gümüş günleri vesilesiyle kalkıp karşıya geçip üç kişi masamıza oturduk. fotoğraflar yanıltıcı olmasın öyle görüldüğü kadar zarif masa ve koltukları, yeni gibi modern iç mimarisi falan yok. biraz orta halli bir mekan. neyse sorun yok.
tütsülenmiş marin tekir de nedir deyip merakla söyleyiverdik. i̇yi ki de söylemişiz. yoğurtlu cevizli kabak da söyledik. o da idare eder. masaya kendilerinden bıraktıkları wasabili kremalaştırılmış lor peyniri, (iyi olduğu belli olan) zeytinyağı ile beraber başlı başına bir meze gibiydi. i̇kinciyi de istedik (ekmek yediriyor dikkat!). tüm bu mezelere birer beyaz peynir eşlik etti. beyaz peynir daha iyi olabilirdi. ama idare eder.
ara sıcak ızgara ahtapot söyledik semiz otu salatasıyla beraber geliyor. üçümüze de birer parça gayet yetti. pamuk gibiydi, güzel de pişirilmiş. semizotunun da tam zamanı. sonra ortaya bir roka salata söyledik o da herbirimize yetti çünkü semizotu gümüş tavanın yanında da tekrar sahneye çıktı. midesi ayıklanmış gümüş tava lezzetle yendi. tabii bir suna (kandilli) ya da cumali (bostancı) deki kızartma şekli lezzeti gibi değil. ama ikinci de söylendi. 35 lik yeni rakı ve sonunda üç kahve hesap 300. (%10 servis de dahil edilmiş olması güzel). i̇lgi alaka da güzeldi.
fiyatlar maalesef yüksek. bu sebeple belki bir defa daha gidilir (bu defa kuzu tercihi yahut kahvealtı için) ama gittiğimize de hiç pişman değiliz. güzel bir yemek oldu. bu arada müzik ve ses seviyesi müthişti.