geçenlerde televizyonda bir programda izleyip methini duyduğum karadeniz pide ve döner'i ben de bir testten geçirmek için beşiktaş çarşı'sının yolunu tuttum.o önünde oluşan meşhur kuyruğa ben de girdim, azmettim ve elime pidenin içinde yaklaşık 80-100 gramlık döneri aldım... aldım almasına da çok da beklediğimi bulduğumu söyleyemem. eti fazla yağlı buldum, yani döner yaparken araya sırayla yerleştirdikleri kuzu iç yağı ve döşünün fazla olması hem kebabı daha fazla yağlı yapması dışında lezzete fazla bir şey katamamış, hem de yiyeceğimiz "et" oranını azaltmış.
önünde uzun kuyruk oluşunca çabuk pişmesi için ateşi fazla harlı veriyorlar, ya et kuruyup peksemet gibi oluyor, ya da haşlanmış gibi bir et çıkıyor. aslında döneri koydukları kendi yapımları olan minik pideler lezzetli ve gevrek. kebap da tam tersine, öyle ahım şahım anlattıkları gibi "dönerde son nokta" ya da "bunu yemeyen döner yedim demesin" kadar lezzetli değil.
benim için yine i̇stanbul'da şampiyon şirinevler'deki "tarihi sebat et döneri"... bu insanlar eti alıp birgüzelsinirinden ayırıyor, ayıklıyor, ondan sonra geriye kalan "temiz" eti, 3 gün marine edip şişe öyle takıyor.
bana kalırsa döner severler gidip bir sebat dönerini denesinler, hem daha lezzetli bir döner yemiş olurlar, hem de karadenizli asım usta'nın dükkanının önünde sıra bekleyen insanlar daha az sıra beklemiş olurlar...