manzarasıyla, ortamın ambiyansıyla, sevdiklerinizlegüzelöğle/akşam yemekleri yemeyi arzu edeceğiniz bir mekan. the house cafe zincirinin bir üyesi oluşuyla haliyle beklentiniz de yüksek seviyede oluyor.
yemekler, lezzet ve ortama söyleyecek bir söz yok.
ancak, bu ortamdan beklenen nezihlik ve nazik servis elemanları maalesef ki eksik. servis elemanları, müşterileri zannediyorum ki bahşiş beklentisi kaygısı ile arap ve türk diye ayırıyor. hal böyle olunca da, sakini olduğunuz bu şehrin en inci noktasında nahoş bir muamele ile yemeğinizi yemek durumunda kalıyorsunuz.
sipariş verirken yanındaki ıspanağı ‘haşlanmış sebze’ olarak değiştirmek istediğim somonum, önce ‘ızgara sebze’ ve ardından ellerinde haşlanmış sebze bulunmaması gerekçesi ile (?) patates püresi ile geldi. bu sefer de salatası eksikti!
neyse ki sonrasında getirdiler ve afiyete vakıf olabildim...
kaba davranışa gelince: mekanda şemsiyeler açıldı ve dolayısıyla mekan karanlık oldu ve manzaramız kapandı. manzarasıgüzelolan deniz kenarındaki ikili masalardan birine geçmek istedik ancak oralar rezerve masalar idi. garson arkadaşımız bize içeride, başka bir masa önerdi. biz de orası da karanlık diye belirtince bize 20 mt öteden ‘beyefendi burası da gayet aydınlık işte’ diye yüksek sesle bağırdı. el kol jestleri de kesinlikle ‘müşteriyle iletişim’ konusunda bir ders almadığının işareti idi...
özetle, mekanın servis elemanlarının ciddi bir ‘müşteri ilişkileri’ eğitimine ihtiyacı var. umarım dikkate alınır.