hakkında yazılabilecek her şey yazılmışken daha ne ekleyebilirim ki diye düşünüyorum, yine de istanbul'da en sevdiğim yerlerden biri olan mandabatmaz hakkında iki kelam etmeden geçmek istemedim.
hep derim; bir türk kahvesi vardır, bir de mandabatmaz. o minicik dükkanda, daha doğrusu önünde, taburelerde saatlerce oturabilirim.
istanbul'da türk kahvesi içebileceğiniz tabii ki sayısız yer var, çok kötü yapanlar da var (arçelik telve çıktı kahve bozuldu) olması gerektiği gibi yapan yerler de. mandabatmaz bana göre hepsinden farklı bir yerde. kıvamı farklı, kahvesinin aroması farklı, o minicik sokak (olivia geçidi) farklı, galatasaray formaları ile gittiğimiz bir gün, fenerbahçeli olduğunu öğrendiğimiz ve bize dünya tatlısı şakalar yapan işletmecisi cemil bey farklı ^^ ve kahvenin şekerini tam ayarlayabilen tek yer de burası. az şekerli istediğinizde gerçekten az şekerli geliyor, orta istediğinizde şerbetli kahve yerine tam kararında, orta şekerli bir kahve. fal meraklısı bir insan olduğumdan her defasında 'bu kahvenin telvesi ile ne fal bakılır ama' diye düşünsem de, şimdiye kadar sayısız defa gittim, hiçbirinde de yanımda faldan anlayan biri olmadı, kısfmet :)
i̇stiklal'e çıktığımda uğramadan geç(e)mediğim iki yer var; biri st. antoine kilisesi, diğeri de mandabatmaz.
bir kahvenin 40 yıl hatırı varsa, mantabatmazın hatır kredisi limitsizdir. hep var olsun.