sütiş normal şartlar altında oldukça güzel bir mekan olarak bilinmektedir; fakat bizim ziyaret ettiğimiz gün inanılmaz kötüydü.
i̇lk önce üst kata oturduk ve beklemeye başladık. baktık gelen giden olmuyor, aşağı inelim diyip giriş katına doğru yöneldik. girişte arka taraflarda masalar bulunur, zaten herkes de oraya oturur ve biz de öyle yaptık; fakat aynı zamanda bu arka tarafta mutfak da mevcut. biz oturduğumuz masanın lokasyonu gereği mutfağı direkt olarak gören bir yerdeydik -ki masayı değiştirsek de görünecekti- ve mutfak kapısının açık olup da bulaşıkların yıkanmasını izlemek hoş bir izlenim bırakmayacağı için, kibarca kapının kapatılıp kapatılamayacağını sorduk kendilerine. sağolsun personel arkadaş usulca gidip söyledi; fakat ondan sonraki hengameye ve "kim dedi, hangi masa, nerede, gösterin ben konuşacağım?!" gibi sözlere kulak misafiri olmak sütiş ismine hiç yakışmadı. biz personel arkadaş adına sıkıntı olduysa, restaurant yetkilisine durumu açıklayabileceğimizi ilettiysek de hiç renk vermedi kendisi. merak edenler için de söyleyeyim, evet kapı kapatılmadı. çanak, çatal, bıçak sesleri ve güzel bir bulaşık yıkanma ritüeli eşliğinde oturduk. :)
gelelim yemeklere, ki onda da fazla bir şey anlatmayacağım maalesef. mercimek çorbası ve i̇skender yeme girişiminde bulunduk. çorba bildiğimiz geleneksel lezzette bir çorba idi; fakat i̇skender diye önümüze gelen şeyi maalesef detaylı tarif edemeyeceğim: bembeyaz, damarlı ve pişmemiş bir döner ile hazırlanmış, soslu bir yemek. sanıyorum ki son kalan dönerleri o şekilde bitirmeye çalıştılar. berbattı.
çok yazık.