gözlerini sıkı sıkı kapatmalısın…ne görüyorsun gözkapaklarının lacivert dehlizlerinde? i̇ncecik kesilmiş, dilim dilim, lavaşlara gark olmuş, sessiz- sakin bir güç dansediyor: döner! neden? bilemiyorsun sebebini. rüyalarını iki tema süslüyor bir süredir: 1-kendini kızıltoprak’ta sakin sakin araba sürerken görüyorsun gecenin bir saatinde. birden, dehşetle arabanın farlarının çalışmadığını fark ediyorsun. sonra anlıyorsun ki, arabanın motoru da çalışmıyor. ardından görüyorsun ki, sadece seninki değil çevredeki hiçbir arabanın motoru çalışmıyor. i̇nsanların hayret dolu sesleri yankılanıyor sokaklarda. hiçbir elektronik cihaz çalışmıyor aslında. hiç beklemediğin bir anda, büyük bir sıcak dalgası hissediyorsun yüzünde ve bedeninde. anlıyorsun! nedenini hiçbir şekilde kavrayamadığın bir senaryo içinde debeleniyorsun. atom bombası atıldığını, önce makinaların bozulduğunu, ardından bir sıcak dalgası geldiğini düşünüyorsun. az sonra kızaracaksın. kim yapmış olabilir bu saçmalığı? kim bu kadar aptal olabilir? hep bu noktada uyanıyorsun. 2- döner yiyorsun sürekli tekrarlanan rüyalarında. rüyanda içini kaplayanlezzetduygusunun gerçek hayatta hissetiğinle birebir aynı olması ürkütücü. her şey beyinde cereyan ediyor. genelde her atom bombası rüyasının ertesi günü, bir de döner rüyası süslüyor hayal dünyanı ve örümcekler bağlamış bilinçaltını. acaba (kendi iç) dünyanın yok olmasına dair duyduğun derin endişe, bir daha döner yiyemeyeceğine yönelik korkularınla mı örtüşüyor sinsice?
x-men serisinde bir karakter vardır. momentumu aldı mı duvarları yıka yıka ilerler; kimse tarafından durdurulamaz. son bir aydır döner yeme alışkanlıkların işte aynen bu kahramananın yaşam tarzına doğru evriliyor. momentumu almış bir şekilde bir dönerciden ötekine ilerliyorsun. hepsinin tadına bakmalı, hepsini tüketmeli, her gittiğin dükkanı üç beş satır da olsa, kırık dökük türkçenle yazmasılın. seni durdurmaya gücü yetebilecek iki senaryo mevcut: 1-tüm dönercileri dolaşmış olmak 2-ölümcül bir hastalığa yakalanıp bir daha döner yiyemeyecek olmak. (hastalığın adı “donerius” olabilir)
bu kafayla giriyorsun dönerci celal usta’nın kapısından içeri. rastignac misali, keşfedilecek yeni dünyaları ele geçirmeye kararlısın. sir francis drake’i andıran bir korsan tavrın da var ama. yeni dünyada keşfettiğin her şeyin, majestelerinin izniyle kendi kontrolünde olmasını arzu ediyorsun. sömürmek, kullanıp atmak, hayal kurmak, yüceltmek için ordasın. ama bildiğin önemli bir ayrıntı da var: hayat izafiyetten ibarettir. edebiyat faresi bir zat bunu şöyle ifade edecektir şüphesiz: “binbir gece masalları’nı tek başına okumak manasızdır mirim; sen canterbury tales ve deccameron’u hatmetmeden bu üç eserin hiçbirini tam anlayamazsın…”
hülasa-i kelam, karşılaştırmalı bir döner girdabının tam ortasında buluyorsun kendini. tatar salim’in “eli yüzü düzgün” mekan avantajını burada da görüyorsun. kırık dökük, eprimiş bir lokanta değil, adam gibi bir yer karşılıyor seni bayramoğlu’na nazaran. geniş, rahat, havadar… en kalabalık olabilecek öğle saatinde gitmene rağmen çok rahat oturuyorsun. servis hızlı ve güleryüzlü. buna da tam puan. mekanı bulmak, senin gibi ümraniye kırsalına yeterince aşina olmayan gafiller için hayli zor. burada yapabilecek bir şey yok. atakent denen uydunun içinde bir yerlerde lokanta. tarif beklemesin kimse, zira sen de navigasyon cihazı ile buldun celal’i.
döneri padişahlara layık, yağlı, dolu dolu, tatminkar. lavaşı, en son eleştirdiğin üç mekanın içinde en iyisi. i̇nce değil, hamuru hissediyorsun iliklerinde. salatası tatar salim’den sonra ikinci sırada. turşuları gayet iyi. fiyatı da bayramoğlu ve salim ile birebir aynı. (i̇çinden ikircikli bir ses, memleketteki tüm dönercilerin aynı kişi tarafından yönetildiğini fısıldıyor. buraları hem insanlardan para kazanmak, hem de gizli operasyonlarını yönetmek için kullanan bir örgüt canlandırıyorsun imgeleminde. örgütün adını koyamıyorsun bir türlü)
mutlu ayrılıyorsun celal usta’dan. sonraki dönerciye doğru yelken açıyorsun…
dönerci celal usta
atakent mahallesi reşitpaşa caddesi
no:75 e-d ümraniye – i̇stanbul
telefon: +90 216 329 35 40 – 41
-----28 feb, 2014-----
http://lokantalarim.blogspot.com.tr/2014/02/donerci-celal-usta.html
gözlerini siki siki kapatmalisin...ne görüyorsun gözkapaklarinin lacivert dehlizlerinde? incecik kesilmis, dilim dilim, lavaslara gark olmus, sessiz- sakin bir güç dansediyor: döner! neden? bilemiyorsun sebebini. rüyalarini iki tema süslüyor bir süredir: 1-kendini kiziltoprak'ta sakin sakin araba sürerken görüyorsun gecenin bir saatinde. birden, dehsetle arabanin farlarinin çalismadigini fark ediyorsun. sonra anliyorsun ki, arabanin motoru da çalismiyor. ardindan görüyorsun ki, sadece seninki degil çevredeki hiçbir arabanin motoru çalismiyor. insanlarin hayret dolu sesleri yankilaniyor sokaklarda. hiçbir elektronik cihaz çalismiyor aslinda. hiç beklemedigin bir anda, büyük bir sicak dalgasi hissediyorsun yüzünde ve bedeninde. anliyorsun! nedenini hiçbir sekilde kavrayamadigin bir senaryo içinde debeleniyorsun. atom bombasi atildigini, önce makinalarin bozuldugunu, ardindan bir sicak dalgasi geldigini düsünüyorsun. az sonra kizaracaksin. kim yapmis olabilir bu saçmaligi? kim bu kadar aptal olabilir? hep bu noktada uyaniyorsun. 2- döner yiyorsun sürekli tekrarlanan rüyalarinda. rüyanda içini kaplayanlezzetduygusunun gerçek hayatta hissetiginle birebir ayni olmasi ürkütücü. her sey beyinde cereyan ediyor. genelde her atom bombasi rüyasinin ertesi günü, bir de döner rüyasi süslüyor hayal dünyani ve örümcekler baglamis bilinçaltini. acaba (kendi iç) dünyanin yok olmasina dair duydugun derin endise, bir daha döner yiyemeyecegine yönelik korkularinla mi örtüsüyor sinsice?
x-men serisinde bir karakter vardir. momentumu aldi mi duvarlari yika yika ilerler; kimse tarafindan durdurulamaz. son bir aydir döner yeme aliskanliklarin iste aynen bu kahramananin yasam tarzina dogru evriliyor. momentumu almis bir sekilde bir dönerciden ötekine ilerliyorsun. hepsinin tadina bakmali, hepsini tüketmeli, her gittigin dükkani üç bes satir da olsa, kirik dökük türkçenle yazmasilin. seni durdurmaya gücü yetebilecek iki senaryo mevcut: 1-tüm dönercileri dolasmis olmak 2-ölümcül bir hastaliga yakalanip bir daha döner yiyemeyecek olmak. (hastaligin adi "donerius" olabilir)
bu kafayla giriyorsun dönerci celal usta'nin kapisindan içeri. rastignac misali, kesfedilecek yeni dünyalari ele geçirmeye kararlisin. sir francis drake'i andiran bir korsan tavrin da var ama. yeni dünyada kesfettigin her seyin, majestelerinin izniyle kendi kontrolünde olmasini arzu ediyorsun. sömürmek, kullanip atmak, hayal kurmak, yüceltmek için ordasin. ama bildigin önemli bir ayrinti da var: hayat izafiyetten ibarettir. edebiyat faresi bir zat bunu söyle ifade edecektir süphesiz: "binbir gece masallari'ni tek basina okumak manasizdir mirim; sen canterbury tales ve deccameron'u hatmetmeden bu üç eserin hiçbirini tam anlayamazsin..."
hülasa-i kelam, karsilastirmali bir döner girdabinin tam ortasinda buluyorsun kendini. tatar salim'in "eli yüzü düzgün" mekan avantajini burada da görüyorsun. kirik dökük, eprimis bir lokanta degil, adam gibi bir yer karsiliyor seni bayramoglu'na nazaran. genis, rahat, havadar... en kalabalik olabilecek ögle saatinde gitmene ragmen çok rahat oturuyorsun. servis hizli ve güleryüzlü. buna da tam puan. mekani bulmak, senin gibi ümraniye kirsalina yeterince asina olmayan gafiller için hayli zor. burada yapabilecek bir sey yok. atakent denen uydunun içinde bir yerlerde lokanta. tarif beklemesin kimse, zira sen de navigasyon cihazi ile buldun celal'i.
döneri padisahlara layik, yagli, dolu dolu, tatminkar. lavasi, en son elestirdigin üç mekanin içinde en iyisi. ince degil, hamuru hissediyorsun iliklerinde. salatasi tatar salim'den sonra ikinci sirada. tursulari gayet iyi. fiyati da bayramoglu ve salim ile birebir ayni. (içinden ikircikli bir ses, memleketteki tüm dönercilerin ayni kisi tarafindan yönetildigini fisildiyor. buralari hem insanlardan para kazanmak, hem de gizli operasyonlarini yönetmek için kullanan bir örgüt canlandiriyorsun imgeleminde. örgütün adini koyamiyorsun bir türlü)
mutlu ayriliyorsun celal usta'dan. sonraki dönerciye dogru yelken açiyorsun...