seneler sonra bana zomatoyu açtırıp, yorum yazdırmaya niyetlendirecek bir deneyimi sizlerle paylaşmak istiyorum. buparkfora'ya 3 ay arayla ikinci gidişimizdi ve yazdıklarım her iki sefer için de geçerlidir. (dileyenler için kısa özet en sondadır)
mekanın girişini bulmak için gözlerinizi dört açmanız gerekiyor, zira beşiktaş istikametinden giderken tabelaları ağaçlardan görünemeyecek kadar küçük yapılmış ve herhangi bir ışıklandırması da bulunmuyor (ayrıca gmaps ve yandex açık olmasına rağmen ikisinde de farklı farklı yerlere yönlendirmesi cabası). i̇lk gidişimizde uyarmamıza rağmen herhangi bir değişiklik olmamıştı.
mekanın yerine denebilecek hiçbir şey yok; tam boğazın kenarında, karşınızda güzelim kuleli'ye nazaran keyifle oturup vakit geçirebiliyorsunuz. gerçi bunun aynısını, mekanın içinde bulunduğu cemil topuzlu parkı'nda 2 metre ötede de yapabiliyorsunuz ama olsun. verdiğim 2 puan'ın 1'i boğaz'a, diğeri de kuleli'ye olarak düşünebilirsiniz.
aşağıdaki yorumlarda da bahsedilmiş, kapalı alana oldukça dik olan 15-20 basamak inince ulaşabiliyorsunuz. bu alanda sağlı sollu "günlük" balıklar ve deniz mahsülleri sergilendiği için ıslak ve aşırı kaygan bir zemin oluşuyor, aman dikkat derim. ayrıca benim kişisel fikirlerimden dolayı, bu alanda bulunan 3-4 tankta sergilenen ıstakozlar insanı rahatsız edebiliyor (canlı canlı ölümü bekleyen ve her an bir arkadaşı eksilen hayvanları görmek içimi kötü yapıyor doğrusu). bunu bir yana bırakırsak, balıklar taze duruyordu, fakat jumbo karidesler ciddi bir şekilde kendilerinden geçmişti. siz siz olun, mahsüllere bakmadan sipariş vermeyin.
mekanın ayrıca üst terası bulunuyor, buraya ulaşım tabii ki daha kolay - masanıza geçerken düşme veya kayma riskiniz yok. hatta kesintisiz manzarası olduğu için çok daha ferah, fakat rüzgar estikçe burnunuza çalınan ve nereden geldiği anlaşılmayan bir klor kokusu size eşlik edebiliyor. ayrıca tamamen açıkta kaldığı için rüzgar çarpma olasılığı olabiliyor, buna uygun şekilde giyinmeniz önerilir.
çalışanlardan bahsetmek gerekirse, etrafınızda bir sürü garson gezdiği doğrudur, fakat ne kadar efektif ve etkili bir şekilde hizmet sağladıkları tartışılır. bir masaya oturduktan sonra başka bir yere geçme kararı almıştık; bunun için anında yardımcı oldular ve "siz buyrun, biz her şeyi getiririz" diye ağırladılar. diğer masaya geçtiğimizde (ki 20 metrelik bir mesafe bile değil), önceki masadaki her şeyin tamamlanması en azından 10 dakikayı buldu. i̇kram olarak verdikleri ekmekleri sadece sizin küçük tabağınıza bırakıyorlar, ve tüm yemek boyunca bir tane beyaz ekmek bir tane mısır ekmeği dilimi veriliyor - gerisini ancak isterseniz teker teker ikram ediyorlar. başlarda sipariş vermek istediğimiz anda yanımızda biten garsonlara, akşam 9'dan sonra mekanı dolduran arap ailelerle müthiş ilgilenmelerinden dolayı ulaşmak zorlaşıyor - hesap ödemek için de en az 15 dakika beklememiz bundandır.
gelelim yemeklerine. son gidişimizde 3 kişi olarak yenilenlerin özetini izninizle geçiyorum:
- kavun ve beyaz peynir: kavunun servisini gerçekten güzel yapıyorlar, ve lezzeti de her iki seferinde yerindeydi. bir büyük kavunun 1/5'lik bir dilimini 3 kişi olarak bize yeterli gelmişti. beyaz peyniri ise dışarıda gideceğiniz herhangi bir balıkçınınkinden aşağı olmasa da yukarı da değildir.
- levrek marin: i̇lk seferde de mideme dokunmuştu. kendisini çok sevdiğim için ikinci seferde de dayanamayıp söyledim ve maalesef yine mide fesadıyla sonuçlanan bir gün oldu; hatta bu rahatsızlık ertesi güne de yansıdı.
- karides güveç: fazla söze gerek yok; neyi bolcana tereyağlayıp, güveçte domates ve biberle fırına verseniz leziz oluyor.
- ana yemek olarak levrek ızgara: üçümüze porsiyonlanmış şekilde gelen balıkların boyutları gayet iyiydi; fakat o sunum resmen insana küfür gibi geliyor. bir koca balık tabağında, balık haricinde olanlar: haşlanmış bir patatesin 1/5'i ve üzerinde ince kıyılmış maydanoz, ince kurdele şeklinde kesilmiş bir limon, bir adet ikiye bölünmüş çeri domates ve iki, bilemediniz üç sap roka (gunesgezmede'nin eklediği resimdeki tabak yenmiş olsa da gerçekten iki lokma yenmiş, dolu tabakta ekstra bir şey yok).
- meyve olarak karpuz ve üzüm: lezzeti ve sunumu gayet yerindeydi.
- kadehte kırmızı ve beyaz şaraplar: bunları ilk seferde içtiğimiz için ikincide hiç niyetlenmeyip 20'lik rakıya yöneldik. şarap içecekseniz kesinlikle şişe açtırın veya kadeh olarak ne veriyorsunuz diye mutlaka sorun. zira biz sormadan birer kadeh söyleyince sirkeden bozma ve insanı hayattan soğutan beyaz ve kırmızı şarapların varlığını deneyimliyorsunuz.
3 kişi olarak yenilen bu yemeğe ve içilen bir küçük rakıya 700tl'nin üzerinde bir hesap gelmesini de sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum. zira bu fiyata hiçbir sindirim problemi yaşamayacağım, yediğimi bayıla bayıla yiyeceğim, mezemiz tam, ana yemeğimiz göz doyurucu, tatlımızı yedikçe ağzımızın sulanacağı bir yemek beklerken; güzelim manzaraya gözlerimi dikip iç çeken bir halde akşamımı tamamlamayı bir daha tercih edeceğimi sanmıyorum.
kısa özet: 2 puan bile fazla, ama boğaz ve kuleli manzarası için ayrı ayrı verilen 1'er puandan ibarettir.