yine bir karadeniz mutfağı keşfi, servis edilenler her ne kadar aynı olsa da servis edilişleri farklı… i̇şte bu yüzden zengindir ya türk mutfağı…
e-5 ‘ten kadıköy bostancı istikametinde ilerlerken bostancı köprüsü’ne çıkıp sol tarafa doğru yürüdüğünüzde karşınıza çıkan beyaz şirin bir köşk’tür nalia… orada servis edilir yöresel zenginlikler, paylaşılır yerel kültürler afiyetle yenir yemekler… her ne kadar göze direkt çarpsa da ‘’kuru fasulyeci’’tabelası, eşsiz yemekleri bulursunuz karadeniz mutfağı’ndan…
köşk 3 katlı, her kat, misafirlerini ağırlayacak şekilde düzenlenmiş. öyle çok geniş olmasa da içeride sıcak bir hava var… ayrıca da yöreye özgü dekor hemen göze çarpmakta…
öncesinde çorbalarımız geldi…tabiî ki de iç yağlı lahana çorbası… i̇nce ince lahanaların ve biraz da mısırla süslenmesi hafif baharatla karışımı hemen göze çarptı. bu karışımın tadına denecek bir şey olmasa gerek…
eş zamanlı gelen mısır ekmeği, turşu kavurma ve yörede ün salmış mıhlama / kuymak süsledi soframızı…
kuymak, peynirle yapılan özel bir lezzettir yörede…
sıcak yenmesi tavsiye edilir, soğuduğunda tadı kaçar sertleşir, mümkünse gelir gelmez yenmelidir… bizzat şahitlik ettik fatma ablanın mutfakta kendi elleri ile hazırlayışına…
e biz de öyle yaptık… gelir gelmez hemen mideye indiriverdik, gerçekten farklı lezzet hemen her yerde kendini belli eder…
sıcak aperitif olarak lahana sarma geldi peşi sıra, hafif sert olması dikkatimizden kaçmasa da o güzel lezzetlerin arasında afiyetle yendi…
sadece patronluk yapmıyor ayrıca çalışan rolünün de çok iyi yapıyor gün içerisinde… teorik eğitim almasa da mutfakta yetişmiş bizzat, kendini yetiştirmeyi bilmiş usulca… ana yemek olarak, hamsi tava, akçaabat köfte ve pideler süsledi masamızı. lezzetlerine diyecek yok…
malzemeleri eskiden yöreden getiriliyormuş. ancak son zamanlarda kalitelisini bulmuş i̇stanbul’da. ama yine de kendi bizzat seçiyormuş eti, balığı, lahanayı…
yemek sonrası tabiî ki tatlı faslı… kabak tatlısı, mısır tatlısı, kabak pastası… seçim zor olsa da her birinden azar azar tattık… bone ve galoşlarımızı giyip girdiğimiz mutfakta da yapılışlarına rastladık bir gün sonra servis edilecek olanların… zahmetli iş tatlı ama yenmesi de bir o kadar tatlı…
bu lezzetlere uzak kalmamak adına, tekrar gelme sözü vererek ayrıldık…