bir zamanlar okuduğum bir yazıda şöyle diyordu:
“i̇nsan üsküdar’a niye gider ki? ya motora binip karşıya geçecektir, ya da kanaat lokantası’ndayemekyiyecektir.”
ben bu semte karşı bu denli acımasız değilim tabii ki.
avrupa yakası için tarihi yarımada neyse, asya tarafı için de üsküdar odur bence. ve buranın nedense hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir koşuşturması vardır. sabit bir noktada durup gelip geçenlere baktığınızda, i̇stanbul’un bu yaşlı semtinde insanların hep bir yerden ötekine yetişmeye çalıştıklarını görürsünüz. üsküdar’daki ideal sabit nokta, hem hayata mola verip lezzetli yemekler yiyebileceğiniz, hem de yaşamın hayhuyu içinde debelenen “i̇stanbullu”ları gönül rahatlığıyla seyredebileceğiniz kanaat lokantası‘dır bana kalırsa. cam kenarındaki sakin bir masaya kurulup iskeleye, marmaray’a, otobüse yetişmek için hızlı adımlarla yürüyen insanlara, yüzlerindeki telaşlı ifadelere, yer yer endişeli, zaman zaman da öfkeli anlatımlara bakarak onlara yaşam öyküleri uydurmak çok keyiflidir kanaat lokantası’nda.
i̇ş yerime yakınlığı sebebiyle sık sık gittiğim bu mekan, “esnaf lokantası” kategorisinde yer almasına karşın, bana kalırsa esnaf bütçesini zorlayacak fiyatlar sunar aslında. yine de, başka bir kategoriye sokmam pek mümkün olmadığı için, ben de bu şekilde değerlendireceğim.
mekanın 1933 senesinde bir rumelili aile tarafından kurulduğuna ve aynı ailenin yeni kuşakları tarafından işletildiğine dair dedikodular olsa da, bendeniz bu konuda ayrıntılı malumat sahibi olduğumu söyleyemeyeceğim. lakin gerçek olan şu: mekan hayli eski ve uzun yıllardır süregelen bir geleneği devam ettiriyor. burada semtin yerel halkını, bizim gibi iş yeri tayfasını, hacı hoca takımını, pek çok “guide”a girmesinden mütevellit turistleri aynı anda, yan yanayemekyerken görebilirsiniz. burada yiyen bu güruhun beşibenzemezliği, ya da kibarca söyleyelim heterojenliği oldum olası hoşuma gitmiştir.
kanaat’in salonu gayet ferahtır. her zaman herkese yer vardır burada. hiç ayakta kaldığım, yer bulamadığım olmamıştır. favorimi soracak olursanız, demin anlattığım sebeplerden ötürü cam kenarı derim.
buraya girdiğinizde tam sağınızda bir tatlı tezgahı karşılar sizi, onun ilerisinde zeytinyağlılar kuzu gibi yatmaktadır. salonun tam çapraz köşesinde ise ızgaralar, kebaplar, et yemekleri dumanları tüte tüte pişer; insanın ağzının suyu akar.
kanaat’teki çorba seçkisi şehriyeli tavuk, pirinç, işkembe, mercimek, paça, yayla, domates çorbalarından oluşur. ben, her defasında, öğlen vakti işkembe içerim burada. şunu unutmayın, iyi yapılmış bir işkembe çorbası bir sarhoş yemeği değil, başlıbaşına ciddi bir çalışmadır. mercimek ve paçası da lezizdir bana kalırsa.
et yemekleri arasında beğendili kebap, tandır, kuzu kapama, orman kebabı, kuzu ciğer dolma, çoban kavurma, elbasan tava, saç kavurma, hindi dolma, kağıt kebap her daim ön plana çıkar ve keyifle yenir. bunların içinde en favorilerim, ciğer dolma ve saç kavurmadır. her ikisinin de olağanüstü yağlı olduğunu ve pek çok damağa hitap etmediğini, özellikle sağlıklı yaşam konusuyla kafayı bozmuş bünyeler için hiç uygun olmadıklarını belirtmem gerekiyor.
bunların dışında, mekanın döneri de şaşırtıcı derecede iyi gelir bana zaman zaman. klasik kombinasyonumu yaparak döner ve beğendi alır, keyifle dışarıyı seyreder, hayallere dalarım. i̇yi bir işkembe çorbası üzerine, beğendili döner beni kendimden geçirir açık konuşmam gerekirse.
envai çeşit zeytinyağlı arasında ise imambayıldı, arnavut ciğeri, fasülye pilaki, lahana dolması, taze bakla, enginar dolması severek mideye indirdiklerim arasındadır.
bunların yanı sıra mekanın özbek pilavı da, yağlı mı yağlı, ama insanın damağını çatlatan bir lezzettir.
saymakla bitmeyen tatlılar arasından da kaymaçina, tel kadayıf, keşkül favorilerimdir. ayrıca ayvalı kompostosuna da bayılırım.
bütün bu yemekler, senelerce süren çalışmanın ve el emeğinin ürünüdür. kanaat’in müşterileri de garsonları da ömür boyu vazgeçmezler buradan. geleneği yaşatırlar. bana kalırsa kentin en güzel lokantalarından birisidir. hafiften pahalıdır, ama hacı abdullah gibi kendini fine dining sanan turistik bir işletme de değildir.
bir gün i̇stanbul’un bir yakasından diğerine geçerken üsküdar’ı kullanın bu lezzet noktasına uğrayın mutlaka.
-----02 jan, 2015-----
bir zamanlar okudugum bir yazida söyle diyordu:
"insan üsküdar'a niye gider ki? ya motora binip karsiya geçecektir, ya da kanaat lokantasi'ndayemekyiyecektir."
ben bu semte karsi bu denli acimasiz degilim tabii ki.
avrupa yakasi için tarihi yarimada neyse, asya tarafi için de üsküdar odur bence. ve buranin nedense hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir kosusturmasi vardir. sabit bir noktada durup gelip geçenlere baktiginizda, istanbul'un bu yasli semtinde insanlarin hep bir yerden ötekine yetismeye çalistiklarini görürsünüz. üsküdar'daki ideal sabit nokta, hem hayata mola verip lezzetli yemekler yiyebileceginiz, hem de yasamin hayhuyu içinde debelenen 'istanbullu'lari gönül rahatligiyla seyredebileceginiz kanaat lokantasi'dir bana kalirsa. cam kenarindaki sakin bir masaya kurulup iskeleye, marmaray'a, otobüse yetismek için hizli adimlarla yürüyen insanlara, yüzlerindeki telasli ifadelere, yer yer endiseli, zaman zaman da öfkeli anlatimlara bakarak onlara yasam öyküleri uydurmak çok keyiflidir kanaat lokantasi'nda.
is yerime yakinligi sebebiyle sik sik gittigim bu mekan, 'esnaf lokantasi' kategorisinde yer almasina karsin, bana kalirsa esnaf bütçesini zorlayacak fiyatlar sunar aslinda. yine de, baska bir kategoriye sokmam pek mümkün olmadigi için, ben de bu sekilde degerlendirecegim.
mekanin 1933 senesinde bir rumelili aile tarafindan kurulduguna ve ayni ailenin yeni kusaklari tarafindan isletildigine dair dedikodular olsa da, bendeniz bu konuda ayrintili malumat sahibi oldugumu söyleyemeyecegim. lakin gerçek olan su: mekan hayli eski ve uzun yillardir süregelen bir gelenegi devam ettiriyor. burada semtin yerel halkini, bizim gibi is yeri tayfasini, haci hoca takimini, pek çok 'guide'a girmesinden mütevellit turistleri ayni anda, yan yanayemekyerken görebilirsiniz. burada yiyen bu güruhun besibenzemezligi, ya da kibarca söyleyelim heterojenligi oldum olasi hosuma gitmistir.
kanaat'in salonu gayet ferahtir. her zaman herkese yer vardir burada. hiç ayakta kaldigim, yer bulamadigim olmamistir. favorimi soracak olursaniz, demin anlattigim sebeplerden ötürü cam kenari derim.
buraya girdiginizde tam saginizda bir tatli tezgahi karsilar sizi, onun ilerisinde zeytinyaglilar kuzu gibi yatmaktadir. salonun tam çapraz kösesinde ise izgaralar, kebaplar, et yemekleri dumanlari tüte tüte piser; insanin agzinin suyu akar.
kanaat'teki çorba seçkisi sehriyeli tavuk, pirinç, iskembe, mercimek, paça, yayla, domates çorbalarindan olusur. ben, her defasinda, öglen vakti iskembe içerim burada. sunu unutmayin, iyi yapilmis bir iskembe çorbasi bir sarhos yemegi degil, baslibasina ciddi bir çalismadir. mercimek ve paçasi da lezizdir bana kalirsa.
et yemekleri arasinda begendili kebap, tandir, kuzu kapama, orman kebabi, kuzu ciger dolma, çoban kavurma, elbasan tava, saç kavurma, hindi dolma, kagit kebap her daim ön plana çikar ve keyifle yenir. bunlarin içinde en favorilerim, ciger dolma ve saç kavurmadir. her ikisinin de olaganüstü yagli oldugunu ve pek çok damaga hitap etmedigini, özellikle saglikli yasam konusuyla kafayi bozmus bünyeler için hiç uygun olmadiklarini belirtmem gerekiyor.
bunlarin disinda, mekanin döneri de sasirtici derecede iyi gelir bana zaman zaman. klasik kombinasyonumu yaparak döner ve begendi alir, keyifle disariyi seyreder, hayallere dalarim. iyi bir iskembe çorbasi üzerine, begendili döner beni kendimden geçirir açik konusmam gerekirse.
envai çesit zeytinyagli arasinda ise imambayildi, arnavut cigeri, fasülye pilaki, lahana dolmasi, taze bakla, enginar dolmasi severek mideye indirdiklerim arasindadir.
bunlarin yani sira mekanin özbek pilavi da, yagli mi yagli, ama insanin damagini çatlatan bir lezzettir.
saymakla bitmeyen tatlilar arasindan da kaymaçina, tel kadayif, keskül favorilerimdir. ayrica ayvali kompostosuna da bayilirim.
bütün bu yemekler, senelerce süren çalismanin ve el emeginin ürünüdür. kanaat'in müsterileri de garsonlari da ömür boyu vazgeçmezler buradan. gelenegi yasatirlar. bana kalirsa kentin en güzel lokantalarindan birisidir. hafiften pahalidir, ama haci abdullah gibi kendini fine dining sanan turistik bir isletme de degildir.
bir gün istanbul'un bir yakasindan digerine geçerken üsküdar'i kullanin bu lezzet noktasina ugrayin mutlaka.