i̇lk olarak mükellef'e, 1 sene önce çok güzel bir sonbahar gününde gidip, terasta arkadaş grubuyla kahvaltı edip, bayılmıştım.
i̇kinci olarak ise 3 gün önce 8 martta eşimin doğumgünü vesilesiyle rezervasyon yaptırıp akşam yemeğine gittik.
akşam 19:30 gibi mükellef'e girdik. gösterilen masamıza oturduk. ne i̇çeceğimiz soruldu. eşim su ile devam edeceğini, ben ise cola zero içeceğimi söyledim. masamızda 4 adet rakı bardağı vardı, 2 şer tanesi alındı ve su servisi masada bırakılan diğer 2 rakı bardağı ile yapıldı. masada rakı içen olmamasına rağmen rakı bardağı ile su servisi!!!
menü kitapçığında şarap sayfası katlanıp önüme verildi. sanırım içeceğimi rose şarap olarak algılamıştı garson arkadaş. zero-rose
neyse; bizi mezelerimizi seçmek üzere meze bölümüne yönlendirdiler. gittik seçtik ve oturduk.
mezelerimizin 2 tanesi küçük tabaklarda sunuldu-gayet güzel- diğer ikisi ise tabağımıza servis edilirken, eşimin tam yanına garson arkadaş 2 tane yağ damlacığı damlattı ve farkına bile varmadan gitti!! eşimde kolunu oraya koyamayacağı için masa örtüsünü katlayarak yemeğine devam etti.
masamız terasta en arkada, ekmek servisinin yapıldığı alanın yanında idi. bir arkadaş sürekli elinde süpürge yanımızda , biz yemek yerken süpürme işlemine hiç rahatsız olmadan devam etti. ve bunu 2 kere falan tekrarladı. neyse;
sıra geldi ana yemeklerimizi sipariş vermeye. bu arada mekan tıklım tıklım, müzikler güzel ama birbirini duymak çok zor.
garson arkadaşa ne yemek istediğimizi söyledik. i̇stediklerimiz şu şekilde idi, kuzu sırt ve kuzu küşleme. garson arkadaşımız bize kalmadığını söyledi!!! bunun üzerine et menüsündeki beş seçenekten en temel olan kuzu pirzola sipariş ettik ama aldığımız cevap ve açıklama şaşırtıcıydı zira, öğlen yemeğinin yoğun olması sebebiyle kalmadi...akşam yemeği için gidilen bir mekan ve öğlen ile akşam arasındaki zaman diliminde tedariği bu kadar zor olmaması gereken pirzolanın da olmaması ile et menüsünün %60'ı!!! kalmadı ise peki ne kaldı? balık veya tavuk yemek istemiyorum. sormadım bile, belki onlarda yok! ne kaldının cevabı ise; dana yanak veya kasap köfte.
neyse; gitmişken bişeyler yiyelim bare diyerekten, garson arkadaşımız bize kokoreç önerdi. tavsiye ederim lezzetlidir dedi. peki ozaman kokoreç ve kasap köfte alalım dedik. gelen 4 parça kokoreç gerçekten lezzetliydi. kokoreçten sonra köftemiz geldi. köfte eşimin tabağına koyulurken, garsonun elindeki çataldan kayarak eşimin tabağına pat diye düştü! öyle bir düştü ki tabi yine yağ sıçradı masaya ve eşimin telefonuna ve koluna!!!
neyse; çokta lezzetli olmayan köftemizi yedikten sonra, artık keyif kaçıran mekandan bir gitsek diyerek diye bakınırken, garson arkadaşımız meyve ikramında bulundu! tabiki tercihim tatlı ve çay olacaktı. ama kendisi içki içilmeyen masaya meyve ikramında bulundu sağolsun! aslında tatlı ikramında bulunması gerekirdi.
meyve ve çay güzel ikili oldu gerçekten mükellefte!!!
kimsede damak zevki kalmamış, herkese sadece içki ve meze dayatılıyor bu mekanda. zevkle keyifle yemek yiyebilmek mümkün değil.
etrafımdaki tüm tanıdıklarıma baştan sona üşenmeden bu yaşadıklarımı anlatıyorum. bir sonbahar pazarı zevkle kahvaltı ettiğim terasından, bir zaman sonra nefret ederek kalkmak bu olsa gerek.
i̇yi yemek yapıyor olmak, iyi işletmeci olabilmek anlamına gelmiyor sevgili arda!!