bir kere en başta söylemem lazım, bu mekanı tasarlayanlar ve konsepti türkiye'ye getirenler bu işin algoritmasını biliyor. her şey özenilmiş, düşünülerek mekana konmuş. o kararında ve ince ''parisien'' havayı girer girmez hissediyorsunuz. lezzete gelince ''pataşu'' tanımını dilimize sokan girişimcilik örneği diyeyim siz gerisini anlayın. değişik bir inovasyon örneği gördüm ben mathilda'da... yalnız şöyle bir sıkıntısı var bence, şu anki türkiye'ye biraz fazla. eleştiren çok olacaktır, onları da sığ gastronomik bakışlarıyla baş başa bırakmalı. zira, sabah kahvaltısında dandik endüstriyel peyniriyle metrelerce sünen adana böreğine bayılan, tatlı olarak sadece ''dondurmalı künefe'' seven, 1000 yıllık kültürü gereği çekirge yiyen asyalı'ya '' iyy iğrenç!'' diyen ve maalesef sayıları fazla olan kitle anlamayacaktır, eleştirecektir. mathilda'nın mutfağı ve satın alması hakkında bizzat bilgi aldığım için böyle ''atıp tutuyorum''. burada 1. sınıf belçika çikolatası, 105 yıldır aile işi tatlıcılık olan bir ekip tarafından işleniyor. profiterolün sosu, pataşusu, üst toppingleri ile reçetelerinin kararı/kalitesi champ ellyse'deki veya viyana'daki 100 yıllık bir cafe den düşük değil. siz siz olun, ''atıp tutmadan önce'' buna göre değerlendirin! tahin soslu klasik dolgulu profiterol ve lotus pataşu favorimiz oldu.