karaköy lokantasi 2000 yilindan beri tanidigimiz ve sevdigimiz, henüz o bölgede bugünkü gibi pek çok mekan yokken bizim karaköy’deki gözdemiz konumuydaydi. özellikle makul fiyatli ama dillere destan lezzetler sunduklari ögle yemekleri ile ünlendi. öglenleri esnaf lokantasi tadinda hünkar begendi, ciger tava, tencere yemekleri ve çorbalari çok lezzetli oldugundan tercih sebebi oldu. aksamlari ise tam bir meyhane menüsü ile mezeler agirlikli lezzetleri sunan karaköy lokantasi’na uzun zamandir aksam yemegi için gitmemistik. gerçekten de yer bulmak çok zor oldugundan persembe gecesi için bir önceki cumadan rezervasyon yaptirip 6 kisi olarak gittik.
kapida tam olarak karsilanamadik. 4 arkadas giristeki beyefendiye rezervasyonumuz oldugunu söyledikten sonra cevap alamadik. birbirimize baktigimiz 2-3 dakikadan sonra acaba burasi midir? diyerek girise yakin 6 kisilik bir masaya kendimiz oturduk. mekanda inanilmaz bir ugultu vardi. çinili seramik duvar kaplamalari şık ama tavan aydinlatmasi ve klimalar dekorasyondaki tilsimi bozuyor. sesi emen herhangi tasarim ögesi olmadigindan bagirmadan 6 kisilik masada bile birbirini duymak imkansiz. üst kat biraz daha avantajli ses açisindan ama bizim bir hafta önceden rezervasyon yaptirmamiz oradan masa saglamadi herhalde.
hevesle menüleri istedik ve gidip meze seçimlerimizi yaptik. uzun zaman sonra geldigimiz için tüm mezeleri denemek istedik. fava, pastirmali humus, lakerda, balik pastirmasi, kabak çiçegi dolma gibi degişik mezeler siparis ettik. son dönemde yeterince balik restoranina gittigimizden ara sicak olarak yine ortaya bol miktarda kuzu ciger ve ana yemek olarak da adana köfte istemeye karar verdik.
mezelerden pastirmali humus çok basarili, diger mezeler ve salata ise vasatti. balik pastirmasi kesif bir kokudan dolayi rahatsiz ediciydi. kabakçiçegi dolma ise mevsiminde bu kadar oluyorsa servis edilmese daha iyidi. kuzu ciger ise dört dörtlüktü. nasil bir islemden geçiriyorlar cigeri bilemiyorum ama baskin lezzetine ragmen en ufak bir koku yoktu. lezzetli ve hafif kuzu cigerden birkaç porsiyon daha istedik. keske sonra birsey söylemeseymisiz üzerine.
karaköy lokantasi’ndaki adana köfte hayatimda yedigim-stad önlerinde satilanlar dahil- en kötü köfteydi. hepimiz ayni anda köftelere saldirdik ama neye ugradigimizi sasirdik. eskiden ‘sap gibi’ denilen türde, hangi kirmizi baharatlarin kullanildigini bile anlayamacagimiz kadar asiri tuzlu, içi çig disi yanik köfteleri kizlar yiyemedi. ben inatla denemek için diger tabaklardan da aldim ama hepsi ayniydi. mekanin gürültüsünden kafamiz sismis, bagirmaktan bogazlarimiz agrimaya baslamisken bir de bu köfte soku üzerine saat 21.30’de hesap istedik. kimse nedir niyedir diye sormadi, ama ben masamiza bakan garsona konuyu ilettim.
karaköy lokantasi aksam meyhane menüsüne ‘domuz pirzola’ koymus ama köfte nasil yapilir onu unutmus. içeride çok turist oldugunu biz de farkettik. menüye ceasar salata, bolonez soslu spaghetti, tavuk schnitzel de koyabilirler tabii ama eger aksamlari meyhane menüsü iddialari olacaksa tavsiyem, meze kalitesini iyilestirip, asmali cavit gibi meyhanelere gidip köftelere bir bakmalari.
masamiza bakan gayretli bayan garson, kuzu ciger ve pastirmali humus disinda yildizi hak eden birsey bulamadigimiz karaköy lokantasi’dan, bari sohbetimize tatli ve çay-kahve esliginde baska mekanda devam edelim diye büyük bir hayalkirikligi ile ayrildik. meze ve yemek kalitesi bu haldeyken gürültülü bu mekani meyhaneseverlere hiç tavsiye etmem.
#negezdik