yüksel bey, çocukluğundan beri evde yediği muhteşem lezzetleri başkalarıyla paylaşmk için annesine zorla işi bıraktırtmış:)
kuruluş aşamasında kafeye ilk önce anneannesinden kalma koltuğu getirmiş.(duvarda asılı olan gelinlik de anneannenin :) eski eşyaların verdiği o farklı ruhu sevdiğini gören kimi yakınları, çeyiz sandıklarındaki eşyaları hediye etmişler.
bir güntürkkahvesini evdeki vitrinden getirdiği fincanda içmeyi denediklerinde, sunum için neden olmasın ki diyorlar ve yüksel bey için yeni bir macera başlıyor. her gittiği şehirde antika pazarlarını bulup kendi koleksiyonunu oluşturuyor.
bayılarak yediğimiz tereyağlı un helvasını da başlarda annesi cenaze törenlerini anımsatır diye pek istememiş. bazen yaparım isteyen olursa sunarsın deyip oğlunu da kırmamış. bu durumu kafasına koyan yüksel bey menülerin üstüne annesinden gizli *un helvamızı denediniz mi?* notunu yapıştırmış ve aldığı dönüşlerle annesinin bu müthiş tatlısını menüye transfer etmiş . (yine dediğini yaptırmış ;)
neden velvet/kadife derseniz ki bence hikayenin en güzel yeri. i̇sim zaten yüksel bey’in önceden aklındaymış. fikrini ailesiyle paylaştığında, zamanında anneannesinin annesinin yüzündeki güzellikten ötürü kadifem diye seslenildiğini anlatmışlar.
gelen konukları müşteri gibi değil de evlerine gelen misafir gibi ağırlıyorlar. başarılarının esas kaynağı da bu bence.
atmosferden etkilenip hikayenizi dinlemek isterim dediğimde kırmayıp vakit ayırdıkları için çok teşekkür ederim.