yağmurlu bir günde sevdim ben seni üstünde çubuklu formalar vardı, bir anda tutuldum aşık oldum ben hayatın anlamı siyah beyazdı... bu satırları okuyan sizlerin ne alaka arkadaşım dediğinizi duyar gibiyim :). yağmurlu bir pazar sabahı, sevgili eşimin uzun yıllardır görmediği üniversite arkadaşlarıyla buluşmak için gittik mihribat korusuna. daha evvel gitmediğimiz bu mekanda, bahçeye girişinizle valeler aracınızı alıyor, ardından görevliler sıcak bir karşılamayla sizi masanıza yönlendiriyor. mekanın hem kapalı hem açık bölümleri var. hatta bir alt salonda düğün bile vardı, gelin damatıda gördük, allah mesut etsin . biz çocuklarıda düşünerek kapalı mekanı tercih ettik. korunun en büyük artısı tabiyki dillere destan manzarası. açık büfe kahvaltı kapalı salondaki en dip masada olduğumuzu düşünürsek biraz uzak. büfe geniş, ve verilen ürünler sıradan değil, örnek vermek gerekirse yediğiniz peynirden tat alıyorsunuz. mekan da ilk bakışta yadırgadığım konu çocuk parkı oldu. artık bu vb. yerleri dizayn edenlerin, şuraya bir çocuk oyun yeri yanına da jetonlu bir iki cihaz koyalım iki kuruşta bu makinelerden kazanalım düşüncesinden başka bir algıları olmadığını düşünüyorum. neden derseniz, mesela ilk olarak kaydırağın olduğu ahşap konsolun merdivenlerinde tutamak yok. diğer taraftan yağmur yağmış durmuş hava güzel, fakat bütün herşey sırılsıklam. bunlar planlanırken neden korunaklı yapılamaz, yada neden bir görevli temizlemez... sonuç olarak arkadaşlar ile beraber güzel bir gün geçirdik, uzun yıllardır görüşmemiş olmakiyigeldi. hesap geldiğinde 1 kişinin 52,5 tl, portakal suyunun artı 9 tl olduğunu görünce, buranın neden kalabalık bir yer olmadığını da anlamış oldum. sırf bu manzara için bu rakam verilir mi? düşünmek gerekir...