i̇şletmeler söz konusu olduğunda, sundukları lezzetler kadar karakterleriyle de ilgileniyorum. prensipli çalışan mekanlar, benim için özel bir yere sahip. i̇brahim tuna’nın ataşehir’de ev yapımı makarnalarını servis ettiği fauna’sı ise hem lezzetleri, hem de karakteriyle aklımda kalan bir yer oldu.
mekan küçük, mütevazı ve bir ev havasında. mutfak buranın büyük kısmını kaplıyor. i̇brahim tuna’nın işine ve konuklarına duyduğu saygıyı her ayrıntıda yakalıyorsunuz.
tuvalet hijyeni kusursuzdu. evimdeki kadar temizdi. teşekkür ederim.
i̇brahim bey, butik hizmet konusunda örnek bir tavra sahip. rezervasyon yaptırmak istediğimizde, serviste yaşanabilecek olası aksaklıkları dürüstçe paylaşması takdire şayandı. pazar ve pazartesi günleri çalışmıyorlar. salı-perşembe arası 12:00 – 15:30 arası müşteri kabul ediyorlar. cuma ve cumartesi günleri ise son müşteri kabul saatleri 20:30.
aslına bakarsanız menüde sıra dışı bir şey yok. bir çeşit çorba, makarnalar, bir çeşit et ya da balık yemeği, iki çeşit salata ve iki çeşit tatlı. her şey küçücük bir kara tahtaya sığıyor. sınırlı ama her kalemi ustalıkla hazırlanan bir menüsü var. yemeklerin çoğu bildiğimiz şeyler olsa da, hepsi olağanüstü bir özenle hazırlanıyor. olması gerektiği gibi. doğru şekilde.
köz kırmızı biberli nohut çorbasını çok başarılı buldum. üç-dört ayrı tat, müthiş bir ahenkle bir araya getirilmiş. her gün tükettiğimiz sıradan malzemeler, insanı tazeleyen ve çorbanın iyisini tanımlayan bir esere dönüşmüş.
makarnaların hepsi taze. sosları da size özel hazırlanıyor. al dente ne demektir, öğrenmek isteyenler burayı ziyaret etmeli. hepsi son derece sade ve her yerde bulabildiğimiz yemekler. ama i̇brahim tuna, bizzat hazırladığı bu makarnaları ve cömertçe kullanılan malzemeleri tam bir dengeyle bir araya getirdiği tabaklarında, farkını sergiliyor. başka yerlerde yediklerinizin ne kadar endüstriyel olduğunu buraya gelince anlıyorsunuz. tulum peynirli ve cevizli ravioli’yi unutmak zor.
fırında kuzu i̇ncik, yediklerimin en iyileri arasında. yalnızca, roka ve kiraz domates yerine pişmiş sebzelerden oluşan bir garnitürle sunulmasını tercih ederdik.
tatlılardan maylobiyi ve çikolatalı rolu baklavayı denedik. yine aynı sadelik ama akılda kalıcı, küçük dokunuşlar. maylobiyi biraz daha başarılı buldum.
çorba, ana yemek ve tatlıdan oluşan bir üçlüyle buradan 40-60 tl düzeyinde ödemeyle ayrılabilirsiniz. (28 kasım 2015) alkolsüz bir yemek için çok mu? kimileri için belki. ancak sunulan his ve kaliteyle kıyasladığımda, ödediğim parayı tümüyle hak ettiklerini düşünüyorum.
ziyaretimden öncemekanhakkında birkaç şey okumuştum. “sıra dışı bir şey yaratmaya çalışmıyorum; yalnızca işimi doğru yapmaya çalışıyorum” diyordu i̇brahim bey. mekandan yaşadığım deneyim tam anlamıyla bu oldu. aslında her öğle yemeğine sıkıştırabileceğiniz, mütevazı bir menü, catering şirketinden değil, gerçek bir şef elinden çıktığını hissettirecek şekilde masanıza ulaşıyor.
web sitesinde, “fauna’da yaşamı yeniden kurdum” dediği kadar var. endüstrileşmenin bir kenara konup, her insana taze ve kaliteli malzemelerle, özenle yemek pişirilen ideal bir dünyayı hayal edin. fauna’da böyle bir dünyanın günlük öğle yemeğini yiyorsunuz.
kısacası fauna, türkiye iklimine pek iyi uyum sağlamış, butik bir i̇talyan lokantası. buraya farklı bir kültürü tanımaya gidecekseniz, hiç zahmet etmeyin. o kadar da yabancı değil çünkü. tabakların ardı ardına gelip gittiği, garsonların koşturduğu bir sofraya oturmak istiyorsanız, burayı tercih etmeyin. çünkü burası çok sakin ve vakur. ama dünyanın tüm kaosunu bir tarafa bırakıp, niteliği her şeyin üzerinde tutan, olgun bir mutfaktan çıkan zarafeti tatmak istiyorsanız; gerçekten özel bir deneyim yaşamak istiyorsanız, fauna’nın misafiri olun.