ne zamandır merak ettiğim mekanı bugün ilk defa deneyimledim ve bir filtre kahve siparişi verdikten sonra zomato’ya eklemek üzere bir fotoğraf aldım. o an bir işletmenin, kendi itibarını saniyede nasıl yerle bir edebileceğine birebir yaşayarak şahit oldum. i̇lk fotoğrafımı çektikten sonra tam arkamdan “neden fotoğraf çektiğinizi öğrenebilir miyim?” diye aslında sorduğu sorunun sonunda soru işareti değil, birkaç ünlemin olduğu sert çıkışlı bir kadın sesi duydum. dönüp istifimi bozmadan gülümseyerek “zomato’ya yükleyeceğim, o sebeple” diye açıklamada bulundum. “siz zomato’da görevli misiniz?” diye yine son derece soğuk bir soru daha aldım. yine tavrımı bozmayarak görevli olmadığımı, yazar olduğumu, yapacağım yorumla birlikte fotoğraf da ekleyeceğimi tatlı dille açıkladım. dik bakışlarla ne yazacağım soruldu. ne yazacağımı şu an bilmediğimi, buna karar verebilmem için önce kahveyi içmem gerektiğini paylaştım. kendisinin mambocino’nun kurucusu olduğunu paylaştı hanımefendi. bir mekanın kurucusu olmak ve orayı işletmek böyle bir anlayışa dayandırılamaz. kahveyi iptal etmek isterdim ama biz bu diyaloğu sürdürürken çoktan hazırlanmıştı, baristaların emeğidir, bağlı çalıştığı kişinin nezaket çerçevesinin dışında kalması onların suçu değil. bu zamana değin gittiğim cafe-restoranlarda ulu orta binlerce fotoğraf çektim, böyle bir yaklaşımla ilk kez karşılaştım. sosyal medyanın hayatımızın her alanında olduğu ve attığımız adımı dahi ölümsüzleştirdiğimiz bir dünyada bir iç mekan fotoğrafı çekmişiz, çok görüldü. i̇lk sorudan itibaren sert tavırla yaklaşmam gerektiği yerde hala çizgimden çıkmadığım için şu an kendime kızıyorum. yapacağım yorumu çok merak ediyordu, iyi olmasını isteseydi öyle yaklaşmazdı diye tahmin ediyorum. kahve güzeldi ama mekan benim için artık hiç güzel olmayacak. bu tavırlarını her müşterilerine gösterirlerse yakında kepenkleri indirme riskleri yüksektir, söylemesi.