içine sigalim, sigisalim... - kadiköy'desiniz. biliyorum her yer çok kalabalik, insanlar üzerinize üzerinize geliyor. yahu alt tarafi bir dolanmaya, iki parça bi' seyler bakinmaya çikmissiniz, ayaklariniza kara sular inmis. ee bu kalabalik kesmekes içinden bir çiksam, söyle güzel demlenmis bir çay olsa da içsem, hatta yaninda agzimi tatlandiracak bir iki kurabiye neyin? sessizce söyle bir otursam, iki güzel güler yüz görsem diyorsunuz. biliyorum. hakkiniz var.
ama simdi kadiköy'ün ortasinda nerden bulacaksin öyle mekani der gibi oldunuz. olmayin. olmayin simdi durduk yere karamsarliga kapilmayin. sanatçilar sokaga sapin, az biraz ilerleyin, solda kibrit kutusu var. içine ne sigarsa kucakliyorlar. çayi, kahvesi, cheesecakei, efendime söyleyeyim bozcaada tostu falan.
önce bir nefes molasi için gittiniz, e çay da iyiymis dediniz biliyorum, bence de iyi. sonra esi dostu topladiniz, ben bir yer biliyorum dediniz, sürüklediniz, onlar da begendi, haklari var. derken derken, geçerken dur bir ugrayayim, ne vakittir de gitmedim ayip oldu cafesi olmus kibrit kutusu.
oluyor. güzel de ediyor.
gelin, gidelim, içine sigalim, sigisalim...