kahve bana iki şey çağrıştırır.
birincisi; yudumlarken uzun uzun çalışabileceğim dingin bir mekan, ikincisi arkadaşlarımı görüp sohbet edebileceğim bir ortam. sunday teşvikiye birinci seçenek ile beni tavlıyor. aslında benim üzerine çok da bir şey yazmama gerek yok. fotoğraflar mekanın ruhunu çok iyi özetliyor.
burası, detaylı dekorasyonu, nu jazz ağırlıklı playlisti, dingin atmosferi ve karşınızdaki asırlık binalardan oluşan manzarası ile bir pazar günü çalışmak, yazmak, okumak ya da boş boş etrafa bakıp aklını dinlendirmek isteyenler için yapılmış sanki.
çalışırken yolda kalmayın
üst kattaki çalışma masalarının her birinde bir masa lambası ve her birinin altında 3lü priz bulunuyor, çalışırken yolda kalmayın diye. kahveler julius meinl. tanıdık gelti mi? karaköy karabatak’ta da bu kahveyi içiyordunuz hani. buranın menüsünde de aynı kahvenin farklı sunumlarını bulmak mümkün. dekor detaylı ve seyretmesi, fotoğraflaması hoş. servis ise iddialı. çünkü self servis. kahvelerinizi söylüyorsunuz, hazırlanıyor, ardından kendiniz gidip alıyorsunuz.
mekan pazartesiden cumartesiye 08:00-21:30 arasında pazar günleri ise 09:00-21:00 arasında açık.
personel deneyimi
yazının en başında bahsettiğim konuya gelince. bu yazının tamamını sunday‘de otururken yazdım. müthiş bir keyifle. deneyimli personel yağmur her soruma yanıt verdi. gelelim finale; aşağıda ödeme yapıp çıkacağım. elimde de oradan satın almadığım bir paket çekirdek kahvem var. ödeme yaparken sanırsam barista beyefendiye “rica etsem bunu kağıt filtreye göre çekebilir misiniz?” dedim.
cevap : hayır!
sebep : bize böyle bir şey söylenmedi.
muhtemelen uğraşmak istemeyişini bağladığı tutarsız br kılıf. ah be güzel dostum. tuvaletini yapmadan önce klozetin kapağını kaldırman gerektiğini de mi sana söylediler, yoksa kendin mi keşfettin? 15 saniyeyi geçmeyecek bir işi yapmayarak egolar savaşına girmek neden? kahveyi oradan almış olsam da mı çekmeyecektiniz mesela?
“nerenin kahvesi o? hangi ülke?” diye bir soru geldi. “bence senin bu isteğimi reddetmiş olman kahvenin nereden olduğu konusundan daha çok önemli” şeklindeki yanıtıma pişkin bir sırıtış ile karşılık buldum.
manasızca çemkirmek yerine azıcık çözüm odaklı olsanız ya. bir sokak aşağıdaki m.o.c.‘a girdim. selam verdim. aynı istediğimi tekrarladım. “tabii hemen” diye yanıt aldım. ki m.o.c.’un yoğunluğunu bilirsiniz. tamamen full olmasına rağmen!
sunday teşvikiye‘ye aylarca hiç gitmemiştim fiyat politikası yüzünden. bugün tesadüfen tekrar gidip, fiyatı da geri çektiklerini görüp iyi şeyler yazmışken ego yüklü personelin bu anlamsız direnişi ile bir üçüncü şansı ne zaman vereceğim bakalım.
verdiğim eğitimlerde de her zaman söylerim. “marketing tarafında harcanan milyonlarca lira ne için biliyor musunuz? sadece müşteriyi mekanın kapısına getirmek için. kapıdan içeri girdiği anda iş personeldedir.” tam o anda personel yaptığınız reklamın önündedir. böyle mekanlar yağmur gibi ilgili, bilgili, güler yüzlü ve yardımsever personeller oldukça çok güzel işler yapar.
neredeyse mekandan bahsettiğim kadar da bu konudan bahsetmem de mekan için trajikomik tabii. bir kişinin egosu ile koca bir mekanı çöpe atacak değilim tabii ama hafızalara kazınan ve binlerce kişi tarafından okunacak bir deneyim olması üzücü.
-----23 dec, 2014-----
kahve bana iki sey çagristirir.
birincisi; yudumlarken uzun uzun çalisabilecegim dingin bir mekan, ikincisi arkadaslarimi görüp sohbet edebilecegim bir ortam. sunday tesvikiye birinci seçenek ile beni tavliyor. aslinda benim üzerine çok da bir sey yazmama gerek yok. fotograflar mekanin ruhunu çok iyi özetliyor.
burasi, detayli dekorasyonu, nu jazz agirlikli playlisti, dingin atmosferi ve karsinizdaki asirlik binalardan olusan manzarasi ile bir pazar günü çalismak, yazmak, okumak ya da bos bos etrafa bakip aklini dinlendirmek isteyenler için yapilmis sanki.
çalisirken yolda kalmayin
üst kattaki çalisma masalarinin her birinde bir masa lambasi ve her birinin altinda 3lü priz bulunuyor, çalisirken yolda kalmayin diye. kahveler julius meinl. tanidik gelti mi? karaköy karabatak’ta da bu kahveyi içiyordunuz hani. buranin menüsünde de ayni kahvenin farkli sunumlarini bulmak mümkün. dekor detayli ve seyretmesi, fotograflamasi hos. servis ise iddiali. çünkü self servis. kahvelerinizi söylüyorsunuz, hazirlaniyor, ardindan kendiniz gidip aliyorsunuz.
mekan pazartesiden cumartesiye 08:00-21:30 arasinda pazar günleri ise 09:00-21:00 arasinda açik.
personel deneyimi
yazinin en basinda bahsettigim konuya gelince. bu yazinin tamamini sunday‘de otururken yazdim. müthis bir keyifle. deneyimli personel yagmur her soruma yanit verdi. gelelim finale; asagida ödeme yapip çikacagim. elimde de oradan satin almadigim bir paket çekirdek kahvem var. ödeme yaparken sanirsam barista beyefendiye “rica etsem bunu kagit filtreye göre çekebilir misiniz?” dedim.
cevap : hayir!
sebep : bize böyle bir sey söylenmedi.
muhtemelen ugrasmak istemeyisini bagladigi tutarsiz br kilif. ah be güzel dostum. tuvaletini yapmadan önce klozetin kapagini kaldirman gerektigini de mi sana söylediler, yoksa kendin mi kesfettin? 15 saniyeyi geçmeyecek bir isi yapmayarak egolar savasina girmek neden? kahveyi oradan almis olsam da mi çekmeyecektiniz mesela?
“nerenin kahvesi o? hangi ülke?” diye bir soru geldi. “bence senin bu istegimi reddetmis olman kahvenin nereden oldugu konusundan daha çok önemli” seklindeki yanitima piskin bir siritis ile karsilik buldum.
manasizca çemkirmek yerine azicik çözüm odakli olsaniz ya. bir sokak asagidaki m.o.c.‘a girdim. selam verdim. ayni istedigimi tekrarladim. “tabii hemen” diye yanit aldim. ki m.o.c.’un yogunlugunu bilirsiniz. tamamen full olmasina ragmen!
sunday tesvikiye‘ye aylarca hiç gitmemistim fiyat politikasi yüzünden. bugün tesadüfen tekrar gidip, fiyati da geri çektiklerini görüp iyi seyler yazmisken ego yüklü personelin bu anlamsiz direnisi ile bir üçüncü sansi ne zaman verecegim bakalim.
verdigim egitimlerde de her zaman söylerim. “marketing tarafinda harcanan milyonlarca lira ne için biliyor musunuz? sadece müsteriyi mekanin kapisina getirmek için. kapidan içeri girdigi anda is personeldedir.” tam o anda personel yaptiginiz reklamin önündedir. böyle mekanlar yagmur gibi ilgili, bilgili, güler yüzlü ve yardimsever personeller oldukça çok güzel isler yapar.
neredeyse mekandan bahsettigim kadar da bu konudan bahsetmem de mekan için trajikomik tabii. bir kisinin egosu ile koca bir mekani çöpe atacak degilim tabii ama hafizalara kazinan ve binlerce kisi tarafindan okunacak bir deneyim olmasi üzücü.