"burasi turkiye degil". ilk aklimdan gecen buydu. ama hayir, biraz dusundukten sonra... iste boyle olmali. dunyayi taniyan, gittigi, gordugu kulturu ulkesine getiren binlerce insan var bu ulkede. ve o kulturun urununu hakkini vererek yapmak bence buyuk bir tebrigi hak ediyor.
mekanin dis gorunusunden itibaren estetigi zaten tartisma konusu degil. acik ara en sevimli pastane vitrinlerinden birine sahip.
iceri girince sag tarafta tatli vitrini var, makaronlari ariyorsaniz tam karsiya bakacaksiniz. giris kismindaki masalardan birinde oturmayi tercih edebilirsiniz ya da icerideki odaya veya arka bahceye gecebilirsiniz. oturmadan once vitrinden tatlinizi secmeniz gerekecek.
su ara halloween temali cupcakeler, éclaires, dacqoises ve birkac cesit daha tatli var. ben bu sefer dacquoise à la pistache sectim (aux amandes da mevcut). henuz yemek yemis oldugum icin de bir macchiato siparisi verdim (bitki cayi bu asamada hazmi geciktirdiginden rahatsizlik veriyor). fakat cay tercih edecekseniz ronnefeldt ahsap cay katalogu getiriyorlar, harika!
dacquoise'dan aldigim ilk catal beni bulutlarin uzerine tasidi. turkiye'de, paris'te damagimda kalan lezzeti ilk kez buldum. antep fistikli yumusacik bir hamur, pamuk gibi bir crême patissier ve taptaze cilek dilimleri. tek kelimeyle mukemmel. ki ben bu sozcugu kullanmayi gercekten sevmem. kahve ise gercek bir italyan'di. bir kalite saskinligi icinde kaldim (maalesef ambalaji guzel kalitesi ortalama seylere cok alistik bu ulkede yasarken). macchiato bardagina inanilmaz sasirdim cunku ben ayni seri bardaklari paris'ten tasimistim istanbul'a.
fiyatlari kaliteyle orantili buldum. icerisi sakin, konforlu ve hafif bir caz muzik caliyordu. ne diyebilirim. burasi bir harika!