bu mekandan davet aldığımızda klasik, salaş bir kokoreççi ile karşılaşacağımı sanıyordum. oysa mekan sahibi oğuzhan bey ile tanışır tanışmaz yanıldığımı anladım. buradan sonra bey hitabını kaldırıyorum. mekana girerken külçe gibi ağır, tarihi bir kokoreç ızagarası sizi karşılıyor. küçük bir mekan ama dekorasyona ve ızgaraya epey masraf yapılmış. her yer tertemiz. görüntü olarak karaköy'deki mekanların havası var. boyasız duvarlar, sade ve siyah rengin hakim olduğu bir dekor. oğuzhan yaklaşık 6 ay önce burayı yenileyerek faaliyete geçirmiş. mesleği babasından öğrenmiş ve kendi tabiriyle kokoreç satmıyor kokoreç nasıl yenir onu öğretiyor. babasının bıraktığı manevi miras ve kendi gayreti sayesinde dolapdere'de artık yok olmaya yüz tutmuş esnaf kültürünü burada sürdürmeyi başarmış. öncelik, kısa yoldan para akzanmak yerine insanlara temiz ve özenli bir şeyler yedirmek.
bir kokoreççiye gittiğinizde tezgahta ilk dikkat etmeniz gereken detay: kesilmiş, servise hazır kokoreç bulunmaması gerekiyor. burada, müşterinin istediği anda taze taze kokoreç hazırlanıyor. i̇kinci detay ise size sorulmadan baharat atılmaması gerekiyor kokorece. burada da baharat ilavesi müşteriye bırakılmış. kokorecin üstüne acı biberler basılmıyor. üçüncü detay kokoreç nasıl hazırlanıp ne şekilde pişiriliyor. kaynağı belirsiz malzemeler ile hazırlanmış, ağzınızda donan, çok kalın ve kısa sürede pişirilmiş kokoreçlerden uzak durun. oğuzhan mezbahaya bizzat gidip malzemesini seçiyor. doğru kalınlıkta sarılarak hazırlanmış kokoreci şişe takıyor ve yaklaşık bir gün süreyle yavaş yavaş pişiriyor. özetle işin hakkını verince bu, lezzete de aynı şekilde yansıyor. i̇çinde fındık uykuluk olan kokoreci gözümüzün önünde halka halka kesiyor. içinde alaksız ilaveler olmadığı için donma söz konusu değil. bize önce klasik halka kokoreci az baharat, biber ve domates ilavesiyle hazırladı. serviste kullandığı bambu tabak ve çatal bıçaklar da sıradışı. kurutulmadan, meşe kömüründe pişmiş kokoreci tadınca daha önce böylesini yemediğimi anladım. kokoreç buysa daha önce tattıklarım acaba neydi?
i̇kinci olarak mekanın spesiyali olan aliş kebap'tan tattırdı bize. babasına ait olan bu tarifte yağlı kağıda sarılan kokoreçler bu şekilde yine domates ve sivri biber ilavesiyle pişiyor. buharında piştiği için daha sulu olan kokoreçler, lezzet olarak farklı bir boyut kazanıyor. klasik kokoreç tadından farklı. favori lezzetim bu oldu.
üçüncü versiyon olarak ise kaşarlı kokoreci deniyoruz. dik bir çöp şişe saplanan halka kokoreçlerin arasına kaşar peyniri ekleniyor. ateşte erimeye başadıktan sonra kaşar muhlama misali uzuyor. alternatif bir lezzet arayanlar için bu da bir seçenek. garnitür olarak verdiği ve anadolu'dan gelen sarımsakla marine edilmiş kiraz biber turşuları da çok başarılıydı. hem leziz bir eşlikçi hem de tek başına meze olarak bile yenebilir.
mekanda mevsimine göre kasap sucuk, işkembe çorbası ve midye dolma da bulunuyor. ermeni usulünde yapılan midye dolmayı özellikle denemek isterim. mevcut işini bırakıp emek yoğun sektöre kendini başlatan oğuzhan'ı kutluyorum. bulunduğu muhite göre marjinal bir anlayış ve düşük kar payıyla çalışıyor. i̇nsani değerlere ve işine verdiği önem takdire şayan. samimi ve sohbeti seven bir insan. uzun vadede mekanını değiştirir ve kendini geliştirirse gastronomik anlamda çok daha iyi bir düzeyde olmayı hakediyor. fiyatlar fazlasıyla makul. hele şimdiye dek kokoreç adı altında daha ucuza yediğim şeyleri düşününce bedava düzeyinde. #kangurular