mikla'yi degerlendirirken neyle kiyasladigimiz onemli. eger ki dunyada ki benzerleri ile degerlendirirsek verecegim puan farkli, turkiye'de ki benzerleri ile kiyaslarsam verecegim puan farkli olacaktir.
bence mehmet gurs'in de kendini bu noktada nasil konumlandirdigi, hedefinin ne oldugu, dogal mutfak akimini mi ve mevsimsel mutfagi mi benimsedigi yoksa molekuler gastronomi akimina karsi durma noktasinda kendi mutfagini konumlandirmaya mi calistigina karar vermesi gerekiyor.
yeni anadolu mutfagi manifestesu yayinlayan sefin, daha cok yeni kavram yaratmaya calisirken ozden uzaklasmamasi onemli.
kavramsal düzey, malzeme seçimi, bileşimler, servis anlayışı ve yemek-şarap uyumu açısından mikla’nın farklı bir yerde olduğunu ve turkiye de ki ornekleri acisindan belki en iyisi oldugunu soylemek yalnis olmaz.
ama slow food akimi, dogal mutfak akiminin dunyada ki onculerini dusundugumuzde mikla nin almasi gereken yol oldugu da asikar.
mekan anlaminda ya da servis anlaminda degil. bu ayarda bir servis ve detaylara onem veren mutfaklar dunyada var ama cok degil.
mikla istanbul dayemekyeme noktasinda istisnasiz en iyi manzaralardan birine sahip.
bunu detaylara onem veren baslangiclarla ve turkiye'nin sunset'den sonra en iyi sarap menusune sahip olmasi ile de gosteriyor. yorumlarimi okuyanlar sarap menuleri noktasinda ne kadar hassas oldugumu bilir, mikla bu konuda oldukca basarili.
mikla'yi fiyatlari noktasinda elestirmeyi dogru bulmuyorum. dedigim gibi kendi ayarindaki restaurantlar noktasinda en iyisi. ama beklenti- fiyat dengesini iyi ayarladigini soylemek de kolay degil.
tadim menusu eslestirilen saraplar olarak baktigimizda ise ozellikle main course lar noktasinda daha iyisinin olmasi gerektigini dusunuyorum.
tencereden kuzu, fasulye, kayseri pastırması, cibes, “kuşboku” antep fıstığı, kızılcık, tuzlu yoğurt, kimyonlu kıtır ile buzbag reserve servis edilmesi, baslangictan itibaren yavas yavas yukselen zevk firtinasini bir an da bir basamak asagi dusuruyor. bunu belirttigimde hizlica bana nodus ikram ettiler.
kurutulmuş dana bonfile, hardaliye, malkara mercimeği, yer elması, diş buğdayı gunun en kotusuydu. asiri tuz bu baslangici katlanilmaz bir boyuta tasidi.
lagos, ispanak kökü, kapari, erişte, mercimek, tire patatesi, i̇ncir vinegret’i gunun en iyisi olarak soylemek yalnis olmaz.
keci tereyagi ve ayvalik zeytinyagi ise, italya dan kendilerinin ithal ettigi, daha once akasya enzo da da cokca ictigim fantini, trebbiano d'abruzzo ile mukemmel eslesti.
kereviz, pancar alti gavurdag ise bugune kadar yedigim neredeyse en iyi baslangic olmaya adaydi.
kitir hamsi, sunum olarak oldukca yaratici ama bir o kadar da yagli, mutlaka bir sauvignon blanch ile eslestirilmeli.
tadim menusu 6 farkli sarapla eslestiriliyor. 19 30 da baslayan aksam nasil oldugunu neredeyse anlamadan bir an da 23 oldu. sunumlar, beklentiler, bir sonraki meraki sizin vaktinizi nasil gecirdiginizin farkina varmamanizi sagliyor.
calisanlar tum garsonlar hem servis anlaminda ve dis gorunus anlaminda hem de bilgi noktasinda benzerlerinden 5 gomlek ustteler.
mikla mutlaka gidilmesi gereken bir restaurant. bir sefin ruyasi, bilgisi ve hayallerinin mutfaga nasil yansidigini, essiz bir manzara esliginde denemek istiyorsaniz mikla size gore bir yer.
dunyanin en iyi 100 restauranti icinde mikla'nin 96.sirada oldugunu bilmek bile buraya gitmek icin bir sebep.
miklanin baslangiclari ile ana yemekleri arasinda ki kalite farkinin mutlaka giderilmesi gerekmekte. baslangiclardaki lezzet ve yaraticiligin main course larda ayni duzeyde kalmadigini dusunuyorum. gerci bu ayni duzey de kalmama bile turkiye standartlarinin ustunde bunu da belirtmek gerek.
tekrar gidermiyim, bu ayarda bir restaurant turkiye de olmadigi icin evet. ki kisisel gorusum main course lar da ki ve baslangiclar da ki sayiyi azaltmak yani 5 main course 5 baslangica gecmek zaten olan kaliteyi belki de dunya standartlarina tasiyacaktir.