backyard


İçinde "cok" olan yorumlar
4
3.6
çağla
3
4 yıl önce
bebek
ortam ve sunum çok güzel fakat yemekler ne biliyim meaah yani.... biraz tatsız. baharatı bol bloody marry sevenler bir adet sipariş etsinler o güzel.
0
gizem
3
4 yıl önce
bebek
bulundugu yer muzikler yemekler her seycokguzeldi ancak garsonlarin tutumlaricokrahatsiz ediciydi. masayi temizlemek icin gelen garson arkadasimla konusurken uyarmadan oturdugum sandalyeyle beni itti ve hicbir sey olmamis gibi isine devam etti uyardigimizda ise ozur bile dilemedi gercekten son derece kaba ve saygisiz bir hareketti oyle bir mekana yakistiramadim. bahceye oturmak istedigimizi soyledigimizde sandalyeleri toplayacaklari icin gecemeyecegimizi soylediler ancak 2saat sonra dahi bahcede oturanlar ve sandalyeler duruyordu.
0
djekovic
4
4 yıl önce
bebek
kokteyllercokbasarili, restaurant ve bar kismi (backbar) guzel dekorlu. bahce ve manzara guzel. kahvalti ve ana yemekler zayif. baslangiclar guzel. sürekli ayni musterilerin olmasi (mac bebekoy) biraz can sikici.
0
gamze
4
4 yıl önce
bebek
en sevdigim mekanlardan, spor sonrasi gitmek icin ideal diyenlerden degilim, lakin spora bebekoye gitmiyorum, eski menusunucokozlesem de yine de bahcesiyle benzersiz yer, esasen daha kesfedilmesin isterim yer bulmak guclesiyor ama hakkini da yiyemem, istanbulda favori mekanlarimdan
0
zeynep
1
4 yıl önce
bebek
hayatımda bahşiş vermeden kalktığım olmamıştı. i̇şk defa burada oldu. garson son derece terbiyesiz, menemen yedim peynirli yazmasına rağmen peynirsiz geldi. garson sallamadı bile. fiyatlar kalitesine göre çok yüksek. menemen dandik açıkbüfe menemeni gibi: soğuk ve lezzetsizdi. bir daha asla gitmem!!!!!
0
bekir
4
4 yıl önce
bebek
sabah kahvaltısı için buradayım. hafta içi ve saat 10.00 civarı olduğundan nispeten sakindi. mekan iç ve dış olmak üzere iki bölüm. i̇ç mekan dekorasyonu ve oturma düzeni ile geniş ve ferah. dış mekan, yeşillikler arasında geniş bir alanı var. oturma düzeni sıkışık değil. özellikle bahçe sakin ve huzurlu bir ortam. menü zengin. kahvaltı çeşitliliği de ideal. tercihimiz serpme kahvaltı ve protein omlet. kahvaltılıklar çok özellikli değillerdi. çeşitliliği de hamur işleri eksikliği hissettirdi. mekan menüsü sağlıklı yaşam odaklı olduğundan bu eksiklik de anlaşılır. protein omleti gerçekten hafif ve özel bir lezzet. çaylar ayrı fiyatlandırılıyor. fiyat kalite dengesi, fiyattan yana ağır basıyor. servis ilgili ve hızlı. huzurlu, sakın bir alanda keyifli bir kahvaltı yaptık. yemeklerini tatmak için de bir yaz akşamını not ettim. bahçe huzuru...
0
cem
5
4 yıl önce
bebek
backyard'in içinden geçerek ulastiginiz noi, hem manzarasi hem de mutfagi ile büyüleyici bir yer. etiler'in sirtlarina saklanmis kocaman bir bahçede, bogaz manzarasi ile agirliyor sizi mekan. kokteylleri çok basarili, 30-33 tl arasinda. ben salatalikli summer cooler, ladie's island ve the devil içtim. the devil, aci kirmizi biber ve çileklerle birlikte aci sevenlere farkli bir deneyim sunuyor. summer cooler ise yemek öncesi ya da sirasinda ferahlamak için salatalik, limonata ve mentollü sekerin ezilmesinden olusuyor. ladie's island ise 5 farkli içkinin karisimi ve orman meyveleri. tam mevsimi oldugu için sardalyanin da tadina baktim. yesillikler ile birlikte karamelize sogan yataginda geliyor. kokteyller ile birlikte son derece keyifli. enginar sevenler bu enginar tabagini kaçirmamali. suda mozerellanin bir tik daha yumusak hali ile kizarmis seftali dilimleri, badem ve yesilliklerin inanilmaz uyumu bana can oba'yi hatirlatti. mekan hafta içi 12:00-00:00 hafta sonu 08:30-00:00 arasi hizmet veriyor. öyle cadde üstü bir mekan olmadigi için sadece bilenler gidiyor. biraz kuytuda... kitelesi haliyle a plus. persembe günleri ise canli caz dinleyebilirsiniz. kocaman bir bahçe içerisine yayilarak kitabinizi okuyabilir ve kokteylleri deneyimleyebilirsiniz...
0
mervenurkarbuz
4
4 yıl önce
bebek
bahce kismicokkalabalik oluyor, genelde sira oluyor oturmak icin fakat ortam guzel. yiyeceklerini de genel olarak kaliteli buluyorum. servis bazen biraz gecikebiliyor amacokyogun degilse normal bir hizda geliyor.
0
bahar
5
4 yıl önce
bebek
dekorasyon, konum ve manzara mükemmel. servis de fena değil. güneşli haftasonlarının zevkle geçirilebileceği bir yer. biz çok memnun kaldık, gayet başarılı ??
0
elif
4 yıl önce
bebek
noi olarak bildigimiz ama gecen hafta itibariyle backyard bistro olarak isim degistiren restoranin ic mekanicokkeyifli ve zarif. yemeklerden paylasimlik tabak, rezeneli crostini, somonlu izgara marul ve organik yarim pilic denedik. rezeneli crostinicokkeyifli ve farkli bir tat olmus, paylasimlik tabak gayet zengin icerikli ve doyurucu bir tabak olmus, izgara marul ise somon ve kaparilerle hafif ve yine daha once denemedigimiz bir lezzetti. organik pilic ise masada encokbegenilen yemekti, sosu, tavugun ve sebzelerin lezzeti ile bir tavuk yemegi nasil heyecan verici hale getirilire guzel bir cevap olmus. ama aklim beril sefin de onerdigi paylasimlik pilic te kaldi, o da bir dahaki ziyarete artik, ki olacagindan eminim, uzun zamandir bu kadar farkli ve lezzetli tatlarla karsilasmiyordum
0
merve
1
4 yıl önce
bebek
ortam çok güzel. yemekleri de iyidi. fakat mekan kalabalık olduğu için servis çok yavaştı. yemek esnasında istediğimiz şarabı getirmediler, sebep olarak kadehimiz yok dediler. böyle bir mekan için böyle bir hareket hiç hoş değildi.
0
damla
5
4 yıl önce
bebek
mekanistin yilbasi davetiyle geldigimiz bu mekanda en dikkatimi ceken ve beni gelmeye iten eski fransiz yetimhanesinin bir kisminda kurulmus olmasi oldu. icinde tarih ve anilar kokan yerler bulmak artikcokguc. saraplarina iyi diyebilirim. sucuklari lezzetli. ozellikle kahvaltiya gelmeyi planliyorum. partiler icincokideal sicak kucuk keyifli bir yer.


-----23 dec, 2014-----

#mekanist2015 #backyardbistro mekanistin yilbasi davetiyle geldigimiz bu mekanda en dikkatimi ceken ve beni gelmeye iten eski fransiz yetimhanesinin bir kisminda kurulmus olmasi oldu. icinde tarih ve anilar kokan yerler bulmak artikcokguc. saraplarina iyi diyebilirim. sucuklari lezzetli. ozellikle kahvaltiya gelmeyi planliyorum. partiler icincokideal sicak kucuk keyifli bir yer.
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
bebek
backyard‘ın yeni yapılanması içinde, “backyard bistro” adını alan lokantanın son menüsünün tadımı için buluştuk geçen gün. bu etkinlik, menüde ön plana çıkan hoş bir seçkinin bizlere sunulması şeklinde gerçekleşti. backyard, aklımda daha önce kahvaltı için birkaç defa gittiğim ve manzaralı bahçesinden büyük haz aldığım nispeten “light” bir mekan olarak yer etmiş iken, bu defa iç kısmını da görme fırsatını yakaladığım daha “ağır” ve “fine dining”e yönelik bir işletmeye dönüştü gözümde. mekandan kısaca bahsettikten sonra, (genç ama deneyimli) şef beril şanal‘ın düzenlenmiş olduğu bu güzel tadım menüsünün ayrıntılarına değineceğim.

öncelikle mekana girdiğimde kendimi çok iyi hissettim. hafif loş ışıklarla aydınlatılmış geniş bir salon, özenle seçilmiş tahta masalar, meraklısı için gerçekten çok iyi fotoğraf veren zarif bir bar ve dışarıdaki bahçenin coşkulu yeşilliğini içeridekilerle cömertçe paylaşan bir bahçe. gecenin ilerleyen saatlerinde masaların tamamı doldu ve gürültü hiçbir şekilde beni rahatsız etmedi. ustalıkla, incelikle düşünülmüş bu detaylar kendimi rahat hissetmeme sebep oldu. bu bahsettiklerimden de anlayabileceğiniz gibi, bir mekanın nasıl düzenlenmiş olduğunu, sunulan yemeklerin lezzeti ve servisin kalitesinden hiçbir zaman ayrı tutmuyorum. elimden geldiğince “toplam manzarayı” tasvir etmeye gayret ediyorum.

mekan etiler’den arnavutköy’e inen yokuşun ortalarında bir yere denk geldiği için buraya arabayla gelme olasılığınız yüksek. ama endişelenmeyin, çok büyük bir park yeri ve vale servisi olduğu için bir sıkıntı çekmeyeceksiniz. yeni yapılanmada “sarnıç” diye adlandırdıkları bir bölümleri de varmış. burası, daha çok tesisin içindeki spor salonunun (mac) müşterilerinin sağlıklı yemek taleplerinin karşılanması amacıyla düzenlenmiş. dolayısıyla, benim nezdimde, “delikanlı adamı bozar” kategorisinde. zira “sağlıklı yemeklerin lezzetli olması” gibi bir cümle kurmak, ciddi bir “oksimoron” durumuna sebebiyet veriyor.

gelelim tadımını yaptığımız yemeklere… “soğuklar” kategorisinde masamızı şenlendiren başlangıçlardan birincisi “crostini rezene” idi. ekmek dilimlerinin iyice kızartılmasının ardından, üzerine zeytinyağı sürüp ricotta peyniri, badem, siyah zeytin kurusu, kırmızı soğan ve hurma ile taçlandırılmış bu keyifli giriş yemeğinin sırrı (aslında bruschetta’dan farkı demeliyim burada) “ince” ekmek dilimleri üzerinin süslenmesi ve iyice kızartılması. crostini’nin i̇talyan yemek terminolojisindeki karşılığı kızarmış ekmeğe denk gelmeli diye düşünüyorum. (“düşünüyorum”, dedim, rahat olun) okuduğum kaynaklardan birinde, crostini yaparken en çok tercih edilen ekmek türünün fransız baget ekmeği olduğu yazıyordu, bunu da eklemeden edemedim.

bunun dışında, i̇talya’nın puglia bölgesinden çıkma, taze bir peynir çeşidi olan stracciatella, fındık, acı biber, kırmızı soğan, taze nane ile harmanlanmış pancarın tadına baktım. denediğimiz soğuk başlangıçların içinde baskın bir lezzete sahip olmayan az sayıda yemekten birisiydi bu. masanın ortak yorumu, dilimizdeki papilalara saldıran kuvvetli tatları dengelemek için, böyle nispeten daha hafif denemelerin yararlı olduğu yönündeydi. ben çekimser kaldım bu konuda.

ardından ördek rillette yiyerek lezzet yolculuğumuza keyifle devam ettik. bakın beril şanal, kendi web sitesinde bu yemeği nasıl anlatıyor: “ördeklerden bir kaç tanesini kemiklerinden ayırarak mutfak robotuna alın. damak tadınıza göre konyak, hardal, ördek yağı, tuz ve karabiber ile tatlandırarak pürüzsüz bir püre olana kadar çekin. ekşi maya ekmek üzerine sürerek, yanında tane hardal ve karamelize soğan ile servis edin.” i̇şte bizler de bu püreyi kızarmış ekmeklerimizin üzerine sürerek, ağzımızda erite erite, ağır ağır, keyfini çıkara çıkara yedik. çok zarif, adeta insanın iştahını açan, daha fazla yeme ihtiyacı doğuran hoş bir lezzetti. 

yediğim gerçekten lezzetli iştah açıcılardan birisi de fırınlanmış ve çiğ yer elmaları, armut, rezene sapı, roka, fındık, keçi sepet peynirinden oluşan “yer elması” idi. tahmin edersiniz, benim gibi etobur zatlar, öyle kolay kolay yer elması ile “beğendim” kelimelerini aynı cümlede kullanmaz. ama ben bu yemeği büyük bir zevkle yedim, yuttum. bana kalısa, açılışı yaptığımız tabaklar içinde “crostini rezene” birinci, “yer elması” ise ikinci sırada yer aldı tat bakımından. 

sonra, sırasıyla hamsi, dana ilik, ızgara marul ve merguez yedik. hamsinin öyle alelade, her gün karşımıza çıkan kızartma ya da ızgara hamsilerden çok ciddi bir farkı vardı. karamelize soğan ile doldurulmuş çok değişik bir kızartmaydı bu güzellik. hamsiperver kardeşlerimiz için ufuk açacak, konuya bakışlarını temelden sarsacak bir “kreasyon”du diyebilirim. ev yapımı aioli sos ile servis edildi.

tadım menümüzdeki bir sonraki yemek fırınlanmış “dana ilik”ti. o ana kadar masaya gelen en güzel yemeğin bu olduğunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. büyük keyif aldım yerken. üstelik de tahmin edilenin aksine, sağlığa hayli yararlı birçok özelliği olduğunu da vurgulamam gerekiyor. kaşıklayarak yediğimiz bu harikulade çalışmanın, ne yazık ki çoğu insanın damak zevkine uymadığını biliyorum. ama benim için bir başyapıttı.

ardından zeytinyağında poşe somon, çıtır kapari ve fırın sarmısak vinegret ile ızgara marul yedik. onunla birlikte de nohut, pazı, badem yatağında tipik bir kuzey afrika yemeği olan merguez sosisi ile haşır neşir olduk. bu tarz sosislerin çoğalması beni çok mutlu ediyor, bunu defalarca söyledim. yine de hala rotisserie noir’da yapılan merguez’in üzerine bir sosis yemedim, diyebilirim. somon ise gayet hoş, zarif, damağa yumuşak bir hisle sıvanan, ama duyargalarımıza saldırmayan “elegan” bir çalışmaydı. 

ana yemek kategorisinde ise kuzu kol, mascarpone peyniri ve çam fıstığı ile harmanlanmış maltagliati indirdik mideye. kuzu kolun yumuşacık lezzetini ne kadar çok sevsem de, makarna ile birlikteliğinden aynı hazzı alamadığımı söylemem gerekiyor. sanırım benim için fazla “sakin” bir yemekti bu.

ama son olarak servis edilen fırınlanmış bütün organik piliç için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. yerken adeta mest oldum diyebilirim. benim gibi bir tavuk tövbekarını bile kararından çevirebilecek olağanüstü bir çalışmaydı. lezzeti, -tabirimin arkasında hep duracağım- adeta damağımda infilak etti. uzun süre de kendime gelemedim. tavuk’un şarap sirkesiyle tatlandırılmış ekmek parçaları ile ağzımda dağılması o kadar hoşuma gitti ki, belki de koskoca tavuğun yarısını ben mideye indirdim. bu çalışmaya on üzerinden on verdim. enfesti.

yemeğimizi tadım menüsünde yer almayan sürprüz tatlılarla sonlandırdık. bunların içinden, benim için hafifliği ve zerafetiyle, her zaman tercih ettiğim tatlılardan birisi olan panna cotta, ön plana çıkıverdi.

öte yandan, büyük bir doygunluk ve mutlulukla mekandan uzaklaşırken, menüde yer alan “pastırma cipsi” ve “uykuluk”un tadına bakma isteği de giderek artıyordu içimde. bir gün şeytana uyup bunları da yemek konusunda kendime söz vererek yeme içme faslını bitirdim.

backyard bistro’yu, hem beril şanal’ın yetenekli dokunuşları, hem de mekanın güzel konumu, dekorasyonu ve enerjisi ile çok beğendim diyebilirim. mekanın tüm masalarının doluluğu da bu düşüncemin adeta sağlaması gibiydi o gece.

gidilmesi elzem olan lezzet noktalarından birisinin daha i̇stanbul’da yeni menüsüyle hayat bulduğunu görmek beni çok mutlu etti.

otlukbeli cad., bebeköy sok. no: 4, 34337 etiler/i̇stanbul

phone:(0212) 287 1500


-----07 nov, 2014-----

backyard‘in yeni yapilanmasi içinde, “backyard bistro” adini alan lokantanin son menüsünün tadimi için bir mekanist etkinliginde bulustuk geçen gün. bu etkinlik, menüde ön plana çikan hos bir seçkinin bizlere sunulmasi seklinde gerçeklesti. backyard, aklimda daha önce kahvalti için birkaç defa gittigim ve manzarali bahçesinden büyük haz aldigim nispeten “light” bir mekan olarak yer etmis iken, bu defa iç kismini da görme firsatini yakaladigim daha “agir” ve “fine dining”e yönelik bir isletmeye dönüstü gözümde. mekandan kisaca bahsettikten sonra, (genç ama deneyimli) sef beril sanal‘in düzenlenmis oldugu bu güzel tadim menüsünün ayrintilarina deginecegim.

öncelikle mekana girdigimde kendimi çok iyi hissettim. hafif los isiklarla aydinlatilmis genis bir salon, özenle seçilmis tahta masalar, meraklisi için gerçekten çok iyi fotograf veren zarif bir bar ve disaridaki bahçenin coskulu yesilligini içeridekilerle cömertçe paylasan bir bahçe. gecenin ilerleyen saatlerinde masalarin tamami doldu ve gürültü hiçbir sekilde beni rahatsiz etmedi. ustalikla, incelikle düsünülmüs bu detaylar kendimi rahat hissetmeme sebep oldu. bu bahsettiklerimden de anlayabileceginiz gibi, bir mekanin nasil düzenlenmis oldugunu, sunulan yemeklerin lezzeti ve servisin kalitesinden hiçbir zaman ayri tutmuyorum. elimden geldigince “toplam manzarayi” tasvir etmeye gayret ediyorum.

mekan etiler’den arnavutköy’e inen yokusun ortalarinda bir yere denk geldigi için buraya arabayla gelme olasiliginiz yüksek. ama endiselenmeyin, çok büyük bir park yeri ve vale servisi oldugu için bir sikinti çekmeyeceksiniz. yeni yapilanmada “sarniç” diye adlandirdiklari bir bölümleri de varmis. burasi, daha çok tesisin içindeki spor salonunun (mac) müsterilerinin saglikli yemek taleplerinin karsilanmasi amaciyla düzenlenmis. dolayisiyla, benim nezdimde, “delikanli adami bozar” kategorisinde. zira “saglikli yemeklerin lezzetli olmasi” gibi bir cümle kurmak, ciddi bir “oksimoron” durumuna sebebiyet veriyor.

gelelim tadimini yaptigimiz yemeklere… “soguklar” kategorisinde masamizi senlendiren baslangiçlardan birincisi “crostini rezene” idi. ekmek dilimlerinin iyice kizartilmasinin ardindan, üzerine zeytinyagi sürüp ricotta peyniri, badem, siyah zeytin kurusu, kirmizi sogan ve hurma ile taçlandirilmis bu keyifli giris yemeginin sirri (aslinda bruschetta’dan farki demeliyim burada) “ince” ekmek dilimleri üzerinin süslenmesi ve iyice kizartilmasi. crostini’nin italyan yemek terminolojisindeki karsiligi kizarmis ekmege denk gelmeli diye düsünüyorum. (“düsünüyorum”, dedim, rahat olun) okudugum kaynaklardan birinde, crostini yaparken en çok tercih edilen ekmek türünün fransiz baget ekmegi oldugu yaziyordu, bunu da eklemeden edemedim.

bunun disinda, italya’nin puglia bölgesinden çikma, taze bir peynir çesidi olan stracciatella, findik, aci biber, kirmizi sogan, taze nane ile harmanlanmis pancarin tadina baktim. denedigimiz soguk baslangiçlarin içinde baskin bir lezzete sahip olmayan az sayida yemekten birisiydi bu. masanin ortak yorumu, dilimizdeki papilalara saldiran kuvvetli tatlari dengelemek için, böyle nispeten daha hafif denemelerin yararli oldugu yönündeydi. ben çekimser kaldim bu konuda.

ardindan ördek rillette yiyerek lezzet yolculugumuza keyifle devam ettik. bakin beril sanal, kendi web sitesinde bu yemegi nasil anlatiyor: “ördeklerden bir kaç tanesini kemiklerinden ayirarak mutfak robotuna alin. damak tadiniza göre konyak, hardal, ördek yagi, tuz ve karabiber ile tatlandirarak pürüzsüz bir püre olana kadar çekin. eksi maya ekmek üzerine sürerek, yaninda tane hardal ve karamelize sogan ile servis edin.” iste bizler de bu püreyi kizarmis ekmeklerimizin üzerine sürerek, agzimizda erite erite, agir agir, keyfini çikara çikara yedik. çok zarif, adeta insanin istahini açan, daha fazla yeme ihtiyaci doguran hos bir lezzetti.

yedigim gerçekten lezzetli istah açicilardan birisi de firinlanmis ve çig yer elmalari, armut, rezene sapi, roka, findik, keçi sepet peynirinden olusan “yer elmasi” idi. tahmin edersiniz, benim gibi etobur zatlar, öyle kolay kolay yer elmasi ile “begendim” kelimelerini ayni cümlede kullanmaz. ama ben bu yemegi büyük bir zevkle yedim, yuttum. bana kalisa, açilisi yaptigimiz tabaklar içinde “crostini rezene” birinci, “yer elmasi” ise ikinci sirada yer aldi tat bakimindan.

sonra, sirasiyla hamsi, dana ilik, izgara marul ve merguez yedik. hamsinin öyle alelade, her gün karsimiza çikan kizartma ya da izgara hamsilerden çok ciddi bir farki vardi. karamelize sogan ile doldurulmus çok degisik bir kizartmaydi bu güzellik. hamsiperver kardeslerimiz için ufuk açacak, konuya bakislarini temelden sarsacak bir “kreasyon”du diyebilirim. ev yapimi aioli sos ile servis edildi.

tadim menümüzdeki bir sonraki yemek firinlanmis “dana ilik”ti. o ana kadar masaya gelen en güzel yemegin bu oldugunu hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim. büyük keyif aldim yerken. üstelik de tahmin edilenin aksine, sagliga hayli yararli birçok özelligi oldugunu da vurgulamam gerekiyor. kasiklayarak yedigimiz bu harikulade çalismanin, ne yazik ki çogu insanin damak zevkine uymadigini biliyorum. ama benim için bir basyapitti.

ardindan zeytinyaginda pose somon, çitir kapari ve firin sarmisak vinegret ile izgara marul yedik. onunla birlikte de nohut, pazi, badem yataginda tipik bir kuzey afrika yemegi olan merguez sosisi ile hasir nesir olduk. bu tarz sosislerin çogalmasi beni çok mutlu ediyor, bunu defalarca söyledim. yine de hala rotisserie noir’da yapilan merguez’in üzerine bir sosis yemedim, diyebilirim. somon ise gayet hos, zarif, damaga yumusak bir hisle sivanan, ama duyargalarimiza saldirmayan “elegan” bir çalismaydi.


ana yemek kategorisinde ise kuzu kol, mascarpone peyniri ve çam fistigi ile harmanlanmis maltagliati indirdik mideye. kuzu kolun yumusacik lezzetini ne kadar çok sevsem de, makarna ile birlikteliginden ayni hazzi alamadigimi söylemem gerekiyor. sanirim benim için fazla “sakin” bir yemekti bu.

ama son olarak servis edilen firinlanmis bütün organik piliç için ayni seyleri söyleyemeyecegim. yerken adeta mest oldum diyebilirim. benim gibi bir tavuk tövbekarini bile kararindan çevirebilecek olaganüstü bir çalismaydi. lezzeti, -tabirimin arkasinda hep duracagim- adeta damagimda infilak etti. uzun süre de kendime gelemedim. tavuk’un sarap sirkesiyle tatlandirilmis ekmek parçalari ile agzimda dagilmasi o kadar hosuma gitti ki, belki de koskoca tavugun yarisini ben mideye indirdim. bu çalismaya on üzerinden on verdim. enfesti.

yemegimizi tadim menüsünde yer almayan sürprüz tatlilarla sonlandirdik. bunlarin içinden, benim için hafifligi ve zerafetiyle, her zaman tercih ettigim tatlilardan birisi olan panna cotta, ön plana çikiverdi.

öte yandan, büyük bir doygunluk ve mutlulukla mekandan uzaklasirken, menüde yer alan “pastirma cipsi” ve “uykuluk”un tadina bakma istegi de giderek artiyordu içimde. bir gün seytana uyup bunlari da yemek konusunda kendime söz vererek yeme içme faslini bitirdim.

backyard bistro’yu, hem beril sanal’in yetenekli dokunuslari, hem de mekanin güzel konumu, dekorasyonu ve enerjisi ile çok begendim diyebilirim. mekanin tüm masalarinin dolulugu da bu düsüncemin adeta saglamasi gibiydi o gece.

gidilmesi elzem olan lezzet noktalarindan birisinin daha istanbul’da yeni menüsüyle hayat buldugunu görmek beni çok mutlu etti.

otlukbeli cad., bebeköy sok. no: 4, 34337 etiler/istanbul
phone:(0212) 287 1500
0
ebmrs
1
4 yıl önce
bebek
gecen gun yakin bir arkadasimla backyarda kahvaltiya gittik. eskiden beri burayicokseviyordum, yemeklericoklezzetli, porsiyonlarcokiyi. ama bu sefer hayal kirikligiydi, ekmek ve zeytinyagi masamiza hic gelmedi. menemen geldiginde bile. beyaz peynirli menemen istedik, menemenin icine uc kup beyaz peynir koymuslar, karistirma zahmetinde bile bulunmamislar. ayni zamanda menemenin icindeki domatesi sogani dogramak yerine muhtemelen blenderdan gecirmisler. pure gibiydi.coksevdigim lor peynirli kahvalti salatasini menuden kaldirmislar. bizde mozzerella, avakado ve domates uclusunden olusan ekmek ustu bir sey istedik. avakadoyu yumusamadigi icin muhtemelen blenderdan gecirmisler, aci ve tatsizdi. ilk oturdugumuzda istedigimiz kahveler kahvaltinin sonunda geldi, sozde karistirmislar, garson ovunerek kahveleriniz olana kadar basinda bekledim dedi. sagolsun. birtek unsuz pancakeini begendim, ama uzerine koyduklari muzlar bozuk gibiydi. malesef kahvaltimiz bittiginde hem doymamis gibiydik hem decokpis seyler yemis hissiyati vardi. burasi da artik listemden cikti. istanbul’da iyi olan tum mekanlar civiyor illaki bozuyor.
0
esra
5
4 yıl önce
bebek
oglen yemegine gittigimizde chia bowl u begenmedigimizi soyledik, ve tatli ikram edildik. ancak ne tatli geldi ardindan, ne de hesap. menucokpahali, kucuk bir kebap icin iceceklerle 50 lira oduyorsunuz. ancak ortam 5/5.
0
oturum aç
hesap oluştur