hevesle gittigimiz, isminden dolayi buyuk beklentilerle girdigimiz ''viktor levi şarap evi'' nden hayal kirikligiyla ayrildik. oncelikle menudeki saraplarin yaninda uzumleri ve rekolteleri yazmiyordu, siparis alan beyefendiye sordugumuzda ne soruyorsunuz der gibi yuzu dustu, bir cirpida laf olsun diye hizla uzumleri saydi, rekoltesini sormaya korktuk. peynir tabagi ve kuru et tabagi ayri ayricokbuyuk oldugu icin ikisinden yarim porsiyon alabilir miyiz diye sorduk, maalesef boyle bir uygulamamiz yok diye ''cok kurumsal'' bir cevap aldik. karisik peynir tabagi nedir hangi peynirler var diye sordugumuzda; belirli peynirler degil, mutfagin durumuna gore geliyor cevabini aldik, icerden ogrenebilir misiniz bugun ne geliyormus diye sorduk, garsonumuz bu sefer ''7 senedir burada calisiyorum, devamli bu soruyu duyuyorum belli olmuyo o'' diyerek bize yabanci peynir tabagini saydi. neyse diyip canimizi sikmayalim diye siparislerimizi verdik. sarabimiz geldi, garsonumuz sarabi kadehin agzina kadar doldurdu, uyardik, bir sonraki nezaket dolu, yangindan mal kacirircasina yapilan sarap servisinde yine ayni seyi yapti. sevgili victor levi sarap evi (!) yetkilileri; sarap servisi yaparken bardak agzina kadar doldurulmaz, bardagin 3'te 1'i doldurulur ki sarap hava alsin, kendine gelsin. maalesef elemanlariniz paldir kuldur agzina kadar dolduruyorlar ki bir an once sise bitsin, kalkilsin gidilsin. bir mekanin kendisine ''sarap evi'' demesi icin oncelikle o vizyona, sicakliga ve kulture ihtiyaci var. bir daha asla adimimi atmam.