bir şehre indiğiniz ilk an ya da ilk defa tanıştığınız bir insanda gözünüze çarpan ilk şey veya bir restauranta adım attığınız ilk saniye...bu anlık ruh halleri, o şehri, insanı ya da restaurantı ilk bakışta sevip sevmemenizi etkiler.
paps italian'a girdiğimde ilk gözüme çarpan sıra sıra dizilmiş viski şişeleri oldu. neden bir i̇talyan restaurantta viski ön plana çıkarılmak istenir diye düşünürken menuyü elime aldığımda bir şok daha yaşadım. i̇çecek menüsünde de ilk sırada viskiler yer almaktaydı.
aslında paps'e girmemizi sağlayan dışarıdan gördüğüm şarküteri ürünleri olmuştu. hem şarküteri hem de isminin italian olması beklentiyi yükseltmişti. ama yazımın başında belirttiğim işte o ilk an yani viski şişeleri benim maalesef kısa sürede paps'den soğumama yol açmıştı.
yine de keyifli bir iş çıkışı akşam yemeğini benim anlık algılarımla bozma niyetimiz olmadığından, maalesef soğutma sistemi yeterli düzeyde çalışmasa da, masamıza oturduk.
dışarıdan gördüğüm şarküteri ürünlerini tatma vakti gelmişti. şarküteri tabağınız için geniş bir tercih hakkınız bulunuyor. napoli, milano ve picante salamları, proscuitto, coppa, sopressata gibi birçok i̇talyan lezzetlerini paps menüsünde bulabilirsiniz..(domuz ürünü tercih etmiyorsanız bir bresaola ve füme antrikot tercihi yapmanız mümkün.)
bu noktada türkiye'de çok fazla rastlamadığımız burrata ve pecorino peynirleri burada bulabilmek mümkün.
buraya kadar her şey iyi hoş ama ısmarladığımız pecorino, parmesan/34 aylık, picante salamı ve prosciutto(antipasti menüsünde yer alan prosciutto (fabrikasyon olduğu belli, kuru ve biraz kalın kesim, üzerine biraz balsamic ile beraber yemek damakta fark yaratabiliyor) vasat, hatta pecorino neredeyse kötü.
i̇şletmeci değilim, ne nereden nasıl hangi şartlarla getirilir bilemem, bilmek de benim işim değil. ama bir menüde varsa ve isminin italian olduğunu iddia eden bir restaurantın menüsünde varsa kalitelisini beklemenin de hakkım olduğunu düşünürüm.
bir diğer hayal kırıklığı ise şarap menüsü oldu. 10 adedi bile bulmayan bir kırmızı, ne kadar kırmızıların butik şarap üreticilerinden ithal edildiği söylense ve az olan menüyü meşrulaştırma çabası da olsa bana göre yeterli olmaktan çok çok uzaktı.
bu menüde iki şişe şarap açtırdık. i̇lki i̇talya'nın kuzeydoğu bölgesinde yer alan, çok bilinmeyen bir şarap region ı olan friuli bölgesi üzümlerinden refosco üzümüydü. koyumor, hafif keskin, damakta yoğun frenküzümü, böğürtlen ve erik tadı bırakıyor. güzel bir sofra şarabı, şarküteri ürünleri ile güzel gidiyor.
diğer şarap ise ilginç şişesi ile barbera region ın dan yine butik bir üreticinin şarabıydı. asiditesi dengeli, damakta meşe ve orman meyveleri, taneni az, ilk yudumda iyi ama sürdürülebilir olmayan yine de paps'de şans verilmesi gereken kırmızılardan.
main course olarak 3 farklı pasta söyledik. adaçayı ile tatlandırılmış tereyağlı sosun eşlik ettiği ev yapımı ıspanaklı fettucini gerçekten güzel yapılmış, tam kıvamında bir ana yemekti. kalamar ve kuşkonmazlı fettucini ise yine oldukça başarılıydı.
pizza menüsünden sipariş vermedik ama napoli usülü pizza yaptıklarını belirttiler, her ne kadar mekanda yer alan elektrikli fırından dolayı içime pek sinmeyecek olsa da bir sonraki sefer pizza larını denemeyi planlıyorum.
mekana kendi şarabımızla gelebilir miyiz sorusuna olumlu karşılık aldık.
espresso kıvamı oldukça iyi, tiramisu ise yine denenebilecek lezzetlerden.
fiyat olarak değerlendirdiğimizde, bir şişe şarap, başlangıç, main course ve tatlı ile beraber pp 125-150tl olarak düşünebiliriz.
paps'e ilk girdiğim anda bende oluşan olumsuz algı ana yemeklerle beraber biraz yumuşamakla beraber, i̇stanbul'da daha iyi i̇talyan'lar bulmak mümkün.
tekrar gider miyim; evet