http://lokantalarim.blogspot.com.tr/2014/04/adana-yuzevler-kebapcs.html
gözlerini kapatmalısın. uzatma işte artık. yemek, yazmak, yaşamak, ihtiyaç bunların hepsi. yaşarken güzel yemekler yemek ve bunları yazmaktan daha ötesi var mı peki? senin için yok. kafanın içinde tam gaz oynanan tiyatro kimilerine anlamsız geliyor belki. belki de haklılar; boş şeyler düşünüp, boş işlerle uğraşıyorsun. john lennon "working class hero" şarkısında aynen şunu söyler: "they hate you if you're clever and they despise a fool"... ne akıllı ne de aptal olmak işe yarıyor demek ki. toplum ikisini de sevmiyor, ne yapıp ederek dışlıyor. toplum dediğin canavar, ortayolcuları seviyor ezelden beri. hele bu ülkede rüzgarın yönü sürekli değiştiği için, sivri fikirleri ifade etmek ciddi bir risk taşıyor. kapatmalısın gözlerini, gereksiz bu düşünceler. uzatma. bir kitapçının ortasında, rafları işgal eden binlerce kitaba göz gezdiriyorsun. "i̇çindeki devi uyandır" miden bulanıyor. "ben başardım, sen de başarabilirsin" ellerinde bir titreme. "yaşamına format at" sert bir öğürme duygusu bedenini alayıp geçiyor. "i̇stemenin gücü" dizlerinde bir boşalma hissi peydahlanıyor. sert bir tekme ile devirmek istiyorsun rafları. kitapların önünde durmuş yumruklarını sıkmış halinle seni tuhaf karşılıyordur insanlar. bir yerde hata yapıyorsun. buse terim'in blogger olduğu ülkede, çok acilen bu işi bırakman lazım belki de. uğraşmamalısın. bir yararı olmayacak büyük olasılıkla çünkü. zaman makinesi icat edilmesi durumunda 25 sene önceye gider, ünversiteye tekrar girer, büyük olaslıkla diyetisyen olurdun. ya da yaşam koçluğuna verirdin bünyeyi. beyaz türkler taksitlerini ödeyemedikleri cep telefonları ve kıçlarına büyükgelenlüks arabalar dışında diyetisyen ve yaşam koçlarına harcıyorlar en büyük parayı. onlara fazlagelenparalarını alırdın bir güzel. zengin olurdun, bir güzel semirirdin. yemeyenin zaten zayıflayacağını ve gerçekten aptallık yapmayanın yaşamda başarılı olacağı gerçeğini bilip kendi kendine kahkahalar atardın kuytu köşelerde. ama ne yazık ki zaman makinesi henüz icat edilmedi ve sen bir kitapçıda sinirlendiğinle kalıyorsun. i̇yi bir kebap yemelisin. kendine gelmeni, unutmanı, beynini uyuşturmanı sağlayacak formül bu: i̇yi bir kebap ! ama öyle lastik gibi, satırlara küskün, fabrikasyon bir et curcunası değil, satır tarafından anası ağlatılmış, içine kaliteli acı basılmış, şalgam suyuyla taçlandırılacak bir güzellik peşindesin sen.
gözlerini adana yüzevler'de açıyorsun. bir sürü yeşillik var masada; adeta çiçek bahçesi gibi. soğan, roka, gavurdağımsı bir salata, tulum peyniri, lavaş. doksanlar'da mıydı bu lokantayla tanışman? göztepe'de hani. sonra etiler'e de geldi. adana'ya gidip yediğinde hiçbir fark görmemiştin. demek ki artık adana'ya gitmeye gerek yok iyi bir kebap yemek için, diye düşünmüştün. i̇stanbul'a getirmişler adana'yı. gülümsüyorsun. tıpkı döner mevzuunda olduğu gibi, memleket insanının kebap konusunda da ciddi bir uzmanlığı olduğunu biliyorsun. şimdi "bilmemneredeki kebabı dene esas" gibi yorumların gırla gideceğini de biliyorsun. "orası çok bozdu" gibisinden beylik yumurtlamaların önünün kesilemeyeceğini de biliyorsun. aldırma gönül aldırma! lahmacun geliyor mini mini... utanmasan tek lokmada bertaraf edeceksin, ama kibar taklidini çok iyi yaparsın. i̇ki lokmada lüp! küçük pide için de geçerli. son derece lezzetli, son derece bilinerek yapılmış güzellikler bunlar. ama dur, abartma, doyma, kebaba yer bırak. ayıp etme bu güzelliğe. çöpşiş ve ciğer konuyor masaya. sakinsin ama coşkulusun da. bu çöpşiş ise eğer, her yeri pıtırak gibi işgal eden "çöpçü" gibi lokantalarda verdikleri yemek nedir? peki bu ciğerse, canımciğerim gibi halkımızın favorisi mekanlarda yediğin nesneler ne menem şeyler? bu açıklanmalı. o kadar güzel ki ciğer şiş, kendinden geçmene ramak kalıyor. yağlı, diri, yumuşacık, öfkeli ve sakinleştirici. anlaşılması zor. lavaşın arasına sokuşturduğun kuzu çöpşiş ise bir zamanlar selçuk'ta yediklerin gibi adeta tanrısal. kendini o kadar zor frenliyorsun ki! daha on porsiyon söyleyebilirsin bunlardan. çatlayana kadar da yersin. ama kebap geliyor ağır ağır. acılı mı acılı. evet bostancı'daki yusuf usta'nın, samatya'daki ali haydar'ın, kurtköy'deki özsu'nun kebapları çok güzel. hepsini çok severek indiriyorsun mideye. ama bu başka. bu insanı insanlıktan çıkarıyor. eğer bu kebapsa, develi, sahan gibi yerlerde verdikleri ne? onlara başka bir isim koymalı. sadece hangar gibi mekanlar açıp beyaz örtülü masalarla döşeyip, kapıda on kişiyle karşılama merasimi yapmakla iyi lokanta olunmuyor. türkler iyi yemekten değil, iyi ağırlanmaktan hoşlanıyorlar ve bu sebepten adı geçen yerlerin seveni çok. kebaptan bir çatal alıyorsun. ağzından dağılmasına izin veriyorsun. o da kendini sunuyor sana. sakin ve güvenli. uzun bir geçmişi var ama o kadar genç ve enerjik ki. acısı yerinde. etin her bir dokusunu hissediyorsun. kuyruk yağına tapanlar cemiyetininin müstesna bir üyesi olarak, bu yağın öyküsünü anlatmasına izin veriyorsun. hafif sulu. ben varım diyor bu et. ben yaşıyorum diyor. öfkelenme, yaşamana bak diyor. ben senin terapistin olurum diyor.
yerinden kalkıyorsun. gerçekten sakinsin. buse terim mi? çok uzaklarda şimdi. müzeyyen senar ve zeki müren'i canlı izledin, rakı içmelerini gördün bir zamanlar. yüzevler'de kebap yedin, fenerbahçe'nin galatasaray'ı 4-3 yendiği maçta tribündeydin. biber gazı yedin. iron maiden'i seyrettin. the beach filminin çekildiği kumsalı gördün. belki de hayat o kadar kötü bir şey değil be arkadaş...
adana merkez : ziyapaşa bulvarı, yüzevler apt. zemin kat.no:25/a seyhan/adana
telefon : 0322 454 75 13
faks : 0322 459 47 37
e-posta : iletisim@yuzevler.com.tr
türk telekom arena şube : türk telekom arena şişli /i̇stanbul
telefon : 0212 287 01 01
faks : 0212 287 01 01
e-posta : arena@yuzevler.com.tr
etiler şube : nispetiye cad. no:10
telefon : 0212 287 01 01
faks : 0212 287 01 01
e-posta : etiler@yuzevler.com.tr
maslak şube : ahi evren cad. nazmi akbaci tic. mrkz. no:210
telefon : 0212 346 21 71
faks : 0212 346 21 74
e-posta : maslak@yuzevler.com.tr
göztepe şube : göztepe i̇stasyon cad.no:17 göztepe kadıköy/i̇stanbul
telefon : 0216 355 18 80
faks : 0216 467 59 08
e-posta : goztepe@yuzevler.com.tr
-----29 apr, 2014-----
http://lokantalarim.blogspot.com.tr/2014/04/adana-yuzevler-kebapcs.html
gözlerini kapatmalisin. uzatma iste artik. yemek, yazmak, yasamak, ihtiyaç bunlarin hepsi. yasarken güzel yemekler yemek ve bunlari yazmaktan daha ötesi var mi peki? senin için yok. kafanin içinde tam gaz oynanan tiyatro kimilerine anlamsiz geliyor belki. belki de haklilar; bos seyler düsünüp, bos islerle ugrasiyorsun. john lennon "working class hero" sarkisinda aynen sunu söyler: "they hate you if you're clever and they despise a fool"... ne akilli ne de aptal olmak ise yariyor demek ki. toplum ikisini de sevmiyor, ne yapip ederek disliyor. toplum dedigin canavar, ortayolculari seviyor ezelden beri. hele bu ülkede rüzgarin yönü sürekli degistigi için, sivri fikirleri ifade etmek ciddi bir risk tasiyor. kapatmalisin gözlerini, gereksiz bu düsünceler. uzatma. bir kitapçinin ortasinda, raflari isgal eden binlerce kitaba göz gezdiriyorsun. "içindeki devi uyandir" miden bulaniyor. "ben basardim, sen de basarabilirsin" ellerinde bir titreme. "yasamina format at" sert bir ögürme duygusu bedenini alayip geçiyor. "istemenin gücü" dizlerinde bir bosalma hissi peydahlaniyor. sert bir tekme ile devirmek istiyorsun raflari. kitaplarin önünde durmus yumruklarini sikmis halinle seni tuhaf karsiliyordur insanlar. bir yerde hata yapiyorsun. buse terim'in blogger oldugu ülkede, çok acilen bu isi birakman lazim belki de. ugrasmamalisin. bir yarari olmayacak büyük olasilikla çünkü. zaman makinesi icat edilmesi durumunda 25 sene önceye gider, ünversiteye tekrar girer, büyük olaslikla diyetisyen olurdun. ya da yasam koçluguna verirdin bünyeyi. beyaz türkler taksitlerini ödeyemedikleri cep telefonlari ve kiçlarina büyükgelenlüks arabalar disinda diyetisyen ve yasam koçlarina harciyorlar en büyük parayi. onlara fazlagelenparalarini alirdin bir güzel. zengin olurdun, bir güzel semirirdin. yemeyenin zaten zayiflayacagini ve gerçekten aptallik yapmayanin yasamda basarili olacagi gerçegini bilip kendi kendine kahkahalar atardin kuytu köselerde. ama ne yazik ki zaman makinesi henüz icat edilmedi ve sen bir kitapçida sinirlendiginle kaliyorsun. iyi bir kebap yemelisin. kendine gelmeni, unutmani, beynini uyusturmani saglayacak formül bu: iyi bir kebap ! ama öyle lastik gibi, satirlara küskün, fabrikasyon bir et curcunasi degil, satir tarafindan anasi aglatilmis, içine kaliteli aci basilmis, salgam suyuyla taçlandirilacak bir güzellik pesindesin sen.
gözlerini adana yüzevler'de açiyorsun. bir sürü yesillik var masada; adeta çiçek bahçesi gibi. sogan, roka, gavurdagimsi bir salata, tulum peyniri, lavas. doksanlar'da miydi bu lokantayla tanisman? göztepe'de hani. sonra etiler'e de geldi. adana'ya gidip yediginde hiçbir fark görmemistin. demek ki artik adana'ya gitmeye gerek yok iyi bir kebap yemek için, diye düsünmüstün. istanbul'a getirmisler adana'yi. gülümsüyorsun. tipki döner mevzuunda oldugu gibi, memleket insaninin kebap konusunda da ciddi bir uzmanligi oldugunu biliyorsun. simdi "bilmemneredeki kebabi dene esas" gibi yorumlarin girla gidecegini de biliyorsun. "orasi çok bozdu" gibisinden beylik yumurtlamalarin önünün kesilemeyecegini de biliyorsun. aldirma gönül aldirma! lahmacun geliyor mini mini... utanmasan tek lokmada bertaraf edeceksin, ama kibar taklidini çok iyi yaparsin. iki lokmada lüp! küçük pide için de geçerli. son derece lezzetli, son derece bilinerek yapilmis güzellikler bunlar. ama dur, abartma, doyma, kebaba yer birak. ayip etme bu güzellige. çöpsis ve ciger konuyor masaya. sakinsin ama coskulusun da. bu çöpsis ise eger, her yeri pitirak gibi isgal eden "çöpçü" gibi lokantalarda verdikleri yemek nedir? peki bu cigerse, canimcigerim gibi halkimizin favorisi mekanlarda yedigin nesneler ne menem seyler? bu açiklanmali. o kadar güzel ki ciger sis, kendinden geçmene ramak kaliyor. yagli, diri, yumusacik, öfkeli ve sakinlestirici. anlasilmasi zor. lavasin arasina sokusturdugun kuzu çöpsis ise bir zamanlar selçuk'ta yediklerin gibi adeta tanrisal. kendini o kadar zor frenliyorsun ki! daha on porsiyon söyleyebilirsin bunlardan. çatlayana kadar da yersin. ama kebap geliyor agir agir. acili mi acili. evet bostanci'daki yusuf usta'nin, samatya'daki ali haydar'in, kurtköy'deki özsu'nun kebaplari çok güzel. hepsini çok severek indiriyorsun mideye. ama bu baska. bu insani insanliktan çikariyor. eger bu kebapsa, develi, sahan gibi yerlerde verdikleri ne? onlara baska bir isim koymali. sadece hangar gibi mekanlar açip beyaz örtülü masalarla döseyip, kapida on kisiyle karsilama merasimi yapmakla iyi lokanta olunmuyor. türkler iyi yemekten degil, iyi agirlanmaktan hoslaniyorlar ve bu sebepten adi geçen yerlerin seveni çok. kebaptan bir çatal aliyorsun. agzindan dagilmasina izin veriyorsun. o da kendini sunuyor sana. sakin ve güvenli. uzun bir geçmisi var ama o kadar genç ve enerjik ki. acisi yerinde. etin her bir dokusunu hissediyorsun. kuyruk yagina tapanlar cemiyetininin müstesna bir üyesi olarak, bu yagin öyküsünü anlatmasina izin veriyorsun. hafif sulu. ben varim diyor bu et. ben yasiyorum diyor. öfkelenme, yasamana bak diyor. ben senin terapistin olurum diyor.
yerinden kalkiyorsun. gerçekten sakinsin. buse terim mi? çok uzaklarda simdi. müzeyyen senar ve zeki müren'i canli izledin, raki içmelerini gördün bir zamanlar. yüzevler'de kebap yedin, fenerbahçe'nin galatasaray'i 4-3 yendigi maçta tribündeydin. biber gazi yedin. iron maiden'i seyrettin. the beach filminin çekildigi kumsali gördün. belki de hayat o kadar kötü bir sey degil be arkadas...
adana merkez : ziyapasa bulvari, yüzevler apt. zemin kat.no:25/a seyhan/adana
telefon : 0322 454 75 13
faks : 0322 459 47 37
e-posta : iletisim@yuzevler.com.tr
türk telekom arena sube : türk telekom arena sisli /istanbul
telefon : 0212 287 01 01
faks : 0212 287 01 01
e-posta : arena@yuzevler.com.tr
etiler sube : nispetiye cad. no:10
telefon : 0212 287 01 01
faks : 0212 287 01 01
e-posta : etiler@yuzevler.com.tr
maslak sube : ahi evren cad. nazmi akbaci tic. mrkz. no:210
telefon : 0212 346 21 71
faks : 0212 346 21 74
e-posta : maslak@yuzevler.com.tr
göztepe sube : göztepe istasyon cad.no:17 göztepe kadiköy/istanbul
telefon : 0216 355 18 80
faks : 0216 467 59 08
e-posta : goztepe@yuzevler.com.tr