adana ocakbaşı


İçinde "güzel" olan yorumlar
4
4.1
enes
4
4 yıl önce
kurtuluş
etler o kadargüzelpişmişti ki ne desem az kalır, tam kıvamında. gavurdağı salatası biraz fazla yağlıydı. mekan güzel, ocakbaşı tarafı için rezervasyon ile çalışıyorlar. çalışanlar belki biraz daha nazik olabilirler. fiyatlar gayet yerinde.
0
murat
1
4 yıl önce
kurtuluş
bir kaç gün önce arkadaşlarımı götürdüm çok met ettiler diye. etler flngüzelama oturduğunuz andan itibaren taksimetre gibi herseyi yazıyorlar. su ekmek ikram diye lans edilen mezeler hepsi. bir peceteyi yazmamislar. alkol ücretleri aşırı abartı. iyi et yapan başka yerlerde var buraya hiç gerek yok. parasının karşılığını vermiyorlar bir çay servisi bile yok. mekan çok sıkışık sicak sigara içmek için sokağa çıkıyorsun dilenciler satıcılar geliyor. bir tane wc var. rezalet. rezil oldum arkadaşlarıma.
0
brksfr
4
4 yıl önce
kurtuluş
cok uzun zamandir gitmek isteyipte gidemedigim bi yerdi adana ocakbasi.neden diye soracak olursaniz cunku spontane ne zaman ordan gecsem asla yer bulamadim hatta onu birakin rezervasyonla 1-2 gun sonraya bile yer bulamiyosunuz ama sanirim inat ettik ve 1 hafta onceden yer ayirttik ve sonunda gidebildik.20 dk erken gittik ve tum masalar doluydu rezervasyon saatimizi bekledik kapida ve sukurler olsun ji tam saatinde oturduk..

mekana gelirsek,iceri cok kucuk ve dar bir yer toplamda 8-10 masadan olusuyor ama inanilmaz sicak,samimi ve sevimli bir yer burasi hatta o kadar keyifli ki yemek yerken insanlarin yaninizdan gecerken size carpmasini bile sorun etmiyorsunuz..

yemeklere gelince,yedigimiz hersey bastan assagi inanilmaz lezzetliydi..meze olarak yogurtlu patlican cok guzeldi,kebaplardan adana,ciger,çöp şiş,kaburga ve uykuluk cok basariliydi..saymiş olduģum bu yemekler tahmin ediyorum yedikleriniz arasinda ilk 3 e girer.benim icin gecenin kazanani kesinlikle uykuluktu!digerleri de tek kelime ile harikaydi..kebaplarin ustune atom tatlisini da yiyip çay içmeyi de ihmal etmeyin:)

unutmadan solemek isterim ki eger giderseniz mutlaka ocakbasina oturun ve bu lezzetleri size elleri ile sunan ayhan usta ile bire bir sohbet edin vaktiniz cok daha guzel geciyor..biz sahsen kendimizi kendisine biraktik ve masadan gulerek kalktik,sizede şiddetle tavsiye ediyorum..
0
elmashan2
5
4 yıl önce
kurtuluş
rezervasyon yapılmadan gidilmemeli zira oldukça kalabalık oluyor sıra beklemek gerekiyor. adana, çöp şiş, ciğer, uykuluk, kaburga, yoğurtlu patlıcan, gavurdağı salatası ve şalgam suyu söyledik. kebapları yarım porsiyon istedik hepsinden tatmak için. adana kebabı çok lezzetliydi. çöp şiş yumuşacıktı ve suyunu kaybetmemişti. ciğer de son derece lezzetliydi bazı yerlerde sası bi tat olur bunda yoktu. uykuluk lezzetliydi vegüzelpişirilmişti. kaburga da güzeldi ancak üzerinde eti az oluyor haberiniz olsun. tek başına sipariş verilip de doyuracak bir şey değil. i̇lla sipariş verilmesine gerek olmadığını düşünüyorum. onun yerine pirzola daha doyurucu olur bence. ama lezzeti güzel. pişiren ustanın ellerine sağlık. mezesi ve salatası da güzeldi. gavurdağı salatanın porsiyonu büyük değil. tek kişi de sipariş edilebilir.
0
gökçe
3
4 yıl önce
kurtuluş
kebaplargüzel, fakat mekan fazla küçük bu da oturma ve konuşma esnasından bazen rahatsız edici olabiliyor , özellikle dip kısımda bulunan balkon kısmında 2 masa var ise konuşmalar yankı yapıp oldukça rahatsız edici olabiliyor , bunun dışında yemeklergüzel,meze çeşitliliği az , fiyatlar ortalama
0
alara
5
4 yıl önce
kurtuluş
tiklim tiklim olusunuda,ustumuzun kebab kokmasinida,ocak basindan gelen sicakligada bayiliyorum.burasi cok sevdigimiz bir yerdir ve bayadir gelmiyorduk.ilk defa ayni gun arayip,aksamina masa bulduk.rakimizi actik beyaz peynirlerimizi,gavurdagimizi ve kozlenmis yogurtlu patlicanimiz geldi.efsaneydiler.cop sis kalmamisti protein yuklememize ciger sisten basladik.ciger sevmiyen benim dunyada tek ciger ve sakatat yedigim yer burasi.cok guzeldi ardindan adana kebaplar geldi.misss......sonra uykuluk ve pirzola....biz burda genelde kaburga yeriz ama oda kalmamisti ve ilk defa kuzu pirzolalarini denedik.vay arkadas iyikide deneme sansina sahip olmusuz..enfesti....etlerin yanindads bol sumakli sogan ve kuyruk yagi parcalariyla gelen kozlenmis soganlarda guzel gitti.ancak bi seferkinde sarimsaklarda dogramislardi ve nar eksili bir sosu vardi.guzeldi ama nar eksisiz ve sarimsaksiz hali cok daha muhtesem bir lezzet diye dusunuyorum.tika basa doymamiza ragmen,bir atomda soyleyip catallamadan gitmedik :d .4 kisi tika basa et ve bol rakiya 290tl hesap odedik.et otuburlar,kebapcilar buraya..... :))
0
rick
3
4 yıl önce
kurtuluş
servis hızlı, ortam ve sunumgüzelama et kokuyor. gittiğimiz mekanların %90 'ında bu problem var. et ne yazık ki kokuyor. etin kokması bize yediğimiz akşam yemeğindeki tadı kaçırdı. et sorunu çözülebilirse çok daha keyifli bir yer olur.
0
idil
3
4 yıl önce
kurtuluş
iyigüzelçok lezzetli de sakin aç gelmeyin zira suparis verebilmek için bile 30 dk beklemeniz gerek 8 masali yerde. düsünün artik yemegi ne zamana yersiniz. açliktan sinir kat sayiniz artiyor mutlu olamiyorsunuz vs.. ama lezzete laf dedirtmem gerçekten iyi. sadece 2 garsona daha ihtiyaçlari var.


-----26 jan, 2013-----

adana'ya geeeelll!!! yogurtlu patlican sicacik geliyor sofraya tadina doyulmuyor!! kebabin tadi ayri leziz. kuzi sis de yag sevenlerin adresi. yedigim en iyi gavurdagi!
0
eren
4
4 yıl önce
kurtuluş
dar yer; guzel tad ve keyifli insanlar. eti guzel, oyle ki tadi masaya sigmiyor. bekleyip devam edesi geliyor insanin ama yer yok, bekleyenler var, utanip kalkiyor insan ;)
0
bengiamo
4
4 yıl önce
kurtuluş
son yillarda yer bulmak zor olsa da guzel bir ocakbasidir. bulent ersoy un da tercihlerindenmis. etleri bazen cok aci olabiliyor belirtmek de fayda var. masalar yer az oldugu icin dipdibe olabiliyor.
0
ayten
5
4 yıl önce
kurtuluş
adana ocakbaşı 1978'den beri kurtuluş'ta, sıcaklığıyla, değişmeyen lezzetiyle ve güleryüzlü çalışanlarıyla hizmetinizde. salaş bir mekan, lezzetli et,güzelmeze, sıcak bir ortam isteyenlere şiddetle adana ocakbaşı diyorum.  kafanıza eserde, bir adanalı'ya gidelim derseniz boş masa bulamayıp paşa paşa geri dönebilirsiniz, dolayısıyla gitmeden aramakta fayda var.
     yoğurt patlıcan, cacık, gavurdağ salatası ve soğan kebabı her daim masaya önden gelirler. rakılar bardaklara dolarken, bir bakarsınız mezeler yarılanır, etler pişmeye başlamış, kokular dağılır. muhabbet ilerlerken bir yandan keyifli keyifli, başımızın tacı adana, çöp şiş, kuzu pirzola teşrif ederler.
   bazı dükkanlar vardır, ufacıktır, insanlar kuyruk olur, bazen lezzetli yemek, bazen samimi bir ortam için. i̇şler iyi gittiği için işletmeci ilerler, arabacıysa dükkana, dükkansa şubeler açıp büyümeye gider. nedendir bilinmez çok azı eski temposuyla devam eder, çoğuysa dükkanı büyüttüğünde işleri neredeyse biter. büyüsü kaçar, birşeyler eksiktir. adana ocakbaşı, açıldığı günden beri, dolup taştığı halde, ne büyümeye, ne yeni bir şube açmaya ihtiyaç duymuştur. ender rastlanan bu mekanı birde bu açıdan bilmekte fayda var. 
   adana kebabı, urfa kebabı, sebzeli kebap, kuzu şiş, küşleme, çöp şiş, ciğer şiş, kaburga, kuzu pirzola, tavuk pirzola, kanat ızgara, tavuk şiş kebap, patlıcan kebabı, böbrek, yürek, koç, uykuluk, soğan kebabı ve bunların yanında köz patlıcan, yoğurt patlıcan, peynir, cacık, gavurdağ, çoban, ezme ve garnitür mevcut. bunların üstüne meyvenizi yiyip, çayınızı içip birde atom (dilimlenmiş muz üzerine kaymak, ceviz ve bal) patlatırsanız olay bitmiştir.


-----12 nov, 2014-----

adana ocakbasi 1978'den beri kurtulus'ta, sicakligiyla, degismeyen lezzetiyle ve güleryüzlü çalisanlariyla hizmetinizde. salas bir mekan, lezzetli et,güzelmeze, sicak bir ortam isteyenlere siddetle adana ocakbasi diyorum. kafaniza eserde, bir adanali'ya gidelim derseniz bos masa bulamayip pasa pasa geri dönebilirsiniz, dolayisiyla gitmeden aramakta fayda var.
yogurt patlican, cacik, gavurdag salatasi ve sogan kebabi her daim masaya önden gelirler. rakilar bardaklara dolarken, bir bakarsiniz mezeler yarilanir, etler pismeye baslamis, kokular dagilir. muhabbet ilerlerken bir yandan keyifli keyifli, basimizin taci adana, çöp sis, kuzu pirzola tesrif ederler.
bazi dükkanlar vardir, ufaciktir, insanlar kuyruk olur, bazen lezzetli yemek, bazen samimi bir ortam için. isler iyi gittigi için isletmeci ilerler, arabaciysa dükkana, dükkansa subeler açip büyümeye gider. nedendir bilinmez çok azi eski temposuyla devam eder, çoguysa dükkani büyüttügünde isleri neredeyse biter. büyüsü kaçar, birseyler eksiktir. adana ocakbasi, açildigi günden beri, dolup tastigi halde, ne büyümeye, ne yeni bir sube açmaya ihtiyaç duymustur. ender rastlanan bu mekani birde bu açidan bilmekte fayda var.
adana kebabi, urfa kebabi, sebzeli kebap, kuzu sis, küsleme, çöp sis, ciger sis, kaburga, kuzu pirzola, tavuk pirzola, kanat izgara, tavuk sis kebap, patlican kebabi, böbrek, yürek, koç, uykuluk, sogan kebabi ve bunlarin yaninda köz patlican, yogurt patlican, peynir, cacik, gavurdag, çoban, ezme ve garnitür mevcut. bunlarin üstüne meyvenizi yiyip, çayinizi içip birde atom (dilimlenmis muz üzerine kaymak, ceviz ve bal) patlatirsaniz olay bitmistir.
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
kurtuluş
i̇nsan bazen yaşadığı kenti ne kadar az tanıdığını, her zaman geçtiği sokaklardan birinde ansızın karşısına çıkan bir lokantayı ziyaret edip şaşkınlığa düştüğünde çok daha iyi anlıyor. sanki doğma büyüme, hatta bilmem kaç kuşak i̇stanbul’lu değilmişim de, buraya yeni gelmişim gibi hissettim adana ocakbaşı’na girip oturduğumda. tuhaf bir his bu. zeki alasya- metin akpınar’ın haydarpaşa garı’ndan hayretle denize bakması gibi. yeni ve taze bir duygu. bir karşılaşma…yabancı ve heyecanlı. hafif baharatlı ve bir o kadar da sıcak. kapıyı açtığımda, yasak elmayı ısırmak üzere gibiydim sanki. i̇çimde tatlı ve yakıcı bir sabırsızlık. yüreğimi anlaşılmaz bir tempoyla attıran.

daha mekanı saran (ve sonra gün boyu kıyafetlerim üzerinde kalmaya devam edecek) o muhteşem kebap kokusunu içime çektiğim anda bile farklı bir yere geldiğimi anlamıştım desem, duygularımı ifade edebilirim herhalde. adana ocakbaşı, çok sık kullandığımız, ama genelde kafamızı kaldırıp etrafta neler var diye bakmadığımız caddelerden birinde. eğer kurtuluş caddesi’ni biliyorsanız, onunla kesişen ve osmanbey’e açılan ergenekon caddesi üzerinde bulabilirsiniz bu lokantayı. dışarıdan hiç dikkat çekmediği için dikkatli bakının, girişini kaçırabilirsiniz. mekanın içinde, kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi bir ocakbaşı mevcut. orada müdavimler oturuyor gibi geldi bana, zira sağlam bir muhabbet dönüyor, herkes birbirini tanıyor gibiydi. geçen akşam ocakbaşının yanından geçerken, belki bir gün buraya yalnız başıma gelirim ve buraya oturup kebapları mideye indirirken, hafif hafif demlenirim, diye geçirdim içimden. eğer müdavimler beni aralarına kabul ederlerse tabii.

adana ocakbaşı, küçücük bir lokanta; masa sayısı hayli az ve oturma alanı son derece dar. bu nedenle darlıktan rahatsız olacağınızı düşünüyorsanız, nispeten daha rahat olan aşağı kısımda yer bulmaya çalışın kendinize. bunun dışında bir de birkaç basamakla çıkılan, asma kat gibi bir bölümü var. orada daha klostrofobik hisler uyanıyor insanın içinde. öte yandan, hafta içi bile olsa, buraya akşam gidecekseniz mutlaka yer ayırtın. müşterisi, müdavimi, seveni bol, insanlar akın akın geliyorlar, pek çoğu yer bulamayıp geri dönüyor.

servis çok iyi, güleryüzlü, hatta esprili. tam benim sevdiğim cinsten. garsonların babacan ve pozitif tavrı size kendinizi evinizde gibi hissettiriyor. i̇şin sırrı burada. herkese “sen zaten müdavimsin” duygusunu verebildiklerini çok net gördüm adana ocakbaşı’nda ve inanın, sahte bir tavırla değil, son derece alışkın bir yaklaşımla yapıyorlardı bunu. gittiğinizde bunu görüp ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

sigara içenler için dükkanın önüne sobalı bir düzenek de kurmuşlar; bu da hoşuma gitti. lokantadan doğrudan sokağa bağlanıyorsunuz, ama kaldırımda da olsanız sizi kış soğuğunda ısıtacak bir elektirkli soba sistemi mevcut. nitekim birlikte yediğimiz ve sigara içen arkadaşlar dışarı çıkıp bunun nimetlerinden birkaç defa faydalandılar gece boyunca.

vee, gelelim yemeklere… buraya kadar top çevirdiğimi düşünüp yemeklerden bahsetmemi bekleyenler için söylüyorum. bu satıları yazarken bile ağzımın suyu akıyor resmen ! çektiğim fotoğraflara bakarak nasıl bir masada oturduğumu hayal edebiliriniz rahatlıkla. tahta ve dikdörtgen bir masa hayal etmenizi istiyorum. üzerinde kuzu ve ciğerden çöpşiş (lavaş yığınları altında), patlıcanlı yoğurt, gavurdağı salatası, közlenmiş biber ve domates, uykuluk, adana kebap, kaburga, kanat ve bolca rakı olsun. sonra beni hayal edin. yükselen tansiyonuna rağmen bütün bu lezzetlerden tatmak için can atan ve bir yandan da fotoğraf çeken.

i̇zin verirseniz teker teker anlatayım masaya gelenleri, zira hangi yemeği az anlatırsam ona haksızlık etmişim gibi olacak. gavurdağı geçekten enfesti mesela. i̇lk rakıyı koyduğumda, gavurdağı ona büyük bir keyifle eşlik etti ve birazcık tırnak pideyle ağzımda harika ve mutlu bir izdivaçları oldu. tadı keskin değildi, ama yine de “ben burdayım” demeyi başarıyordu. beğendim. ilık gelen patlıcanlı yoğurt da alışkın olmadığım bir lezzeti, masadaki herkesin ortak görüşüne katıldım ben de. değişik ve lezzetliydi. 

sonra masaya bir çöp şiş yığını geldi assoslist edasıyla. en baş köşeye muzaffer bir kumandan gibi kuruluverdi. daha uykuluk arz-ı endam etmediği için, çöp şişin gecenin yıldızı olduğunu düşündük doğal olarak. enfes lavaşın arasına soğanla dürüp koyduğum kuzu çöp şişin lezzetini burada kelimelerle anlatabileceğimi sanmıyorum sevgili dostlar. size önerim: acilen gidip tadına bakın! ondan sonra, beni biraz daha anladığızda rahat rahat konuşalım. ciğerden olan çöp şiş ise bence biraz daha az lezzetliydi, ama onun da fanatikleri çıkacağına eminim. onu da muhakkak deneyin. benden söylemesi.

gelelim şu tuhaf uykuluk meselesine. sevgili dostlar, bu yemek hayatım boyunca yediğim engüzeletlerden birisiydi demek durumundayım.yapacak bir şey yok. zihnimde zaman zaman canlanan bazı yemekler var böyle “en” lerden bahsederken. mesela kaşıbeyaz’da yediğim “etten alinazik”, ya da arjantin’de la tablita’da yediğim kalın biftekler, birtat’da yediğim güveçte ciğer, viyana plachutta’da yediğim tadına doyulmaz tafelpitz ya da eleos’ta mideye indirğim ıstakoz kavurmalar gibi. i̇şte adana ocakbaşı’nın uykuluğu da böyle bir şey. rüya gibi bir tadı var. i̇nsanın ağzında bir macera cereyan ediyor adeta. hem uyuşacık, hem damakta adeta patlyor lezzeti. hafif acılı olması da cabası. julia roberts’in bir filmde dediği gibi:”yemeğimle aşk yaşıyorum” cümlesini kurdurtan türden bir deneyim. 

adana’sı da muhteşem mekanın. bana biraz yüzevler’de yediğim kebabı anımsattı diyebilirim. yüzde yüz satır etinden, bol kuyruk yağlı, insanın ağzında dağılarak şenlikler yaptıran bir yemek. kaburgası da öyle. tam benim sevdiğim gibi, bol etli ve bol yağlı. üzerine bir de harika marine edilmiş hafif acılı kanatlar da gelince tam oldu sofra. muhabbet, sohbet doğal olarak gırla gitti. onu da kesinlikle tavsiye ederimi kaçırmayın. 

bütün bunların üzerine, bu kadar soğanlı, sarmısaklı, tuzlu yemekler yedikten sonra insanın canı tatlı bir yemek de istiyor tabii sevgili dostlar. seçenek çok fazla değil, mekanın “atom” diye anılan; muz, kaymak ve baldan oluşan tatlısını çatal çatal yiyerek kendimize geldik gecenin sonunda. bu tatlıyı yedikten sonra birkaç kilometre koşmanızı, ya da imkanınınız varsa başka bir şeyler yapmanızı şiddetle öneririm. bu enerjiyi acilen harcamak gibi zaruri bir durum ortaya çıkıyor. benden söylemesi. 

hepsinin özeti, adana ocakbaşı, kendi alanında tam bir yıldız. bunu bilenler biliyor, bilmeyenler de, benim gibi, gecenin bir saatinde, böyle içeri dalıp hayretler içinde kalıyor işte. tavsiye etmenin ötesinde, buraya gitmezseniz hayatınızda bir şeylerin eksik kalacağını söylemek isterim. adana ocakbaşı ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden biri bana kalırsa. açık konuşmak gerekirse bana zübeyir’den daha iyi geldi. tabii ki, son sözümü efsanevi güler ocakbaşı’na gidip orayı yazmadan söylemeyeceğim. bunu da vurgulamak isterim. 

not: bu yemeğe gittiğimin ertesi günü tansiyon hapları kullanmaya başladım. tabii ki bu son yemekle ilgili değil, ama hayat tarzımla alakalı bir durum. ama doktorunun kolesterol sebebiyle lipitor kullanması ya da yemeği bırakmasını söylediği anthony bourdain’in de dediği gibi: “fuck it!” i̇lacımı alır yoluma devam ederim.

herkese sağlıklı ve kebaplı günler dilerim.


-----30 may, 2013-----

insan bazen yasadigi kenti ne kadar az tanidigini, her zaman geçtigi sokaklardan birinde ansizin karsisina çikan bir lokantayi ziyaret edip saskinliga düstügünde çok daha iyi anliyor. sanki dogma büyüme, hatta bilmem kaç kusak istanbul'lu degilmisim de, buraya yeni gelmisim gibi hissettim adana ocakbasi'na girip oturdugumda. tuhaf bir his bu. zeki alasya- metin akpinar'in haydarpasa gari'ndan hayretle denize bakmasi gibi. yeni ve taze bir duygu. bir karsilasma...yabanci ve heyecanli. hafif baharatli ve bir o kadar da sicak. kapiyi açtigimda, yasak elmayi isirmak üzere gibiydim sanki. içimde tatli ve yakici bir sabirsizlik. yüregimi anlasilmaz bir tempoyla attiran.
daha mekani saran (ve sonra gün boyu kiyafetlerim üzerinde kalmaya devam edecek) o muhtesem kebap kokusunu içime çektigim anda bile farkli bir yere geldigimi anlamistim desem, duygularimi ifade edebilirim herhalde. adana ocakbasi, çok sik kullandigimiz, ama genelde kafamizi kaldirip etrafta neler var diye bakmadigimiz caddelerden birinde. eger kurtulus caddesi'ni biliyorsaniz, onunla kesisen ve osmanbey'e açilan ergenekon caddesi üzerinde bulabilirsiniz bu lokantayi. disaridan hiç dikkat çekmedigi için dikkatli bakinin, girisini kaçirabilirsiniz. mekanin içinde, kolaylikla tahmin edilebilecegi gibi bir ocakbasi mevcut. orada müdavimler oturuyor gibi geldi bana, zira saglam bir muhabbet dönüyor, herkes birbirini taniyor gibiydi. geçen aksam ocakbasinin yanindan geçerken, belki bir gün buraya yalniz basima gelirim ve buraya oturup kebaplari mideye indirirken, hafif hafif demlenirim, diye geçirdim içimden. eger müdavimler beni aralarina kabul ederlerse tabii.

adana ocakbasi, küçücük bir lokanta; masa sayisi hayli az ve oturma alani son derece dar. bu nedenle darliktan rahatsiz olacaginizi düsünüyorsaniz, nispeten daha rahat olan asagi kisimda yer bulmaya çalisin kendinize. bunun disinda bir de birkaç basamakla çikilan, asma kat gibi bir bölümü var. orada daha klostrofobik hisler uyaniyor insanin içinde. öte yandan, hafta içi bile olsa, buraya aksam gidecekseniz mutlaka yer ayirtin. müsterisi, müdavimi, seveni bol, insanlar akin akin geliyorlar, pek çogu yer bulamayip geri dönüyor.

servis çok iyi, güleryüzlü, hatta esprili. tam benim sevdigim cinsten. garsonlarin babacan ve pozitif tavri size kendinizi evinizde gibi hissettiriyor. isin sirri burada. herkese "sen zaten müdavimsin" duygusunu verebildiklerini çok net gördüm adana ocakbasi'nda ve inanin, sahte bir tavirla degil, son derece aliskin bir yaklasimla yapiyorlardi bunu. gittiginizde bunu görüp ne demek istedigimi daha iyi anlayacaksiniz.

sigara içenler için dükkanin önüne sobali bir düzenek de kurmuslar; bu da hosuma gitti. lokantadan dogrudan sokaga baglaniyorsunuz, ama kaldirimda da olsaniz sizi kis sogugunda isitacak bir elektirkli soba sistemi mevcut. nitekim birlikte yedigimiz ve sigara içen arkadaslar disari çikip bunun nimetlerinden birkaç defa faydalandilar gece boyunca.

vee, gelelim yemeklere... buraya kadar top çevirdigimi düsünüp yemeklerden bahsetmemi bekleyenler için söylüyorum. bu satilari yazarken bile agzimin suyu akiyor resmen ! çektigim fotograflara bakarak nasil bir masada oturdugumu hayal edebiliriniz rahatlikla. tahta ve dikdörtgen bir masa hayal etmenizi istiyorum. üzerinde kuzu ve cigerden çöpsis (lavas yiginlari altinda), patlicanli yogurt, gavurdagi salatasi, közlenmis biber ve domates, uykuluk, adana kebap, kaburga, kanat ve bolca raki olsun. sonra beni hayal edin. yükselen tansiyonuna ragmen bütün bu lezzetlerden tatmak için can atan ve bir yandan da fotograf çeken.
zin verirseniz teker teker anlatayim masaya gelenleri, zira hangi yemegi az anlatirsam ona haksizlik etmisim gibi olacak. gavurdagi geçekten enfesti mesela. ilk rakiyi koydugumda, gavurdagi ona büyük bir keyifle eslik etti ve birazcik tirnak pideyle agzimda harika ve mutlu bir izdivaçlari oldu. tadi keskin degildi, ama yine de "ben burdayim" demeyi basariyordu. begendim. ilik gelen patlicanli yogurt da aliskin olmadigim bir lezzeti, masadaki herkesin ortak görüsüne katildim ben de. degisik ve lezzetliydi.

sonra masaya bir çöp sis yigini geldi assoslist edasiyla. en bas köseye muzaffer bir kumandan gibi kuruluverdi. daha uykuluk arz-i endam etmedigi için, çöp sisin gecenin yildizi oldugunu düsündük dogal olarak. enfes lavasin arasina soganla dürüp koydugum kuzu çöp sisin lezzetini burada kelimelerle anlatabilecegimi sanmiyorum sevgili dostlar. size önerim: acilen gidip tadina bakin! ondan sonra, beni biraz daha anladigizda rahat rahat konusalim. cigerden olan çöp sis ise bence biraz daha az lezzetliydi, ama onun da fanatikleri çikacagina eminim. onu da muhakkak deneyin. benden söylemesi.
gelelim su tuhaf uykuluk meselesine. sevgili dostlar, bu yemek hayatim boyunca yedigim engüzeletlerden birisiydi demek durumundayim.yapacak bir sey yok. zihnimde zaman zaman canlanan bazi yemekler var böyle "en" lerden bahsederken. mesela kasibeyaz'da yedigim "etten alinazik", ya da arjantin'de la tablita'da yedigim kalin biftekler, birtat'da yedigim güveçte ciger, viyana plachutta'da yedigim tadina doyulmaz tafelpitz ya da eleos'ta mideye indirgim istakoz kavurmalar gibi. iste adana ocakbasi'nin uykulugu da böyle bir sey. rüya gibi bir tadi var. insanin agzinda bir macera cereyan ediyor adeta. hem uyusacik, hem damakta adeta patlyor lezzeti. hafif acili olmasi da cabasi. julia roberts'in bir filmde dedigi gibi:"yemegimle ask yasiyorum" cümlesini kurdurtan türden bir deneyim.

adana'si da muhtesem mekanin. bana biraz yüzevler'de yedigim kebabi animsatti diyebilirim. yüzde yüz satir etinden, bol kuyruk yagli, insanin agzinda dagilarak senlikler yaptiran bir yemek. kaburgasi da öyle. tam benim sevdigim gibi, bol etli ve bol yagli. üzerine bir de harika marine edilmis hafif acili kanatlar da gelince tam oldu sofra. muhabbet, sohbet dogal olarak girla gitti. onu da kesinlikle tavsiye ederimi kaçirmayin.

bütün bunlarin üzerine, bu kadar soganli, sarmisakli, tuzlu yemekler yedikten sonra insanin cani tatli bir yemek de istiyor tabii sevgili dostlar. seçenek çok fazla degil, mekanin "atom" diye anilan; muz, kaymak ve baldan olusan tatlisini çatal çatal yiyerek kendimize geldik gecenin sonunda. bu tatliyi yedikten sonra birkaç kilometre kosmanizi, ya da imkanininiz varsa baska bir seyler yapmanizi siddetle öneririm. bu enerjiyi acilen harcamak gibi zaruri bir durum ortaya çikiyor. benden söylemesi.

hepsinin özeti, adana ocakbasi, kendi alaninda tam bir yildiz. bunu bilenler biliyor, bilmeyenler de, benim gibi, gecenin bir saatinde, böyle içeri dalip hayretler içinde kaliyor iste. tavsiye etmenin ötesinde, buraya gitmezseniz hayatinizda bir seylerin eksik kalacagini söylemek isterim. adana ocakbasi ölmeden önce görülmesi gereken yerlerden biri bana kalirsa. açik konusmak gerekirse bana zübeyir'den daha iyi geldi. tabii ki, son sözümü efsanevi güler ocakbasi'na gidip orayi yazmadan söylemeyecegim. bunu da vurgulamak isterim.

not: bu yemege gittigimin ertesi günü tansiyon haplari kullanmaya basladim. tabii ki bu son yemekle ilgili degil, ama hayat tarzimla alakali bir durum. ama doktorunun kolesterol sebebiyle lipitor kullanmasi ya da yemegi birakmasini söyledigi anthony bourdain'in de dedigi gibi: "fuck it!" ilacimi alir yoluma devam ederim.

herkese saglikli ve kebapli günler dilerim.

http://lokantalarim.blogspot.com/2013/01/adana-ocakbas.html
0
silencio
5
4 yıl önce
kurtuluş
tek kelime ile mükemmel. taze etlerin, ocakbaşındaki o muhteşem kokusu, şefin nazikçe size güzelim etleri sunması tarifsiz. tek yapmanız gereken şefe kendinizi bırakmanız ve ona güvenmeniz. ezme, yoğurtlu patlıcan ve köz soğan muhteşem. herşey lezzetli, pişme oranı kıvamlı ama bence özellikle küşleme adana ocakbaşı'nın engüzeleti. i̇lla bir şeyden not kıracaksak, lavaşların her masaya gereğinden çok gelmesinden ve çabuk soğumasından kırabiliriz ama o da sunumdaki iyi niyetten bol kepçelikten mütevellit.
insan şefin üzerine ne az ne çok ne eksik ne fazla serpiştirdiği baharatların et ile ahenkli birleşimine şaşmıyor değil. günün her saati canı azıcık rakı, birazcık et çekenler için harika bir seçim.
0
oburvemutlu
5
4 yıl önce
kurtuluş
üç kuşak kurtuluş’lu biri olarak eve giderken hep önünden geçtiğim pangaltı’daki bu içinde dev lezzetler barındıran minnacık ocakbaşı önceleri pek dikkatimi çekmezdi. sonra haftanın neredeyse her günü akşam saatlerinde sokağa taşan kalabalığı beni düşündürmeye başladı, üstüne zomato’daki yorumları da okuyunca tamam dedim artık gitmek şart oldu 

benim için önemi olangüzelbir günde maaile toplaşıp gittik. 3 gün öncesinden rezervasyon yaptırmamıza rağmen cuma akşamı 8 kişi için zor yer ayırtıldı diyebilirim.
bu kadar küçük bir alanda müşteriyle ilgilenmeleri, servisleri gayet iyi. 

gelelim lezzetlere. resimlere bakmamaya çalışıyorum çünkü yazarken bile iştahım kabarıyor sanki :) başlangıçta masaya gavurdağı, yoğurtlu patlıcan ezmesi, közde pişmiş soğan sarımsak ve közde domates-biber tabakları geldi, sıcak ekmeklerle. rakılardan azar azar yudum alındı, iştah kesilmesin diye gözler ocakbaşında kebaplar tetikte beklendi. kebaplar gelene kadar ciğer şişler önden önden geldi ki gelmesiyle masanın yıldızı oldular. çok net bir şekilde yediğim en iyi ciğer şişti. ardından kebaplarımıza kavuştuk. biz genel olarak masaya adana, sebzeli kebap ve küşleme söyledik. adana tamam başarılı ama ne ara ki tabağıma küşlemeden aldım, adana'yı unuttum gitti. sebzeli de bildiğin maydonozu yeşilliği bol adana, yumuşacıktı o da. ama hani bir daha gitsem kestirme bir lezzet patlaması için önceliğim ciğer şiş üzerine direk küşleme söylemekten yana olur.

bu kadar dolu dolu bir yemeğin üzerine ben daha bir şey yiyemem derken bir de bal-kaymaklı atom gelmesin mi masaya? aeeey ben çok yedim diyenler olarak en son çatal kavgası yapıyorduk sanırım :) finali de köpüklü kahvelerimizle yaptık. 8 kişi bu kadar dolu dolu geçen lezzetli bir akşam geçirmemize rağmen hesap 500 tl tuttu bence gayet iyi bir fiyat-performanstı. nitelikli mekanları severim adana ocakbaşı da bunun örneği, senelerdir ne çizgisini ne yerini değiştirmemiş, üstelik 'ocakbaşı' sıfatından da kaymamış, et harici menülerinde hiçbir şey yok, hatta geniş bir meze yelpazesi de yok ki benim için böylesi daha hoş oldu. velhasıl cidden et tadı almak isteyenler, osmanbey metro durağına 3 dklık mesafedeki bu ufacık ocakbaşına bi yolunuzu düşürün derim.
0
erdinc
5
4 yıl önce
kurtuluş
basarili...! - yedigim en iyi adana diyebilirim. tabi bununla da yetinmedik; cigeri, ezmesi, yogurtlu patlicani ve közde sogani da tatmayi unutmayin. ortam güzel, güler yüzlü insanlar servis hizli. kisi basi 40 tl'ye içkisi dahil karninizi çokgüzeldoyurabilirsiniz.
0
oturum aç
hesap oluştur