bazı mekanlar vardır, her daim hayatı anlatır size. gelenleri, gidenleri, ayrılıkları, kavuşmaları, koşuşturmayı, telaşı, umudu, umutsuzlugu… yaşanmışlıkları, yaşamın ta kendisini, hayatı anlatır. bence garlar bu yaşanmışlık kokan mekânların başında gelir.dünyanın neresinde bir gar görsem düşünmüşümdür: “yıllarca kim bilir neler yaşandı bu garda” diye. sadece trenler ve insanlar yoktur garlarda. mesela alışveriş yapılan dükkanlar, mağazalar vardır; yemek yenen çeşitli restoranlar vardır.
i̇şte mythos da haydarpaşa garı’nda tam da bu yaşanmışlıklarıyla birlikte boğaz’in ortasında yer alan bir mekan. eşim ve ben mythos ile yıllar önce bir gün internette kırmızı kadifeli, çini dekorlu o nostaljik resmini görüp de “buraya mutlaka gitmeliyiz” dememiz ile tanıştık. o yıldan beri de imkânımız olduğu yer yıl sevdicegimin doğumgününü burada kutladık. sadece kutlama yapmadık tabi ki, yeri geldi efkar dağıttık, yeri geldi pazar gündüz rakısı yaptık.
mythos’da fix menü de a la carte menü de alabiliyorsunuz. ben bugüne kadar kötü bir meze ile karşılaşmadım. yemekleri mevsimsel taze malzemelerle yapılıyor. bu bağlamda menüde sıkca değişiklikler görebiliyorsunuz. ancak benim için mythos’un imza yemeği daha önce yediğim levrek lokumdur. levreğin tadını da aldığım; ama sosuyla bütünleşmiş bu lezzet gerçekten başarılı bir ürün.
beyaz peynir yiyemeyen biriyim; ancak son ziyaretimizde bir meyhanenin olmazsa olmazı olan beyaz peyniri yiyen arkadaşlarımız çok başarılı bulmadılar. diğer yemekler ise her zamanki gibi başarılıydı.
mekan için ses sistemi ile ilgili de bir eleştirim olacak. tarihi bir mekan olduğu için kolay kolay değişiklik yapılamıyor olabilir; ancak günümüz teknolojisinde mythos’a çok daha yakışacak ses sistemleri mevcut.
eğer fix menü aldıysanız ve bir mezeyi beğenirseniz, mekan size yenisini ücretsiz veriyor. aslında fix menüde çeşitler nedeniye buna çok da ihtiyacınız olmuyor; ama prensip olarak bu durumu seviyorum. mythos’da fix menü aldığınızda dahi limitsiz alkol yok; rakıya ve adabına saygıdan. ayrıca fix menüde sadece “şu içkiler, şu kadar var, diğer kırıntılar bile ekstra” gibi bir kavram da yok. alkol kullanmayan varsa masada adabınca ayarlanıyor her şey.
meyhane, kendine has muhabbeti olan bir mekandır. yani öyle sadece yemek lezzeti değildir meyhaneyi meyhane yapan. o nedenle yemek değerlendirme kısmını daha fazla uzatmayacağım. zira servise özel bir yer ayırmam gerekiyor. zordur alkollü mekanda servis yapmak; ama uzun yıllardır neredeyse aynı servis ekibini görünce mekanda (tabi ki değişiklikler de var) müşteriyi idare konusunda artık emin ellerde olduğumuzu anlıyorum.
son gidişimizde masamızın servisini üstlenen selim bey ise ayrıca bir övgüyü hak ediyor. masa ile diyaloğunu hiç kesmeyen, ama asla muhabbeti bölmeyen; gerektiği yerde espri yapan, bizim gibi 25 yıldır birbirini tanıyanların sululuklarını da aynı ölçüde güzel yöneten; servisimizdeki eksiğimizi biz fark etmeden gideren; “selim bey, bir fotoğraf! selim bey, bir soda! selim bey, biz bunu çok sevdik yeniler misiniz? selim bey, şu nedir, bu kimdir!” gibi bitmek bilmeyen cümlelerimize sebatla yanıt veren; fotoğraf istediğimizde “şu anda ışık iyi değil ve ayakta çok insan var; birazdan çekeyim” diyerek müşterilerinin isteğini içtenlikle yapmaya çalışan; rezervasyon kişi sayımızı son 1 hafta içinde yaklaşık 6-7 defa değiştirmemizi sebatla not eden selim bey, gerçekten son gidişimizde bizim keyifli bir gece gecirmemizi sağlayan baş aktorlerdendi.
tüm bu sebeplerden mythos ile ilgili değerlendirmemi ben asla sadece lezzet üzerine yapamam. yaşadığım anlar üzerine yaptığım değerlendirmeden ise kesinlikle “5 – pekiyi” ile geçiyor. en azından bir kere deneyiniz derim bu mekânı ve “gelenlere, gidenlere, gönülden sevenlere, ümidi yeşertenlere” selam vererek kaldırınız kadehleri. hayat bu kadar güzel ve bu kadar basit zira!