adana ocakbaşı


İçinde "iyi" olan yorumlar
4
4.1
ayten
5
4 yıl önce
kurtuluş
adana ocakbaşı 1978'den beri kurtuluş'ta, sıcaklığıyla, değişmeyen lezzetiyle ve güleryüzlü çalışanlarıyla hizmetinizde. salaş bir mekan, lezzetli et, güzel meze, sıcak bir ortam isteyenlere şiddetle adana ocakbaşı diyorum.  kafanıza eserde, bir adanalı'ya gidelim derseniz boş masa bulamayıp paşa paşa geri dönebilirsiniz, dolayısıyla gitmeden aramakta fayda var.
     yoğurt patlıcan, cacık, gavurdağ salatası ve soğan kebabı her daim masaya önden gelirler. rakılar bardaklara dolarken, bir bakarsınız mezeler yarılanır, etler pişmeye başlamış, kokular dağılır. muhabbet ilerlerken bir yandan keyifli keyifli, başımızın tacı adana, çöp şiş, kuzu pirzola teşrif ederler.
   bazı dükkanlar vardır, ufacıktır, insanlar kuyruk olur, bazen lezzetli yemek, bazen samimi bir ortam için. i̇şleriyigittiği için işletmeci ilerler, arabacıysa dükkana, dükkansa şubeler açıp büyümeye gider. nedendir bilinmez çok azı eski temposuyla devam eder, çoğuysa dükkanı büyüttüğünde işleri neredeyse biter. büyüsü kaçar, birşeyler eksiktir. adana ocakbaşı, açıldığı günden beri, dolup taştığı halde, ne büyümeye, ne yeni bir şube açmaya ihtiyaç duymuştur. ender rastlanan bu mekanı birde bu açıdan bilmekte fayda var. 
   adana kebabı, urfa kebabı, sebzeli kebap, kuzu şiş, küşleme, çöp şiş, ciğer şiş, kaburga, kuzu pirzola, tavuk pirzola, kanat ızgara, tavuk şiş kebap, patlıcan kebabı, böbrek, yürek, koç, uykuluk, soğan kebabı ve bunların yanında köz patlıcan, yoğurt patlıcan, peynir, cacık, gavurdağ, çoban, ezme ve garnitür mevcut. bunların üstüne meyvenizi yiyip, çayınızı içip birde atom (dilimlenmiş muz üzerine kaymak, ceviz ve bal) patlatırsanız olay bitmiştir.


-----12 nov, 2014-----

adana ocakbasi 1978'den beri kurtulus'ta, sicakligiyla, degismeyen lezzetiyle ve güleryüzlü çalisanlariyla hizmetinizde. salas bir mekan, lezzetli et, güzel meze, sicak bir ortam isteyenlere siddetle adana ocakbasi diyorum. kafaniza eserde, bir adanali'ya gidelim derseniz bos masa bulamayip pasa pasa geri dönebilirsiniz, dolayisiyla gitmeden aramakta fayda var.
yogurt patlican, cacik, gavurdag salatasi ve sogan kebabi her daim masaya önden gelirler. rakilar bardaklara dolarken, bir bakarsiniz mezeler yarilanir, etler pismeye baslamis, kokular dagilir. muhabbet ilerlerken bir yandan keyifli keyifli, basimizin taci adana, çöp sis, kuzu pirzola tesrif ederler.
bazi dükkanlar vardir, ufaciktir, insanlar kuyruk olur, bazen lezzetli yemek, bazen samimi bir ortam için. isleriyigittigi için isletmeci ilerler, arabaciysa dükkana, dükkansa subeler açip büyümeye gider. nedendir bilinmez çok azi eski temposuyla devam eder, çoguysa dükkani büyüttügünde isleri neredeyse biter. büyüsü kaçar, birseyler eksiktir. adana ocakbasi, açildigi günden beri, dolup tastigi halde, ne büyümeye, ne yeni bir sube açmaya ihtiyaç duymustur. ender rastlanan bu mekani birde bu açidan bilmekte fayda var.
adana kebabi, urfa kebabi, sebzeli kebap, kuzu sis, küsleme, çöp sis, ciger sis, kaburga, kuzu pirzola, tavuk pirzola, kanat izgara, tavuk sis kebap, patlican kebabi, böbrek, yürek, koç, uykuluk, sogan kebabi ve bunlarin yaninda köz patlican, yogurt patlican, peynir, cacik, gavurdag, çoban, ezme ve garnitür mevcut. bunlarin üstüne meyvenizi yiyip, çayinizi içip birde atom (dilimlenmis muz üzerine kaymak, ceviz ve bal) patlatirsaniz olay bitmistir.
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
kurtuluş
i̇nsan bazen yaşadığı kenti ne kadar az tanıdığını, her zaman geçtiği sokaklardan birinde ansızın karşısına çıkan bir lokantayı ziyaret edip şaşkınlığa düştüğünde çok dahaiyianlıyor. sanki doğma büyüme, hatta bilmem kaç kuşak i̇stanbul’lu değilmişim de, buraya yeni gelmişim gibi hissettim adana ocakbaşı’na girip oturduğumda. tuhaf bir his bu. zeki alasya- metin akpınar’ın haydarpaşa garı’ndan hayretle denize bakması gibi. yeni ve taze bir duygu. bir karşılaşma…yabancı ve heyecanlı. hafif baharatlı ve bir o kadar da sıcak. kapıyı açtığımda, yasak elmayı ısırmak üzere gibiydim sanki. i̇çimde tatlı ve yakıcı bir sabırsızlık. yüreğimi anlaşılmaz bir tempoyla attıran.

daha mekanı saran (ve sonra gün boyu kıyafetlerim üzerinde kalmaya devam edecek) o muhteşem kebap kokusunu içime çektiğim anda bile farklı bir yere geldiğimi anlamıştım desem, duygularımı ifade edebilirim herhalde. adana ocakbaşı, çok sık kullandığımız, ama genelde kafamızı kaldırıp etrafta neler var diye bakmadığımız caddelerden birinde. eğer kurtuluş caddesi’ni biliyorsanız, onunla kesişen ve osmanbey’e açılan ergenekon caddesi üzerinde bulabilirsiniz bu lokantayı. dışarıdan hiç dikkat çekmediği için dikkatli bakının, girişini kaçırabilirsiniz. mekanın içinde, kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi bir ocakbaşı mevcut. orada müdavimler oturuyor gibi geldi bana, zira sağlam bir muhabbet dönüyor, herkes birbirini tanıyor gibiydi. geçen akşam ocakbaşının yanından geçerken, belki bir gün buraya yalnız başıma gelirim ve buraya oturup kebapları mideye indirirken, hafif hafif demlenirim, diye geçirdim içimden. eğer müdavimler beni aralarına kabul ederlerse tabii.

adana ocakbaşı, küçücük bir lokanta; masa sayısı hayli az ve oturma alanı son derece dar. bu nedenle darlıktan rahatsız olacağınızı düşünüyorsanız, nispeten daha rahat olan aşağı kısımda yer bulmaya çalışın kendinize. bunun dışında bir de birkaç basamakla çıkılan, asma kat gibi bir bölümü var. orada daha klostrofobik hisler uyanıyor insanın içinde. öte yandan, hafta içi bile olsa, buraya akşam gidecekseniz mutlaka yer ayırtın. müşterisi, müdavimi, seveni bol, insanlar akın akın geliyorlar, pek çoğu yer bulamayıp geri dönüyor.

servis çok iyi, güleryüzlü, hatta esprili. tam benim sevdiğim cinsten. garsonların babacan ve pozitif tavrı size kendinizi evinizde gibi hissettiriyor. i̇şin sırrı burada. herkese “sen zaten müdavimsin” duygusunu verebildiklerini çok net gördüm adana ocakbaşı’nda ve inanın, sahte bir tavırla değil, son derece alışkın bir yaklaşımla yapıyorlardı bunu. gittiğinizde bunu görüp ne demek istediğimi dahaiyianlayacaksınız.

sigara içenler için dükkanın önüne sobalı bir düzenek de kurmuşlar; bu da hoşuma gitti. lokantadan doğrudan sokağa bağlanıyorsunuz, ama kaldırımda da olsanız sizi kış soğuğunda ısıtacak bir elektirkli soba sistemi mevcut. nitekim birlikte yediğimiz ve sigara içen arkadaşlar dışarı çıkıp bunun nimetlerinden birkaç defa faydalandılar gece boyunca.

vee, gelelim yemeklere… buraya kadar top çevirdiğimi düşünüp yemeklerden bahsetmemi bekleyenler için söylüyorum. bu satıları yazarken bile ağzımın suyu akıyor resmen ! çektiğim fotoğraflara bakarak nasıl bir masada oturduğumu hayal edebiliriniz rahatlıkla. tahta ve dikdörtgen bir masa hayal etmenizi istiyorum. üzerinde kuzu ve ciğerden çöpşiş (lavaş yığınları altında), patlıcanlı yoğurt, gavurdağı salatası, közlenmiş biber ve domates, uykuluk, adana kebap, kaburga, kanat ve bolca rakı olsun. sonra beni hayal edin. yükselen tansiyonuna rağmen bütün bu lezzetlerden tatmak için can atan ve bir yandan da fotoğraf çeken.

i̇zin verirseniz teker teker anlatayım masaya gelenleri, zira hangi yemeği az anlatırsam ona haksızlık etmişim gibi olacak. gavurdağı geçekten enfesti mesela. i̇lk rakıyı koyduğumda, gavurdağı ona büyük bir keyifle eşlik etti ve birazcık tırnak pideyle ağzımda harika ve mutlu bir izdivaçları oldu. tadı keskin değildi, ama yine de “ben burdayım” demeyi başarıyordu. beğendim. ilık gelen patlıcanlı yoğurt da alışkın olmadığım bir lezzeti, masadaki herkesin ortak görüşüne katıldım ben de. değişik ve lezzetliydi. 

sonra masaya bir çöp şiş yığını geldi assoslist edasıyla. en baş köşeye muzaffer bir kumandan gibi kuruluverdi. daha uykuluk arz-ı endam etmediği için, çöp şişin gecenin yıldızı olduğunu düşündük doğal olarak. enfes lavaşın arasına soğanla dürüp koyduğum kuzu çöp şişin lezzetini burada kelimelerle anlatabileceğimi sanmıyorum sevgili dostlar. size önerim: acilen gidip tadına bakın! ondan sonra, beni biraz daha anladığızda rahat rahat konuşalım. ciğerden olan çöp şiş ise bence biraz daha az lezzetliydi, ama onun da fanatikleri çıkacağına eminim. onu da muhakkak deneyin. benden söylemesi.

gelelim şu tuhaf uykuluk meselesine. sevgili dostlar, bu yemek hayatım boyunca yediğim en güzel etlerden birisiydi demek durumundayım.yapacak bir şey yok. zihnimde zaman zaman canlanan bazı yemekler var böyle “en” lerden bahsederken. mesela kaşıbeyaz’da yediğim “etten alinazik”, ya da arjantin’de la tablita’da yediğim kalın biftekler, birtat’da yediğim güveçte ciğer, viyana plachutta’da yediğim tadına doyulmaz tafelpitz ya da eleos’ta mideye indirğim ıstakoz kavurmalar gibi. i̇şte adana ocakbaşı’nın uykuluğu da böyle bir şey. rüya gibi bir tadı var. i̇nsanın ağzında bir macera cereyan ediyor adeta. hem uyuşacık, hem damakta adeta patlyor lezzeti. hafif acılı olması da cabası. julia roberts’in bir filmde dediği gibi:”yemeğimle aşk yaşıyorum” cümlesini kurdurtan türden bir deneyim. 

adana’sı da muhteşem mekanın. bana biraz yüzevler’de yediğim kebabı anımsattı diyebilirim. yüzde yüz satır etinden, bol kuyruk yağlı, insanın ağzında dağılarak şenlikler yaptıran bir yemek. kaburgası da öyle. tam benim sevdiğim gibi, bol etli ve bol yağlı. üzerine bir de harika marine edilmiş hafif acılı kanatlar da gelince tam oldu sofra. muhabbet, sohbet doğal olarak gırla gitti. onu da kesinlikle tavsiye ederimi kaçırmayın. 

bütün bunların üzerine, bu kadar soğanlı, sarmısaklı, tuzlu yemekler yedikten sonra insanın canı tatlı bir yemek de istiyor tabii sevgili dostlar. seçenek çok fazla değil, mekanın “atom” diye anılan; muz, kaymak ve baldan oluşan tatlısını çatal çatal yiyerek kendimize geldik gecenin sonunda. bu tatlıyı yedikten sonra birkaç kilometre koşmanızı, ya da imkanınınız varsa başka bir şeyler yapmanızı şiddetle öneririm. bu enerjiyi acilen harcamak gibi zaruri bir durum ortaya çıkıyor. benden söylemesi. 

hepsinin özeti, adana ocakbaşı, kendi alanında tam bir yıldız. bunu bilenler biliyor, bilmeyenler de, benim gibi, gecenin bir saatinde, böyle içeri dalıp hayretler içinde kalıyor işte. tavsiye etmenin ötesinde, buraya gitmezseniz hayatınızda bir şeylerin eksik kalacağını söylemek isterim. adana ocakbaşı ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden biri bana kalırsa. açık konuşmak gerekirse bana zübeyir’den dahaiyigeldi. tabii ki, son sözümü efsanevi güler ocakbaşı’na gidip orayı yazmadan söylemeyeceğim. bunu da vurgulamak isterim. 

not: bu yemeğe gittiğimin ertesi günü tansiyon hapları kullanmaya başladım. tabii ki bu son yemekle ilgili değil, ama hayat tarzımla alakalı bir durum. ama doktorunun kolesterol sebebiyle lipitor kullanması ya da yemeği bırakmasını söylediği anthony bourdain’in de dediği gibi: “fuck it!” i̇lacımı alır yoluma devam ederim.

herkese sağlıklı ve kebaplı günler dilerim.


-----30 may, 2013-----

insan bazen yasadigi kenti ne kadar az tanidigini, her zaman geçtigi sokaklardan birinde ansizin karsisina çikan bir lokantayi ziyaret edip saskinliga düstügünde çok dahaiyianliyor. sanki dogma büyüme, hatta bilmem kaç kusak istanbul'lu degilmisim de, buraya yeni gelmisim gibi hissettim adana ocakbasi'na girip oturdugumda. tuhaf bir his bu. zeki alasya- metin akpinar'in haydarpasa gari'ndan hayretle denize bakmasi gibi. yeni ve taze bir duygu. bir karsilasma...yabanci ve heyecanli. hafif baharatli ve bir o kadar da sicak. kapiyi açtigimda, yasak elmayi isirmak üzere gibiydim sanki. içimde tatli ve yakici bir sabirsizlik. yüregimi anlasilmaz bir tempoyla attiran.
daha mekani saran (ve sonra gün boyu kiyafetlerim üzerinde kalmaya devam edecek) o muhtesem kebap kokusunu içime çektigim anda bile farkli bir yere geldigimi anlamistim desem, duygularimi ifade edebilirim herhalde. adana ocakbasi, çok sik kullandigimiz, ama genelde kafamizi kaldirip etrafta neler var diye bakmadigimiz caddelerden birinde. eger kurtulus caddesi'ni biliyorsaniz, onunla kesisen ve osmanbey'e açilan ergenekon caddesi üzerinde bulabilirsiniz bu lokantayi. disaridan hiç dikkat çekmedigi için dikkatli bakinin, girisini kaçirabilirsiniz. mekanin içinde, kolaylikla tahmin edilebilecegi gibi bir ocakbasi mevcut. orada müdavimler oturuyor gibi geldi bana, zira saglam bir muhabbet dönüyor, herkes birbirini taniyor gibiydi. geçen aksam ocakbasinin yanindan geçerken, belki bir gün buraya yalniz basima gelirim ve buraya oturup kebaplari mideye indirirken, hafif hafif demlenirim, diye geçirdim içimden. eger müdavimler beni aralarina kabul ederlerse tabii.

adana ocakbasi, küçücük bir lokanta; masa sayisi hayli az ve oturma alani son derece dar. bu nedenle darliktan rahatsiz olacaginizi düsünüyorsaniz, nispeten daha rahat olan asagi kisimda yer bulmaya çalisin kendinize. bunun disinda bir de birkaç basamakla çikilan, asma kat gibi bir bölümü var. orada daha klostrofobik hisler uyaniyor insanin içinde. öte yandan, hafta içi bile olsa, buraya aksam gidecekseniz mutlaka yer ayirtin. müsterisi, müdavimi, seveni bol, insanlar akin akin geliyorlar, pek çogu yer bulamayip geri dönüyor.

servis çok iyi, güleryüzlü, hatta esprili. tam benim sevdigim cinsten. garsonlarin babacan ve pozitif tavri size kendinizi evinizde gibi hissettiriyor. isin sirri burada. herkese "sen zaten müdavimsin" duygusunu verebildiklerini çok net gördüm adana ocakbasi'nda ve inanin, sahte bir tavirla degil, son derece aliskin bir yaklasimla yapiyorlardi bunu. gittiginizde bunu görüp ne demek istedigimi dahaiyianlayacaksiniz.

sigara içenler için dükkanin önüne sobali bir düzenek de kurmuslar; bu da hosuma gitti. lokantadan dogrudan sokaga baglaniyorsunuz, ama kaldirimda da olsaniz sizi kis sogugunda isitacak bir elektirkli soba sistemi mevcut. nitekim birlikte yedigimiz ve sigara içen arkadaslar disari çikip bunun nimetlerinden birkaç defa faydalandilar gece boyunca.

vee, gelelim yemeklere... buraya kadar top çevirdigimi düsünüp yemeklerden bahsetmemi bekleyenler için söylüyorum. bu satilari yazarken bile agzimin suyu akiyor resmen ! çektigim fotograflara bakarak nasil bir masada oturdugumu hayal edebiliriniz rahatlikla. tahta ve dikdörtgen bir masa hayal etmenizi istiyorum. üzerinde kuzu ve cigerden çöpsis (lavas yiginlari altinda), patlicanli yogurt, gavurdagi salatasi, közlenmis biber ve domates, uykuluk, adana kebap, kaburga, kanat ve bolca raki olsun. sonra beni hayal edin. yükselen tansiyonuna ragmen bütün bu lezzetlerden tatmak için can atan ve bir yandan da fotograf çeken.
zin verirseniz teker teker anlatayim masaya gelenleri, zira hangi yemegi az anlatirsam ona haksizlik etmisim gibi olacak. gavurdagi geçekten enfesti mesela. ilk rakiyi koydugumda, gavurdagi ona büyük bir keyifle eslik etti ve birazcik tirnak pideyle agzimda harika ve mutlu bir izdivaçlari oldu. tadi keskin degildi, ama yine de "ben burdayim" demeyi basariyordu. begendim. ilik gelen patlicanli yogurt da aliskin olmadigim bir lezzeti, masadaki herkesin ortak görüsüne katildim ben de. degisik ve lezzetliydi.

sonra masaya bir çöp sis yigini geldi assoslist edasiyla. en bas köseye muzaffer bir kumandan gibi kuruluverdi. daha uykuluk arz-i endam etmedigi için, çöp sisin gecenin yildizi oldugunu düsündük dogal olarak. enfes lavasin arasina soganla dürüp koydugum kuzu çöp sisin lezzetini burada kelimelerle anlatabilecegimi sanmiyorum sevgili dostlar. size önerim: acilen gidip tadina bakin! ondan sonra, beni biraz daha anladigizda rahat rahat konusalim. cigerden olan çöp sis ise bence biraz daha az lezzetliydi, ama onun da fanatikleri çikacagina eminim. onu da muhakkak deneyin. benden söylemesi.
gelelim su tuhaf uykuluk meselesine. sevgili dostlar, bu yemek hayatim boyunca yedigim en güzel etlerden birisiydi demek durumundayim.yapacak bir sey yok. zihnimde zaman zaman canlanan bazi yemekler var böyle "en" lerden bahsederken. mesela kasibeyaz'da yedigim "etten alinazik", ya da arjantin'de la tablita'da yedigim kalin biftekler, birtat'da yedigim güveçte ciger, viyana plachutta'da yedigim tadina doyulmaz tafelpitz ya da eleos'ta mideye indirgim istakoz kavurmalar gibi. iste adana ocakbasi'nin uykulugu da böyle bir sey. rüya gibi bir tadi var. insanin agzinda bir macera cereyan ediyor adeta. hem uyusacik, hem damakta adeta patlyor lezzeti. hafif acili olmasi da cabasi. julia roberts'in bir filmde dedigi gibi:"yemegimle ask yasiyorum" cümlesini kurdurtan türden bir deneyim.

adana'si da muhtesem mekanin. bana biraz yüzevler'de yedigim kebabi animsatti diyebilirim. yüzde yüz satir etinden, bol kuyruk yagli, insanin agzinda dagilarak senlikler yaptiran bir yemek. kaburgasi da öyle. tam benim sevdigim gibi, bol etli ve bol yagli. üzerine bir de harika marine edilmis hafif acili kanatlar da gelince tam oldu sofra. muhabbet, sohbet dogal olarak girla gitti. onu da kesinlikle tavsiye ederimi kaçirmayin.

bütün bunlarin üzerine, bu kadar soganli, sarmisakli, tuzlu yemekler yedikten sonra insanin cani tatli bir yemek de istiyor tabii sevgili dostlar. seçenek çok fazla degil, mekanin "atom" diye anilan; muz, kaymak ve baldan olusan tatlisini çatal çatal yiyerek kendimize geldik gecenin sonunda. bu tatliyi yedikten sonra birkaç kilometre kosmanizi, ya da imkanininiz varsa baska bir seyler yapmanizi siddetle öneririm. bu enerjiyi acilen harcamak gibi zaruri bir durum ortaya çikiyor. benden söylemesi.

hepsinin özeti, adana ocakbasi, kendi alaninda tam bir yildiz. bunu bilenler biliyor, bilmeyenler de, benim gibi, gecenin bir saatinde, böyle içeri dalip hayretler içinde kaliyor iste. tavsiye etmenin ötesinde, buraya gitmezseniz hayatinizda bir seylerin eksik kalacagini söylemek isterim. adana ocakbasi ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden biri bana kalirsa. açik konusmak gerekirse bana zübeyir'den dahaiyigeldi. tabii ki, son sözümü efsanevi güler ocakbasi'na gidip orayi yazmadan söylemeyecegim. bunu da vurgulamak isterim.

not: bu yemege gittigimin ertesi günü tansiyon haplari kullanmaya basladim. tabii ki bu son yemekle ilgili degil, ama hayat tarzimla alakali bir durum. ama doktorunun kolesterol sebebiyle lipitor kullanmasi ya da yemegi birakmasini söyledigi anthony bourdain'in de dedigi gibi: "fuck it!" ilacimi alir yoluma devam ederim.

herkese saglikli ve kebapli günler dilerim.

http://lokantalarim.blogspot.com/2013/01/adana-ocakbas.html
0
eren
4
4 yıl önce
kurtuluş
ortaya patlıcanlı mezemiz ve pişmiş soğanla başlamak şart. yağlı lavaşlar durmasın .. adana kebabını yiyebileceğiniz eniyimekan açık ara. ciğer, böbrek ve yürek karışık 1-2 porsiyon kesin deneyin. kaburga ve pirzoladan birer kalem söyleyin ancak en sonda bol uykuluk söyleneceği için kesilmemeye dikkat edin. ahmet usta'ya selam vermeden mekandan çıkmayın bu işin starı o ?
0
alper
5
4 yıl önce
kurtuluş
kurtulus'un idealist kebapçisi - kebabin tarihi insanoglunun atesle tanismasi kadar eski. günümüzde bu lezzetin popüleritesin artmasiyla kimi kebapçilar servis ve ambiyansa agirlik verip kebabi batili bir formata sokmaya çalisirken, kimileri ise özensiz malzemeler kullanarak kebabi özünden uzaklastirdi. bu rüzgara kapilmayip bildigi isi eniyisekilde yapmayi sürdüren mekanlarda yok degil. tipki kurtulus'taki adana ocakbasi gibi. adana ocakbasi kebabin malzemelerini özenle seçiyor ve adana kebabin olmazsa olmazi kuyruk yagini da eksik etmiyor. satir kiymasindan yapilan kebap odun atesinde pisirilince ortaya enfes bir lezzet çikiyor. ama burda isminin adana olduguna bakip sadece adana yiyip kalmayin, tarak ve mevsiminde iseniz uykulugu da mutlak deneyin. salgam adana'dan geliyor ama fabrikasyon kimyasal koruyu maddeler içermeyen dogal bir salgam getirseler çok dahaiyiolur. fiyatlar da çok makul adana 12 lira, umarim böyle mekanlarin nesli tükenmez.


-----02 jun, 2013-----

istanbul'da gerçek adana kebabini yiyebileceginiz ender adreslerden birisi. adana'dan getirdikleri salgam sulari kebabin yanina çok yakisiyor!
0
sophones
5
4 yıl önce
kurtuluş
i̇stanbul'daki eniyiocakbaşı. söylenecek fazla söz yok. yediğiniz her şey ama her şey standart üstü lezzete sahip. yağsız et sevenlere tavsiye edemeyeceğim çünkü burada kebaplar olması gerektiği gibi.
0
silencio
5
4 yıl önce
kurtuluş
tek kelime ile mükemmel. taze etlerin, ocakbaşındaki o muhteşem kokusu, şefin nazikçe size güzelim etleri sunması tarifsiz. tek yapmanız gereken şefe kendinizi bırakmanız ve ona güvenmeniz. ezme, yoğurtlu patlıcan ve köz soğan muhteşem. herşey lezzetli, pişme oranı kıvamlı ama bence özellikle küşleme adana ocakbaşı'nın en güzel eti. i̇lla bir şeyden not kıracaksak, lavaşların her masaya gereğinden çok gelmesinden ve çabuk soğumasından kırabiliriz ama o da sunumdakiiyiniyetten bol kepçelikten mütevellit.
insan şefin üzerine ne az ne çok ne eksik ne fazla serpiştirdiği baharatların et ile ahenkli birleşimine şaşmıyor değil. günün her saati canı azıcık rakı, birazcık et çekenler için harika bir seçim.
0
burcu
5
4 yıl önce
kurtuluş
i̇stanbul'da kebabın ve ocakbaşının eniyiadresi... oldukça küçük ve salaş bir mekan... özellikle maç günleri rezervasyon yaptırmakta ve erken gitmekte fayda var. uykuluk mutlaka denenmeli hatta uykuluk+çöp şişten dürüm yaptırmalı... aman parmaklara dikkat...
0
vildem
1
4 yıl önce
kurtuluş
övüldüğü gibi bir yer değil sahipleri kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanıyorlar kapıda beğendiklerini alıyorlar begenmediklerine yer yok diyorlar 3 çeşit patlıcanları soğanları mikrodalga fırında ısıttıkları meze ile ocakbaşı olmaz çok çok dahaiyiocakbaşı ları var kaldırın kafanızı da keşfedin
0
oburvemutlu
5
4 yıl önce
kurtuluş
üç kuşak kurtuluş’lu biri olarak eve giderken hep önünden geçtiğim pangaltı’daki bu içinde dev lezzetler barındıran minnacık ocakbaşı önceleri pek dikkatimi çekmezdi. sonra haftanın neredeyse her günü akşam saatlerinde sokağa taşan kalabalığı beni düşündürmeye başladı, üstüne zomato’daki yorumları da okuyunca tamam dedim artık gitmek şart oldu 

benim için önemi olan güzel bir günde maaile toplaşıp gittik. 3 gün öncesinden rezervasyon yaptırmamıza rağmen cuma akşamı 8 kişi için zor yer ayırtıldı diyebilirim.
bu kadar küçük bir alanda müşteriyle ilgilenmeleri, servisleri gayet iyi. 

gelelim lezzetlere. resimlere bakmamaya çalışıyorum çünkü yazarken bile iştahım kabarıyor sanki :) başlangıçta masaya gavurdağı, yoğurtlu patlıcan ezmesi, közde pişmiş soğan sarımsak ve közde domates-biber tabakları geldi, sıcak ekmeklerle. rakılardan azar azar yudum alındı, iştah kesilmesin diye gözler ocakbaşında kebaplar tetikte beklendi. kebaplar gelene kadar ciğer şişler önden önden geldi ki gelmesiyle masanın yıldızı oldular. çok net bir şekilde yediğim eniyiciğer şişti. ardından kebaplarımıza kavuştuk. biz genel olarak masaya adana, sebzeli kebap ve küşleme söyledik. adana tamam başarılı ama ne ara ki tabağıma küşlemeden aldım, adana'yı unuttum gitti. sebzeli de bildiğin maydonozu yeşilliği bol adana, yumuşacıktı o da. ama hani bir daha gitsem kestirme bir lezzet patlaması için önceliğim ciğer şiş üzerine direk küşleme söylemekten yana olur.

bu kadar dolu dolu bir yemeğin üzerine ben daha bir şey yiyemem derken bir de bal-kaymaklı atom gelmesin mi masaya? aeeey ben çok yedim diyenler olarak en son çatal kavgası yapıyorduk sanırım :) finali de köpüklü kahvelerimizle yaptık. 8 kişi bu kadar dolu dolu geçen lezzetli bir akşam geçirmemize rağmen hesap 500 tl tuttu bence gayetiyibir fiyat-performanstı. nitelikli mekanları severim adana ocakbaşı da bunun örneği, senelerdir ne çizgisini ne yerini değiştirmemiş, üstelik 'ocakbaşı' sıfatından da kaymamış, et harici menülerinde hiçbir şey yok, hatta geniş bir meze yelpazesi de yok ki benim için böylesi daha hoş oldu. velhasıl cidden et tadı almak isteyenler, osmanbey metro durağına 3 dklık mesafedeki bu ufacık ocakbaşına bi yolunuzu düşürün derim.
0
arif
4
4 yıl önce
kurtuluş
mekan oldukça küçük ve standart bir lokanta donanımına sahiptir. aşırı rahat edebileceğiniz lüks ferah bir yer beklemeyin. ocak başında yerleri mevcut fakat yazın tavsiye edilmez. dışarıya da masa atıyorlar fakat yol üstü bir yer olduğundan rahat edemeyebilirsiniz.  mekanın kendi ile ilgili beklentilerinizi bir kenara koyarak yiyeceğiniz şeylere odaklanmalısınız. i̇stanbul'daiyikebap yenebilecek yerlerden biridir. ocakta pişen her şey emin olun gayet lezzetli olacaktır. patlıcanlı salata isteyin ocakta hemen pişirip getirsinler. közde patlıcan yediğinizi hissedeceksiniz. 
akşamları yer bulama şansınız neredeyse hiç yok. rezervasyon yaptırmanız gerekir. ya da öğlen gidin bomboş rahat rahat yersiniz kebapları.
0
erdinc
5
4 yıl önce
kurtuluş
basarili...! - yedigim eniyiadana diyebilirim. tabi bununla da yetinmedik; cigeri, ezmesi, yogurtlu patlicani ve közde sogani da tatmayi unutmayin. ortam güzel, güler yüzlü insanlar servis hizli. kisi basi 40 tl'ye içkisi dahil karninizi çok güzel doyurabilirsiniz.
0
yigit
5
4 yıl önce
kurtuluş
kısıtlı menüsü olmasına rağmen yaptıkları herşeyi efsane yapan, fiyatların aşırı uygun olduğu uzun süredir her gittiğimde, yeni birini götürdüğüm, ve hiç bir zaman hayal kırıklığına uğramadığım yegane mekan. her ne kadar, herhangi bir sokak arası kebabçı gibi gözüksede, mekanda 4 klima olmasına rağmen, içeresi cehennemin 4. katı kadar sıcak olsa da, mekandan çıktığında mahellenin bütün köpekleri seni takip etsede, istanbul'daki eniyiocakbaşı!
0
can
5
4 yıl önce
kurtuluş
söylenecek söz yok, herşey kusursuz, adana kebap, pirzola, çöpşiş, uykuluk ve mezeleri enfes. mekana en az 1 gün önceden rezervasyon yapmak gerekiyor yoksa yer bulmanız imkansız gibi, müdavimleri çok, fiyatları gayet makul, sunum ve servis şahane. lezzet ise diğer bilindik kebapçıyım diye ortalıkta gezenlerden en az 100 kat dahaiyive enfes. gerçek kebap ve et yemek istiyorsanız muhakkak uğramanız gereken bir yer.
0
tunç
4
4 yıl önce
kurtuluş
her ne kadar mahalle ocakbasisi olarak görülse de et bizde yenir diye övünen birçok mekana tas çikarir adana ocakbasi. istanbul'da fiyat/performans açisindan sizi tatmin edecek eniyiocakbasi burasi sanirim.içeri girer girmez solda ocakbasi, biraz üsste asma ikinci bir kat var. katlar arasinda birbirini görebiliyorsun. oldukça mütevazi sayilabilecek mekan yillardir ne lezzetinden ne de hizmet anlayisindan ödün vermeden varligini sürdürüyor. adana kebabi lokum gibi, içindeki aci sizi hiç rahatsiz etmiyor, et yagin içinde yüzmüyor. en keyiflisi masaya gelir gelmez koyduklari mezeler ve garnitürlerle etini çesit çesit dürümler yaparak yiyebilmeniz. ciger sevmeyenler bile buranin kuzu cigerine hayran kalacaktir. yogurtlu patlican,gavurdagi ve küslemesi sidettle tavsiye. eger kokudan rahatsiz olmazsaniz, ocakbasinda oturarak usta ile sohbet etmenizi de tavsiye ederim. tatli olarak muz-ceviz-bal-kaymaktan olusan atom ile cosku zirve yapti :) servis bazen yavas olabiliyor, bir de mekan küçük oldugu için ve genelde kalabalik oldugu için sira beklemeniz gerekebilir. ancak yilmayin ve sunu unutmayin, "kaybettiginizde degil, vazgeçtiginizde yenilirsin!" :)
0
ahmet
4
4 yıl önce
kurtuluş
tartışmasız istanbuldaki eniyiocakbaşı.mekan küçük ve samimi.eksikleri de var tabi.servis biraz geç.i̇kramları çok yok.ama lezzet konusunda çok iddalılar.mezeleri de çok güzel.etleri de özel.alkol alınmadığı sürece fiyatlar uygun.güzel ve çeşitli bir sofraya kişi başı 40 lira ödersiniz.biraz etten anlarım diyorsanız bu mekana gitmelisiniz.
0
oturum aç
hesap oluştur