pera.. gönlümün fatihi yine tam kalbimden vurdu beni.
ruhum ya 1950'lere ait ya da 2000'lere göre fazla dingin.. kendine has ruhu olan, içine yaşanmışlık ve hatıralar sinmiş yerlere bayılıyorum çünkü. tarih, nostalji kokan neresi varsa orada alıyorum soluğu. yanımda huzurumu, suskunluğumu paylaşabilecek insanlarla. çünkü bazı mekanlar, herkesle paylaşılmamalı bana kalırsa. velvet gibi.. kendini buraya ait hissetmeyen insanlarla gelmek ortamın bu ruhuna ihanet sanki.. o yüzden siz siz olun, değer verdiğiniz insanlarla en az bir kez bile olsa gelip burayı yaşayın, o antika fincanlarda bir kahve içip birbirinize 40 yıllık hatır bırakın.
para odaklı, bazen de kazıklayalım gitsin anlayışındaki işletmelere karşı küçücük alanda o kadar büyük rekabet oluşturmuşlar ki adım atan her yeri bırakır müdavimi olur. garantisini veririm. o yüzden boğaz'daki en güzel manzaraya sahip yerleri bile sildi gözüm burdan sonra, kıyaslamam bile burdaki huzurla, sıcaklıkla.
kaç mekan görebilirsiniz ki 1951 yılına ait anneanne gelinliğini duvarda sergileyebilecek inceliği ? ve bunu dekora müthiş uyarlayabilecek zevki ? cevabınızın hiç bir yerde olduğunu duyar gibiyim. vintage tarzı döşenmiş bu minik ev atmosferli küçücük kafeye bayıldım ben ! eşyaların çoğu mekanın işletmecisinin anneannesine ait. kristal görünümlü lamba arkasına asılmış aile fotoğrafları, üzerinde kurabiye yer alan minik soba, sandalye, duvardaki gelinlik, el emeği danteller.. bunca yadigârın, hatıra değerini bilen insanların elinde olması mükemmel bir şey bana kalırsa..
yaptıkları ismin hakkını kesinlikle veriyorlar ve en güzel övgüyü hak ediyorlar tüm emeği geçenler. "un helvası sevmem ki" diyen bana "bayıldım" dedirten insanlar, "türk kahvesi içmem ki" diyen banatürkkahvesi sevdiren fincanlar.. evet, her fincanın ayrı hikayesi var ve sırf o hikayelerle ortak payda yakalamış olabilmek için bile sevmediğim o kahveyi içtim. sonuç ? ruhum doydu, gözüm doydu, damağım tatlandı.. kahve de o kadar lezzetli geldi ki tercihlerimi gözden geçirebilirim :)
ben günümü en değer verdiğim insanlardan biriyle, un helvasıyla, 1960 yılına ait i̇talyan güzeli pembe bir fincanla taçlandırdım.. yüzüm gülerek ayrıldım, hatta sırıtarak..
gerçekten emeklerine, yüreklerine sağlık.. i̇stanbul'da hala böylesi yerler, böylesi insanlar var dedirtiyorlar..