gazetede çıkan bir haber üzerine güzel güneşli bir günde ilgimi çeken bu mekana uğradım. akaretler yokuşunun hemen hemen ortasında, bjk plazaları geçince hemen sağda, aöf bürosu ile aynı sokağın başını paylaşıyorlar. bir kaç basamak inip küçük bahçeden geçerek, dükkanın kapısından giriyorsunuz. dekorasyon etkileyici, zincir haline gelmiş piyasadaki diğer kitapçılar ile alakası yok. bunun nedeni de, tesadüfen cafe tarafında iki masa yanımda, laptop önünde açık, telefonu elinde işini yürütmeye çalışan mekanın sahibi mimar nazım bey. yoğun olduğundan vaktini almamak amacıyla sohbet edemedim, ama benim kendimce her zaman yaptığım değerlendirmeme göre, mimarlık beyefendinin üstüne tam oturmuş. genel fiziki görünüşü, giyimi, ses tonu, karşısındaki kişi ile konuşma tarzı, insana tam mesleğini seçmiş diye düşündürüyor. herhalde iç tasarımı kimseye bırakmamıştır. ahşap ağırlıklı, yerler siyah beyaz karolu, çok uyumlu yüksek bir girişi var. normalde bizim aklımıza gelmeyen ama mimarlara özgü fikirler ile güzel detaylar var,mesela tavandan sarkan lambalar ve onların kabloları. benim en azından hoşuma gitti değişik olması açısından.
eğer belirli bir kitabı arıyorsanız, kapıda sizi karşılayan gençlere sormanız en iyisi, çünkü dükkanın genel tarzında, rafların üzerinde herhangi bir kategori yazmıyor, ama kitaplar bu tarz ile daha bir onları karıştırma hissi uyandırıyor insanda. çok sayıda yabancı yayın var, yerlilerde de, sıradan best seller tipi kitaplar yerine, daha oturmuş eserler gözüme çarptı. bir sürpriz de aşağı inen bir merdivenin başına geldiğimde karşıma çıktı. dik tahta bir merdiven, ama sağı solukitapdolu. acaba inilecek mi aşağıya, yoksa depo mu diye düşünürken, bir yandan da kitaplara bakarak yavaş yavaş merdivenlerden iniyorum. alt bodruma ulaştığımda çok zevkli bir düzenleme ile karşılaştım. güzel bir ışıklandırma, taş-tuğla duvarlı, kemerli geçişleri olan bir mahzen. bu arada arkamdan da biri geliyor yavaş yavaş ama, göremiyorum, sadece basamakların gıcırtısından anlıyorum. bodrumun en dibinde ki çıkmaz sokak gibi olan oda, çizgi roman deposu. çocukken elimizden düşmeyen, şimdi pırıl pırıl baskıları ile yeniden yayınlanan bütün sevdiğimiz kahramanlar orada. dediğim gibi çıkmaz sokak odadan mecburen geldiğim merdivenlere doğru gelince takipçimi gördüm. girişte hoşgeldiniz diyen genç kızımız. yanlış anlaşılma olmasın, gözden uzak bodrumdakitaparaklarım diye gelmemiş peşimden, zaten güvenlik açısından kamera sistemi ile donatmışlar dükkanı. sadece sorulacak bir şey varsa diye rahatsız etmeden biraz geriden sizi takip ediyor.kendisinden öğrendiğim kadarı ile 7 ay kadar olmuş açılalı. akaretler yokuşunu yürüyerek çıkmayı ben göze alamayacağımdan, görmemiş olmam normal. bu arada dolaşırken aldığım birkitapile cafe bölümüne geçtim. hoşuma giden bir şey de elimde ödemediğimkitapile geçtiğim için, uyarmak ihtiyacı hissettiler. son derece de haklı bir uyarı bence, sakarlık etmek bizim yaradılışımızda var, kitabı kahve ile suladıktan sonra oluşabilecek tatsızlıklara prim verilmemiş. küçük şık bir tezgah. sadece kahve ve kek üzerine odaklandığımdan, menü de ne var bilmiyorum, aşağıdaki yorumlardan okuduğumuz kadarı ile değişik lezzetler mevcut. bir daha ki sefere onları da denerim.
bir dilim kek 7 tl, bir fincan filtre makine kahve 8 tl ( belki de tersidir ) , akaretler yokuşunun tam ortasında soluklanmak için çok fazla değil bana göre.
fotoğraflar fazlası ile mevcut, yanımda makine olsaydı, bodrumu katını de koysam iyi olurdu.
ben içerde oturdum, masalar biraz yakın birbirine, ama zaten küçük bir bölüm cafe, biraz da mecburiyetten. tenha olduğundan beni rahatsız etmedi, kalabalıkken nasıl olur bilmiyorum. zaten bahçede de yokuş trafiği nedeni ile gürültü olduğundan, aslında öyle kahvemi alayım, kitabımı okuyayım tarzı huzur aranan bir yer değil, amakitaptutkunu iseniz bir ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye derim