bebek
sadece manzarasını beğendim puanda onun için. anneler gününde annemize güzel ve özel birkahvaltıiçin geldiğimiz mekanınız da çok mutsuz ayrıldık. kahvaltımız eksik geldi ekmek verilmedi çay sizkahvaltıettik hatta asıl önemli olan servis tabağımız yoktu... bir daha burayı tercih edermiyim asla ve her sorana da bu yaşadığımız mutsuzlugumuzdan bahsediyorum. ve unutmadan siparislerimizi de peçeteye yazdılar bu kadar ünlü nezih bir yerde bu kadar amatör hizmet çok yazık gerçekten çok yazık...
0
mehmet
3
4 yıl önce
bebek
eşim ve küçük kızımlakahvaltıiçin gittik. mekan güzel, ürünler kaliteli, özellikle tabakları çok beğendim :) bir de herkes jet sosyete havasında geliyor mekana. rahat olun biraz, altı üstükahvaltıyani. kasmaya gerek yok bu kadar ;) bu arada biraz pahalı bunu da ekliyim ! afiyet olsun...
0
bekir
4
4 yıl önce
bebek
sabah kahvaltısı için buradayım. hafta içi ve saat 10.00 civarı olduğundan nispeten sakindi. mekan iç ve dış olmak üzere iki bölüm. i̇ç mekan dekorasyonu ve oturma düzeni ile geniş ve ferah. dış mekan, yeşillikler arasında geniş bir alanı var. oturma düzeni sıkışık değil. özellikle bahçe sakin ve huzurlu bir ortam. menü zengin.kahvaltıçeşitliliği de ideal. tercihimiz serpmekahvaltıve protein omlet. kahvaltılıklar çok özellikli değillerdi. çeşitliliği de hamur işleri eksikliği hissettirdi. mekan menüsü sağlıklı yaşam odaklı olduğundan bu eksiklik de anlaşılır. protein omleti gerçekten hafif ve özel bir lezzet. çaylar ayrı fiyatlandırılıyor. fiyat kalite dengesi, fiyattan yana ağır basıyor. servis ilgili ve hızlı. huzurlu, sakın bir alanda keyifli birkahvaltıyaptık. yemeklerini tatmak için de bir yaz akşamını not ettim. bahçe huzuru...
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
bebek
backyard‘ın yeni yapılanması içinde, “backyard bistro” adını alan lokantanın son menüsünün tadımı için buluştuk geçen gün. bu etkinlik, menüde ön plana çıkan hoş bir seçkinin bizlere sunulması şeklinde gerçekleşti. backyard, aklımda daha öncekahvaltıiçin birkaç defa gittiğim ve manzaralı bahçesinden büyük haz aldığım nispeten “light” bir mekan olarak yer etmiş iken, bu defa iç kısmını da görme fırsatını yakaladığım daha “ağır” ve “fine dining”e yönelik bir işletmeye dönüştü gözümde. mekandan kısaca bahsettikten sonra, (genç ama deneyimli) şef beril şanal‘ın düzenlenmiş olduğu bu güzel tadım menüsünün ayrıntılarına değineceğim.

öncelikle mekana girdiğimde kendimi çok iyi hissettim. hafif loş ışıklarla aydınlatılmış geniş bir salon, özenle seçilmiş tahta masalar, meraklısı için gerçekten çok iyi fotoğraf veren zarif bir bar ve dışarıdaki bahçenin coşkulu yeşilliğini içeridekilerle cömertçe paylaşan bir bahçe. gecenin ilerleyen saatlerinde masaların tamamı doldu ve gürültü hiçbir şekilde beni rahatsız etmedi. ustalıkla, incelikle düşünülmüş bu detaylar kendimi rahat hissetmeme sebep oldu. bu bahsettiklerimden de anlayabileceğiniz gibi, bir mekanın nasıl düzenlenmiş olduğunu, sunulan yemeklerin lezzeti ve servisin kalitesinden hiçbir zaman ayrı tutmuyorum. elimden geldiğince “toplam manzarayı” tasvir etmeye gayret ediyorum.

mekan etiler’den arnavutköy’e inen yokuşun ortalarında bir yere denk geldiği için buraya arabayla gelme olasılığınız yüksek. ama endişelenmeyin, çok büyük bir park yeri ve vale servisi olduğu için bir sıkıntı çekmeyeceksiniz. yeni yapılanmada “sarnıç” diye adlandırdıkları bir bölümleri de varmış. burası, daha çok tesisin içindeki spor salonunun (mac) müşterilerinin sağlıklı yemek taleplerinin karşılanması amacıyla düzenlenmiş. dolayısıyla, benim nezdimde, “delikanlı adamı bozar” kategorisinde. zira “sağlıklı yemeklerin lezzetli olması” gibi bir cümle kurmak, ciddi bir “oksimoron” durumuna sebebiyet veriyor.

gelelim tadımını yaptığımız yemeklere… “soğuklar” kategorisinde masamızı şenlendiren başlangıçlardan birincisi “crostini rezene” idi. ekmek dilimlerinin iyice kızartılmasının ardından, üzerine zeytinyağı sürüp ricotta peyniri, badem, siyah zeytin kurusu, kırmızı soğan ve hurma ile taçlandırılmış bu keyifli giriş yemeğinin sırrı (aslında bruschetta’dan farkı demeliyim burada) “ince” ekmek dilimleri üzerinin süslenmesi ve iyice kızartılması. crostini’nin i̇talyan yemek terminolojisindeki karşılığı kızarmış ekmeğe denk gelmeli diye düşünüyorum. (“düşünüyorum”, dedim, rahat olun) okuduğum kaynaklardan birinde, crostini yaparken en çok tercih edilen ekmek türünün fransız baget ekmeği olduğu yazıyordu, bunu da eklemeden edemedim.

bunun dışında, i̇talya’nın puglia bölgesinden çıkma, taze bir peynir çeşidi olan stracciatella, fındık, acı biber, kırmızı soğan, taze nane ile harmanlanmış pancarın tadına baktım. denediğimiz soğuk başlangıçların içinde baskın bir lezzete sahip olmayan az sayıda yemekten birisiydi bu. masanın ortak yorumu, dilimizdeki papilalara saldıran kuvvetli tatları dengelemek için, böyle nispeten daha hafif denemelerin yararlı olduğu yönündeydi. ben çekimser kaldım bu konuda.

ardından ördek rillette yiyerek lezzet yolculuğumuza keyifle devam ettik. bakın beril şanal, kendi web sitesinde bu yemeği nasıl anlatıyor: “ördeklerden bir kaç tanesini kemiklerinden ayırarak mutfak robotuna alın. damak tadınıza göre konyak, hardal, ördek yağı, tuz ve karabiber ile tatlandırarak pürüzsüz bir püre olana kadar çekin. ekşi maya ekmek üzerine sürerek, yanında tane hardal ve karamelize soğan ile servis edin.” i̇şte bizler de bu püreyi kızarmış ekmeklerimizin üzerine sürerek, ağzımızda erite erite, ağır ağır, keyfini çıkara çıkara yedik. çok zarif, adeta insanın iştahını açan, daha fazla yeme ihtiyacı doğuran hoş bir lezzetti. 

yediğim gerçekten lezzetli iştah açıcılardan birisi de fırınlanmış ve çiğ yer elmaları, armut, rezene sapı, roka, fındık, keçi sepet peynirinden oluşan “yer elması” idi. tahmin edersiniz, benim gibi etobur zatlar, öyle kolay kolay yer elması ile “beğendim” kelimelerini aynı cümlede kullanmaz. ama ben bu yemeği büyük bir zevkle yedim, yuttum. bana kalısa, açılışı yaptığımız tabaklar içinde “crostini rezene” birinci, “yer elması” ise ikinci sırada yer aldı tat bakımından. 

sonra, sırasıyla hamsi, dana ilik, ızgara marul ve merguez yedik. hamsinin öyle alelade, her gün karşımıza çıkan kızartma ya da ızgara hamsilerden çok ciddi bir farkı vardı. karamelize soğan ile doldurulmuş çok değişik bir kızartmaydı bu güzellik. hamsiperver kardeşlerimiz için ufuk açacak, konuya bakışlarını temelden sarsacak bir “kreasyon”du diyebilirim. ev yapımı aioli sos ile servis edildi.

tadım menümüzdeki bir sonraki yemek fırınlanmış “dana ilik”ti. o ana kadar masaya gelen en güzel yemeğin bu olduğunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. büyük keyif aldım yerken. üstelik de tahmin edilenin aksine, sağlığa hayli yararlı birçok özelliği olduğunu da vurgulamam gerekiyor. kaşıklayarak yediğimiz bu harikulade çalışmanın, ne yazık ki çoğu insanın damak zevkine uymadığını biliyorum. ama benim için bir başyapıttı.

ardından zeytinyağında poşe somon, çıtır kapari ve fırın sarmısak vinegret ile ızgara marul yedik. onunla birlikte de nohut, pazı, badem yatağında tipik bir kuzey afrika yemeği olan merguez sosisi ile haşır neşir olduk. bu tarz sosislerin çoğalması beni çok mutlu ediyor, bunu defalarca söyledim. yine de hala rotisserie noir’da yapılan merguez’in üzerine bir sosis yemedim, diyebilirim. somon ise gayet hoş, zarif, damağa yumuşak bir hisle sıvanan, ama duyargalarımıza saldırmayan “elegan” bir çalışmaydı. 

ana yemek kategorisinde ise kuzu kol, mascarpone peyniri ve çam fıstığı ile harmanlanmış maltagliati indirdik mideye. kuzu kolun yumuşacık lezzetini ne kadar çok sevsem de, makarna ile birlikteliğinden aynı hazzı alamadığımı söylemem gerekiyor. sanırım benim için fazla “sakin” bir yemekti bu.

ama son olarak servis edilen fırınlanmış bütün organik piliç için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. yerken adeta mest oldum diyebilirim. benim gibi bir tavuk tövbekarını bile kararından çevirebilecek olağanüstü bir çalışmaydı. lezzeti, -tabirimin arkasında hep duracağım- adeta damağımda infilak etti. uzun süre de kendime gelemedim. tavuk’un şarap sirkesiyle tatlandırılmış ekmek parçaları ile ağzımda dağılması o kadar hoşuma gitti ki, belki de koskoca tavuğun yarısını ben mideye indirdim. bu çalışmaya on üzerinden on verdim. enfesti.

yemeğimizi tadım menüsünde yer almayan sürprüz tatlılarla sonlandırdık. bunların içinden, benim için hafifliği ve zerafetiyle, her zaman tercih ettiğim tatlılardan birisi olan panna cotta, ön plana çıkıverdi.

öte yandan, büyük bir doygunluk ve mutlulukla mekandan uzaklaşırken, menüde yer alan “pastırma cipsi” ve “uykuluk”un tadına bakma isteği de giderek artıyordu içimde. bir gün şeytana uyup bunları da yemek konusunda kendime söz vererek yeme içme faslını bitirdim.

backyard bistro’yu, hem beril şanal’ın yetenekli dokunuşları, hem de mekanın güzel konumu, dekorasyonu ve enerjisi ile çok beğendim diyebilirim. mekanın tüm masalarının doluluğu da bu düşüncemin adeta sağlaması gibiydi o gece.

gidilmesi elzem olan lezzet noktalarından birisinin daha i̇stanbul’da yeni menüsüyle hayat bulduğunu görmek beni çok mutlu etti.

otlukbeli cad., bebeköy sok. no: 4, 34337 etiler/i̇stanbul

phone:(0212) 287 1500


-----07 nov, 2014-----

backyard‘in yeni yapilanmasi içinde, “backyard bistro” adini alan lokantanin son menüsünün tadimi için bir mekanist etkinliginde bulustuk geçen gün. bu etkinlik, menüde ön plana çikan hos bir seçkinin bizlere sunulmasi seklinde gerçeklesti. backyard, aklimda daha önce kahvalti için birkaç defa gittigim ve manzarali bahçesinden büyük haz aldigim nispeten “light” bir mekan olarak yer etmis iken, bu defa iç kismini da görme firsatini yakaladigim daha “agir” ve “fine dining”e yönelik bir isletmeye dönüstü gözümde. mekandan kisaca bahsettikten sonra, (genç ama deneyimli) sef beril sanal‘in düzenlenmis oldugu bu güzel tadim menüsünün ayrintilarina deginecegim.

öncelikle mekana girdigimde kendimi çok iyi hissettim. hafif los isiklarla aydinlatilmis genis bir salon, özenle seçilmis tahta masalar, meraklisi için gerçekten çok iyi fotograf veren zarif bir bar ve disaridaki bahçenin coskulu yesilligini içeridekilerle cömertçe paylasan bir bahçe. gecenin ilerleyen saatlerinde masalarin tamami doldu ve gürültü hiçbir sekilde beni rahatsiz etmedi. ustalikla, incelikle düsünülmüs bu detaylar kendimi rahat hissetmeme sebep oldu. bu bahsettiklerimden de anlayabileceginiz gibi, bir mekanin nasil düzenlenmis oldugunu, sunulan yemeklerin lezzeti ve servisin kalitesinden hiçbir zaman ayri tutmuyorum. elimden geldigince “toplam manzarayi” tasvir etmeye gayret ediyorum.

mekan etiler’den arnavutköy’e inen yokusun ortalarinda bir yere denk geldigi için buraya arabayla gelme olasiliginiz yüksek. ama endiselenmeyin, çok büyük bir park yeri ve vale servisi oldugu için bir sikinti çekmeyeceksiniz. yeni yapilanmada “sarniç” diye adlandirdiklari bir bölümleri de varmis. burasi, daha çok tesisin içindeki spor salonunun (mac) müsterilerinin saglikli yemek taleplerinin karsilanmasi amaciyla düzenlenmis. dolayisiyla, benim nezdimde, “delikanli adami bozar” kategorisinde. zira “saglikli yemeklerin lezzetli olmasi” gibi bir cümle kurmak, ciddi bir “oksimoron” durumuna sebebiyet veriyor.

gelelim tadimini yaptigimiz yemeklere… “soguklar” kategorisinde masamizi senlendiren baslangiçlardan birincisi “crostini rezene” idi. ekmek dilimlerinin iyice kizartilmasinin ardindan, üzerine zeytinyagi sürüp ricotta peyniri, badem, siyah zeytin kurusu, kirmizi sogan ve hurma ile taçlandirilmis bu keyifli giris yemeginin sirri (aslinda bruschetta’dan farki demeliyim burada) “ince” ekmek dilimleri üzerinin süslenmesi ve iyice kizartilmasi. crostini’nin italyan yemek terminolojisindeki karsiligi kizarmis ekmege denk gelmeli diye düsünüyorum. (“düsünüyorum”, dedim, rahat olun) okudugum kaynaklardan birinde, crostini yaparken en çok tercih edilen ekmek türünün fransiz baget ekmegi oldugu yaziyordu, bunu da eklemeden edemedim.

bunun disinda, italya’nin puglia bölgesinden çikma, taze bir peynir çesidi olan stracciatella, findik, aci biber, kirmizi sogan, taze nane ile harmanlanmis pancarin tadina baktim. denedigimiz soguk baslangiçlarin içinde baskin bir lezzete sahip olmayan az sayida yemekten birisiydi bu. masanin ortak yorumu, dilimizdeki papilalara saldiran kuvvetli tatlari dengelemek için, böyle nispeten daha hafif denemelerin yararli oldugu yönündeydi. ben çekimser kaldim bu konuda.

ardindan ördek rillette yiyerek lezzet yolculugumuza keyifle devam ettik. bakin beril sanal, kendi web sitesinde bu yemegi nasil anlatiyor: “ördeklerden bir kaç tanesini kemiklerinden ayirarak mutfak robotuna alin. damak tadiniza göre konyak, hardal, ördek yagi, tuz ve karabiber ile tatlandirarak pürüzsüz bir püre olana kadar çekin. eksi maya ekmek üzerine sürerek, yaninda tane hardal ve karamelize sogan ile servis edin.” iste bizler de bu püreyi kizarmis ekmeklerimizin üzerine sürerek, agzimizda erite erite, agir agir, keyfini çikara çikara yedik. çok zarif, adeta insanin istahini açan, daha fazla yeme ihtiyaci doguran hos bir lezzetti.

yedigim gerçekten lezzetli istah açicilardan birisi de firinlanmis ve çig yer elmalari, armut, rezene sapi, roka, findik, keçi sepet peynirinden olusan “yer elmasi” idi. tahmin edersiniz, benim gibi etobur zatlar, öyle kolay kolay yer elmasi ile “begendim” kelimelerini ayni cümlede kullanmaz. ama ben bu yemegi büyük bir zevkle yedim, yuttum. bana kalisa, açilisi yaptigimiz tabaklar içinde “crostini rezene” birinci, “yer elmasi” ise ikinci sirada yer aldi tat bakimindan.

sonra, sirasiyla hamsi, dana ilik, izgara marul ve merguez yedik. hamsinin öyle alelade, her gün karsimiza çikan kizartma ya da izgara hamsilerden çok ciddi bir farki vardi. karamelize sogan ile doldurulmus çok degisik bir kizartmaydi bu güzellik. hamsiperver kardeslerimiz için ufuk açacak, konuya bakislarini temelden sarsacak bir “kreasyon”du diyebilirim. ev yapimi aioli sos ile servis edildi.

tadim menümüzdeki bir sonraki yemek firinlanmis “dana ilik”ti. o ana kadar masaya gelen en güzel yemegin bu oldugunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. büyük keyif aldim yerken. üstelik de tahmin edilenin aksine, sagliga hayli yararli birçok özelligi oldugunu da vurgulamam gerekiyor. kasiklayarak yedigimiz bu harikulade çalismanin, ne yazik ki çogu insanin damak zevkine uymadigini biliyorum. ama benim için bir basyapitti.

ardindan zeytinyaginda pose somon, çitir kapari ve firin sarmisak vinegret ile izgara marul yedik. onunla birlikte de nohut, pazi, badem yataginda tipik bir kuzey afrika yemegi olan merguez sosisi ile hasir nesir olduk. bu tarz sosislerin çogalmasi beni çok mutlu ediyor, bunu defalarca söyledim. yine de hala rotisserie noir’da yapilan merguez’in üzerine bir sosis yemedim, diyebilirim. somon ise gayet hos, zarif, damaga yumusak bir hisle sivanan, ama duyargalarimiza saldirmayan “elegan” bir çalismaydi.


ana yemek kategorisinde ise kuzu kol, mascarpone peyniri ve çam fistigi ile harmanlanmis maltagliati indirdik mideye. kuzu kolun yumusacik lezzetini ne kadar çok sevsem de, makarna ile birlikteliginden ayni hazzi alamadigimi söylemem gerekiyor. sanirim benim için fazla “sakin” bir yemekti bu.

ama son olarak servis edilen firinlanmis bütün organik piliç için ayni seyleri söyleyemeyecegim. yerken adeta mest oldum diyebilirim. benim gibi bir tavuk tövbekarini bile kararindan çevirebilecek olaganüstü bir çalismaydi. lezzeti, -tabirimin arkasinda hep duracagim- adeta damagimda infilak etti. uzun süre de kendime gelemedim. tavuk’un sarap sirkesiyle tatlandirilmis ekmek parçalari ile agzimda dagilmasi o kadar hosuma gitti ki, belki de koskoca tavugun yarisini ben mideye indirdim. bu çalismaya on üzerinden on verdim. enfesti.

yemegimizi tadim menüsünde yer almayan sürprüz tatlilarla sonlandirdik. bunlarin içinden, benim için hafifligi ve zerafetiyle, her zaman tercih ettigim tatlilardan birisi olan panna cotta, ön plana çikiverdi.

öte yandan, büyük bir doygunluk ve mutlulukla mekandan uzaklasirken, menüde yer alan “pastirma cipsi” ve “uykuluk”un tadina bakma istegi de giderek artiyordu içimde. bir gün seytana uyup bunlari da yemek konusunda kendime söz vererek yeme içme faslini bitirdim.

backyard bistro’yu, hem beril sanal’in yetenekli dokunuslari, hem de mekanin güzel konumu, dekorasyonu ve enerjisi ile çok begendim diyebilirim. mekanin tüm masalarinin dolulugu da bu düsüncemin adeta saglamasi gibiydi o gece.

gidilmesi elzem olan lezzet noktalarindan birisinin daha istanbul’da yeni menüsüyle hayat buldugunu görmek beni çok mutlu etti.

otlukbeli cad., bebeköy sok. no: 4, 34337 etiler/istanbul
phone:(0212) 287 1500
0
ahmet
4
4 yıl önce
bebek
i̇stanbulda herkesin bilmediği saklı cennet. yemeklerin geneli güzel,kahvaltıetmek için çok iyi bir seçenek, yeşillikler içinde olması ve manzarası ile ambiyansı gayet iyi. hamburgeri tavsiye etmiyorum. onun dışında kötü bir şeye rastlamadım. fiyatlar biraz yüksek.
0
mehmet
4
4 yıl önce
bebek
backyard ile ilgili farklı yorumlar duyduğumdan açıkçası beklentimi biraz az seviyede tutarak bir pazar sabahıkahvaltıiçin gittim. bir kere yer olarak çok güzel bir yerde ve bahçesiyle muhteşem huzur veren bir yer. geçen hafta yaşadığım tatsız rumelihisar'ındakikahvaltıtecrübemi, adeta adım attığım ilk andan itibaren silmeye başladı. sessiz, sakin ve nispeten çok da tıkış tıkış olmaması bulunduğunuz saatle mi alakalı bilmiyorum ama kafa dinlemek isteyen biri için oldukça önemli bir artı. gelelim kahvaltısına, iki kişi olarak ortaya birkahvaltıtabağı ve bistro pancake aldık. siparişi vermeden evvel iki adetkahvaltıtabağı almayı düşündük ama iyi ki böyle bir karar vermemişiz. bence bir kişilikkahvaltıtabağı gayet ideal. reçel, bal gibi tatlılar belki yetmeyebilir( ki bize fazlasıyla yetti) ama peynirler oldukça fazla.kahvaltıtabağını ben gayet başarılı buldum. gelelim bistro pancake'e. üç adet pancake, çilek ceviz, kızarmış muz ve büyük bir top dondurma ile servis edilen bistro pancake'i, bencekahvaltıtabağından sonra tercih edin. biz aynı anda söyleyerek stratejik bir hata yaptık çünkü pancake gelince dondurmanın erimemesini istediğimizden biran dikkatlerimiz pancake'e döndü ve pancake'i biran evvel bitirmek istedik. ben pancake'i de gayet başarılı buldum. klasik türk usülükahvaltıyapmak istemiyorsanız, bistro pancake gayet başarılı ve doyurucu, kesinlikle öneririm. servise gelirsek, açıkçası bu konuda çekincelerim vardı ama hiç bir problem yaşamadım. belki de ekstradan odaklanıp, farklı garsonlara birkaç kez söylememin de etkisi vardır :) bu yüzden genel olarak pek bir kriter olmayabilir. fiyat konusuna da gelirsek bence bulunduğu konum itibariyle fiyatları normal. fikir vermesi açısından; ortayakahvaltı+ bistro pancake + büyük su + 6 çay + 2 soda 106 tl. özetle; rumelihisarı'ndaki curcunadan ziyade biraz daha dinginliği tercih edeceksenizkahvaltıiçin backyard güzel bir alternatif.

ps :unutmadan, rumelihisarı'ndaki gibi otopark sıkıntısı da yaşamazsınız ;)
0
oturum aç
hesap oluştur