90larda çocuktum ben, sokaklarda koşturdum, terleyince sırtıma havlu koydu annem, sokağa yemek taşıdı babannem. güneş yavaşça çekilirken akşam vakti, biz çıkardık sokaklara, top peşinde koşturmaya, saklambaç oynamaya, bisiklet çetesiyle bir arka mahalleye yarış yapmaya. her yaz oyunlarımız değişirdi, çocuklar değişirdi, biz değişirdik fakat ev önündeki merdivenlere kurulup, gecelere kadar oturan sokağın anneleri, teyzeleri hep aynıydı. o merdiven sohbetlerinde, ne dertler paylaşıldı, ne sitemler edildi, ne kahkahalar atıldı bilinmez. ben kendimi bildim bileli onlar hep vardı, kimi zaman ağız dalaşı, kimi zaman dayanışma, çoğu zaman gırgır şamata ...
karabatak'ı gördüğüm anda, şöylesi daha doğru olur; sokağa karşılıklı konulan ufak masa sandalyeleri gördüğüm anda herşey geriye sardı ve küçücük ama çok kısa bir zaman diliminde kendimi gördüm çocukluğumda. yine o merdivenler geldi aklıma. çok minik bir an da olsa böyle hissettirdiği için sevdim orayı.
karaköy'ün ara sokaklarından birine konumlanmış bu mekanda, kahvenizi içip kitabınızı okuyabilir, ailenizle gelip yemeğinizi yiyebilir veya arkadaşlarınızla saatlerce sohbet edebilirsiniz. keza bizde iki sevgili oturduk, bir güzel kahvelerimizi içip, dergilerimizi okuyup, çok keyifli vakit geçirdik.
karabatak,kahvemeraklıları için biçilmiş kaftan. burası julius meinl'nin chicago, hamburg, moskova ve viyana'dan sonra türkiye'deki ilk şubesi. mekan iyi, hoş fakat bazı gariplikler de yok değil. menüdeki, 'herhangi birine herhangi bir sebepten servis vermeme hakkına sahibiz' ibaresi tam olarak her sayfaya ne amaçla yazılmıştır? 3 kişilik bir grup 2 kişilik boş bir masaya 3. sandalyeyi neden çekemez? bunlarıda düşünmeden edemedim açıkçası.
birkaç tüyo için çalışanlarla sohbet edeyim diyorum fakat pek mümkün değil, zira hepsi masalara yetişme telaşında. bir tanesinden aldığım bilgiler doğrultusunda öğreniyorumki wiener melange, karabatak'ın en çok tüketilen kahveleri arasında geliyormuş. yumuşak içimli, hoş bir kahve. dip not diyelim; viyana'ya has bukahvedışında birde menüde viyana kahvaltısı (jambon, füme et, kaşar peynir, beyaz peynir, haşlanmış yumurta, bal, reçel, tereyağ, kruvasan ve ekmek) mevcut.
katı ve garip kuralları dışında gidilebilir bir mekan.
-----12 nov, 2014-----
90larda çocuktum ben, sokaklarda kosturdum, terleyince sirtima havlu koydu annem, sokaga yemek tasidi babannem. günes yavasça çekilirken aksam vakti, biz çikardik sokaklara, top pesinde kosturmaya, saklambaç oynamaya, bisiklet çetesiyle bir arka mahalleye yaris yapmaya. her yaz oyunlarimiz degisirdi, çocuklar degisirdi, biz degisirdik fakat ev önündeki merdivenlere kurulup, gecelere kadar oturan sokagin anneleri, teyzeleri hep ayniydi. o merdiven sohbetlerinde, ne dertler paylasildi, ne sitemler edildi, ne kahkahalar atildi bilinmez. ben kendimi bildim bileli onlar hep vardi, kimi zaman agiz dalasi, kimi zaman dayanisma, çogu zaman girgir samata ...
karabatak'i gördügüm anda, söylesi daha dogru olur; sokaga karsilikli konulan ufak masa sandalyeleri gördügüm anda hersey geriye sardi ve küçücük ama çok kisa bir zaman diliminde kendimi gördüm çocuklugumda. yine o merdivenler geldi aklima. çok minik bir an da olsa böyle hissettirdigi için sevdim orayi.
karaköy'ün ara sokaklarindan birine konumlanmis bu mekanda, kahvenizi içip kitabinizi okuyabilir, ailenizle gelip yemeginizi yiyebilir veya arkadaslarinizla saatlerce sohbet edebilirsiniz. keza bizde iki sevgili oturduk, bir güzel kahvelerimizi içip, dergilerimizi okuyup, çok keyifli vakit geçirdik.
karabatak,kahvemeraklilari için biçilmis kaftan. burasi julius meinl'nin chicago, hamburg, moskova ve viyana'dan sonra türkiye'deki ilk subesi. mekan iyi, hos fakat bazi gariplikler de yok degil. menüdeki, 'herhangi birine herhangi bir sebepten servis vermeme hakkina sahibiz' ibaresi tam olarak her sayfaya ne amaçla yazilmistir? 3 kisilik bir grup 2 kisilik bos bir masaya 3. sandalyeyi neden çekemez? bunlarida düsünmeden edemedim açikçasi.
birkaç tüyo için çalisanlarla sohbet edeyim diyorum fakat pek mümkün degil, zira hepsi masalara yetisme telasinda. bir tanesinden aldigim bilgiler dogrultusunda ögreniyorumki wiener melange, karabatak'in en çok tüketilen kahveleri arasinda geliyormus. yumusak içimli, hos bir kahve. dip not diyelim; viyana'ya has bukahvedisinda birde menüde viyana kahvaltisi (jambon, füme et, kasar peynir, beyaz peynir, haslanmis yumurta, bal, reçel, tereyag, kruvasan ve ekmek) mevcut.
kati ve garip kurallari disinda gidilebilir bir mekan.