uzun süredir adını duyduğum adanalı hasan kolcuoğlu'nda bir veda yemeği sebebi ile bulundum. burası tam anlamıyla ağırlanma ve pohpohlanma hastalığımızın ilacı olmuş bir işletme. girişte 2-3 kişi tarafından karşılanıyorsunuz. onlar sizi başka bir görevliye yönlendiriyor sonra o kişi başka bir arkadaşına o da başka bir görevliye sevk ediyor. açıkcası ne olduğunu anlamadan kendinizi masada buluyorsunuz. mekan oldukça büyük bir yer 700-800 kişi kapasiteleri olduğunu varsayıyorum. gürültü had safhada, birbirini duymak güç ayrıca ne hikmetse kapalı alan duman altı olmuş, sigara enteresan bir biçimde serbest.
gelelim yemeklere. kalabalık bir grubuz 13-14 kişi. zaten diğer masalar da öyle. öyle 2-3 kişilik masalar nadir. önceleri gelenler fix menü almamızı söylediler. onlara uyup fix seçtik ve inanın yemek yağmuru başladı, masa adeta mezeye boğuldu. buraya ufak bir not bırakayım, mezelere fazla yüklenmeyin sonra muhtemelen ogelenkebabı yiyemeyeceksiniz çünkü çoğu arkadaşım öyle oldu. mezeler çeşitli, biten tabağın yerine yenisi hemen geliyor. ayrı parantez açacağım 2 meze oldu; çiğ köfte ve pastırmalı humus. gerçekten iyiydiler. onun dışındakiler pek lezzetli değildi.
mezelerle münasebetimiz bitince meşhur metrelik kebap geldi, sunumu enteresan, yine abartı hastalığımız burada da baş göstermiş. masaya yüksek bir sunum tahtası üzerinde şişe geçirilmiş kebap ve tavuk etiyle dolu bir porsiyon geliyor. şef, garsonlar eşliğinde kebabı kendi sunuyor. bu arada lütfen biri bana açıklasın, yemeği niye alkışlıyoruz? resmen bizim masadan alkış almadı diye şef küstü gitti. tabi bizim dışımızda restoran yine gürültü kıyamet sürekli bir alkıştır gidiyor. etten şişi ayırıyorlar altı üstü evrenin sırrını bulmadılar, bırakın bu abartıyı artık lütfen. kebaba gelirsek lezzet olarak yerini bulamamış bir yemek diyeceğim çünkü et ve tavuğun koku, yağ ve lezzet olarak birbirine karışması hüsrana uğrattı. nitekim bir parça yedim ve bıraktım. zaten kebaba masadan da çok talep olmayınca garsonlar küser gibi kaldırıp götürdüler.
en sonda da tatlılar geldi; trileçe, kadayıf ve irmik helvasıydı yanlış hatırlamıyorsam. tatlar yine standart. zaten işletme mutfağı fabrika gibi fix menü basmaya alıştığı için buralarda lezzet aramak da yersiz oldu.