kadınlar pazarı… fatih’in köklü muhiti… yıllara meydan okurcasına kendini korumuş unkapanı’nın hemen karşı arasında. biraz taşralı biraz modern, ama her an sade ve samimi, zamanın et pazarı…
muhitin en tanınmış mekânı sur kebapçısı’nda hep birlikte, bu sefer ne ilginçtir ki bir arada ama aynı zamanda aldık soluğu sonradan gurmeler olarak…
tabii tanışmamız da kapıda oldu i̇smail usta ile…diyarbakırlı bir aileni 6 evladından ortancası. i̇şine sıkı sıkıya bağlı…
öncesinde aksaray’da ufak bir dükkân da başlamış…
sonrasında i̇stanbul'a yerleşmiş ve kadınlar pazarında ki şu an bulunduğu yeri almış. sonradan gurmeler olarak mutfak keşfine gidelim dediysek de, tadilat dolayısıyla detaya inemedik aslında…
ama belki o aşamada gördüğümüz temizlik bizde her ne kadar pek olumlu düşünceler uyandırmasa da belki tadilat sonrası düzelir diyerek masamıza dönüverdik…
karadenizlilerin dediği gibi, ‘’i̇şin varsa başında, teknen varsa k… olacaksın’’’.buna çok güzel bir örnek esasında… masamıza döndüğümüzde donatılmış olduğunu görünce ayrı bir keyiflendik… çiğ köfte, perde pilavı, saç kavurma, büryan kebabı ve tabiî ki de sur kebabı… tatlarına diyecek yok belli ki enfes ötesi… her biri birbirinden leziz…
i̇çli köfteler, kalın kabuklu ve üzerinde yağ dökülmüş.biraz farklı sanki önceki deneyimlere nazaran… i̇çli köfteleri yerken peşine gelen ayranlar da yöreye ait bakır kaplarla servis ediliyor...
ancak asıl dikkatimizi çeken sur kebabı olmuştu... i̇çeriği, her tür eti içermekte, adana, urfa yöresine ait kebaplar, tavuk şiş ile bezenmiş ciğer ile de süslenmiş. tabi altında da yöreye ait bulgur pilavı, normale göre iri ve yağsız… etlerin özellikle süt danası olduğunu, diyarbakır’ın karaca yaylası’ndan günlük olarak geldiğini söylüyor i̇smail abi… stok yapmayı pek sevmediğini de ayrıca ekliyor…tabiî ki de ete tadını, oralarda yetişen yayla bitkileri veriyormuş..o yüzden doğal ve yöresel..
adeta, ağızda eriyen cinsten… i̇yi pişirilmiş belki de başlangıçtaiyiterbiyeli…
hep birlikte afiyetle yenen yemek sonrası, bir diğer merak konusu olan sur tatlısı, kulislerde konuşulurken bir anda karşımızda gördük koca kazan içerisinde içinden buhar çıkararak… sıcak yenmeli nihayetinde…
babaannesinin yıllarca yapmış olduğu bir lezzet esasında… keçi sütü ile perçinleşen ve rengini safrandan alan, irmik ve dil peynirinden yapılmış ve fırında pişirilmiş, eşi benzeri başka yerde olmayan lezzet… servis edilirken içine dondurma konması da ayrı bir tat katıyor
yemesi de çok keyfli… çok ağır olmadığı gibi, çok tatlı da değil, tam tadında hem de sıcak…mutlaka tatmanızı tavsiye ederim... ama sakın tarifini sormayın.. .bir kaç kere yeltendiysek te, üzümünü yememizi tercih etmemiz gerektiğini sonradan anladım…
i̇smail abi ve harıl harıl çalışan ailesi ile bir daha karşılaşmak ve misafirleri olma sözünün vererek mekandan ayrıldık…
keşfe devam,