karaköy lokantası


hungergames
4
4 yıl önce
karaköy
bölgenin üne kavusmasindan payini alan yerlerden. şık ve temiz fakat çok kalabalik oldugu icin:
-masada yeterince yer kalmiyor, tabaklar ust uste bardaklari sayiyorsunuz bir yerden sonra,sek içenler ouan kazaniyor
-ust katta havalandirma yok emanet vantilatorle nereye kadar
-sigara icin balkon var onune oturmayin ama
bunun disinda dekoru,oryantelist havasi icin tercih edilir. sanirim gezi sitelerinde de ünlü ki cok sayida turist "local place" diyerek geliyor.
fiyatlardan ornek eski bir fiş de ekledim
0
merve
4
4 yıl önce
karaköy
hünkar beğendiye bayıldım! tadı damaginizda kalıyor. ekmek ve suyun ücretsiz verilmesi hoş bir jest. garsonlar biraz daha ilgili ve kibar olabilir.
0
miray
4
4 yıl önce
karaköy
hello! bu hafta pazartesi günü dogumgunumde manitam sizin restorana getirdi. yemekler ambians vs. her zamanki gibi güzeldi ama en güzeli garsonumuz esin'in sempatik ve nazik hizmetiydi. yarım puanı sadece soguk gelen etten kırdım. sevgiyle kalın :)
0
gül
5
4 yıl önce
karaköy
yıllardır gittiğimiz mekan. kalitesinden hiç taviz vermedi. i̇lk yenilendiğinde kalitesi bozulur mu diye endişe ettik. aynı kaliteli çizgide devam ediyorlar. yediğimiz hiç bir şeyden pişmanlık duymadık. tek sorun fazla kalabalık. pazartesi ya da salı akşam üstünü tavsiye ederim
0
güner
4
4 yıl önce
karaköy
hafta içi olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. gürültülü bir ortam, mekan yorabilir. fakat, mezeler başarılıydı (peynire biraz daha özen göstermeliler); muhammara, topik, levrek marin.. ara sıcak olarak pastırmalı humus şahaneydi keza midye tava da çok lezzetliydi. ayva tatlısı da müthişti, ne çok tatlı ne de ekşi, tam kıvamında. servis elemanları işlerini iyi yapıyorlar (biraz suratsızlar ama olsun ). mutlu ayrıldık.
0
neyesek
4 yıl önce
karaköy
son zamanlarda kesfettigim yerlerden biri karakoy lokantasi , iyiki de kesfetmisim dememe sebep. karakoy lokantasi dendiginde akliniza salas, esnaf lokantasi gibi biryer gelmesin hic hatta kimine gore kasinti biryer bile olabilir. yemeklerin lezzetlerine diyebilcek birsey yok. resimde gordugunuz klasiklesmis lezzetlerden biri olan ali nazik. en kisa zamanda gidin , gorun ve tadin derim ????
0
emine
5
4 yıl önce
karaköy
kisibasi ödediginiz fiyati, yediginiz her meze ve ana yemegin lezzeti ile eslestirebilirsiniz, günlük yapilan mezelerin hemen hepsini denenmeli fakat hardal soslu levrek varsa atlamayin derim
0
berke
5
4 yıl önce
karaköy
mukemmel bir yer. tarama,ahtapot izgara ve incir tatlisini mutlaka deneyin.servis,lezzet,dekarasyon cok iyi. fiyatlar bu ozelliklere gore cok normal.
0
gebran
4
4 yıl önce
karaköy
went to this local joint and enjoyed the different mezzeh. you simply go to the display fridge and choose from the selection of small plates on display. tomato salad, fava bean purée, eggplant with yogurt, octopus salad, calamari. fresh, healthy and well prepared meal packed with flavour.
0
bulent
4
4 yıl önce
karaköy
mutfak cok basarili. mezeler, ara sicaklar, ana yemek ve tatlilar... hersey guzel... ancak porsiyonlar cok cok kucuk. 5 tane karidesle tereyaginda karides olmaz. olur da o fiyata olmaz.. tadimlik adeta.
musteri profili guzel ama bir saatten sonra masadakini duyamaz oluyorsun. gurultu cok oluyor. sakin sohbet edebilecegin bir modern meyhaneden ziyade yemegini yiyip kalkacagin bir mekan.
bir de bu mutfakta çay olmaması şalgam olmamasi ayip.. hic yakismiyor.
velhasil 1- 1.5 saatte yiyip kalkmak icin olabilir ama sohbeti demlemek icin uygun bir yer degil...
0
ayberkgungordu
4
4 yıl önce
karaköy
kendine has dekoru cok hosumuza gitti. geleneksel turk mutfagi ozellikle yabanci uyruklu misafirleriniz icin ilgi cekecektir. zeytinyaglilar cok basarili.
0
gamze
5
4 yıl önce
karaköy
izgara bonfilesi tek kelimeyle harika. paçanga böreği ve diğer mezeleri de çok lezzetliydi. sadece bonfile için bile gidilebilir. servis, kaliteli yemek ve mekan olarak i̇stanbul'daki en iyi yerlerden bir tanesi. şu ana kadar hep akşam gittik ve rezervasyon yaptırdık, öğle saatlerindeki belki daha sakindir. pişman olmazsınız.
0
lokantalarim
4
4 yıl önce
karaköy
http://lokantalarim.blogspot.com.tr/2014/05/karakoy-lokantas.html

bahar geldi artık. havalar güzelleştiği ve ısındığı zamanlarda tüm enerjisini kaybeden bir insan olarak, bu sene ilkbahar-yaz dönemlerini iyi geçirmeye kararlıyım sevgili okurlar. daha olumlu, enerjik, ne yaptığını bilen bir ruh hali içinde, kentin atardamarlarında fink atma konusunda yapmış olduğum güzide bir plan var, bunu yürürlüğe sokacağım izninizle. biraz değişmeliyim, diye düşündüm bu sene tüm hızıyla geçerken. burada zaman zaman saydırdığım hatta sövdüğüm kişisel gelişim meselesine yakınlık kazanmak, kaleyi içerden fethetmek, ya da belki önyargılarımı kırıp kendi haksızlığımı ispat etmek için "ferrari'sini satan bilge"yi satın aldım geçen gün. bu benim için önemli bir adımdı. olumlu davranmak için çaba harcamak, dünyayı daha yaşanılır bir yer kılma konusunda insanlık için küçük, benim için büyük bir sıçramaydı. lakin kitabı okurken, kafa yapımı değiştireceğini düşündüğüm en ufak bir bilgi kırıntısı bile bulamadım. bulmayı bırakın, insanoğlunun platon'dan beri bir adım bile yol kat edemediğini, hatta ciddi şekilde gerilediğini, yüzeyselleştiğini, acınacak hale geldiğini gördüm. nefret ettim. hemen emrah serbes'in uzun zamandır beklettiğim "son hafriyat" adlı kitabını bir solukta okuyup, robin sharma'nın saçmalıklarını süratle kafamdan sildim, rahatladım. şimdi daha sakinim bu satırları çiziktirirken. mutluluk, bana kalırsa insanın oturup hayal kurması ve meditasyon yapmasıyla, ya da kafasından olumlu düşünceler geçirmesiyle yakalayabileceği bir duygu durumu değil. benim inancıma göre, dışarıdan bir "uyaran" olmak zorunda mutlu olmamız için. yani "her şey kafamızın içinde" söylemine katılmıyorum. beni gerçekten mutlu eden, rahatlatan ve yaşama pozitif yaklaşmamı sağlayan iki "şey" olduğunu biliyorum. 1- i̇yi bir kitap (kurgusal bir metin olmalı, tamamen hayal ürünü, insanı eğlendirmek için yazılmış...) 2- dört başı mamur bir sofra, enfes bir yemek. ben de üstüme düşeni yaptım son birkaç günde mutluluğu yakalamak için. önce kitabı okudum hararetle. behzat ç. dizisini seyretmediğimi tahmin edersiniz. romanı okumak hoşuma gitti ama. bu bir sürpriz değildi, zira "her temas i̇z bırakır"ı okumuş ve sevmiştim. bunun üzerine bir de karaköy lokantası'nı ziyaret edince iyi bir moral yüklemesi gerçekleştirdim. bu satırları yüzümde gülümsemeyi andıran ve nispeten mesut bir ifade ile yazıyorum.

karaköy lokantası günün farklı saatlerinde, farklı amaçlarla ziyaret edebileceğiniz bir lokanta. öğle yemekleri için defalarca gittim buraya ben. lakin bu yazının konusu, günün ortasında yaptığım ziyaretler değil. bu yemeklerde, kendini modern bir esnaf lokantası gibi konumlayan ve bu yaklaşımda hayli başarılı olan bir işletme buldum her defasında karşımda. zeytinyağlılarıyla, mis gibi tencere yemekleriyle, yumuşacık sütlü tatlılarıyla insana güzel ve hafif bir öğle yemeği deneyimi yaşatan bir mekandan bahsediyorum. üniversite öğrencisi garsonlarıyla hizmet veren, daha çok karaköy'de çalışan tayfanın uğradığı şık bir restaurant, eğer o bölgede hayatımı sürdürseydim sık sık ziyaret edeceğim bir sığınak.

ben size gecesini anlatacağım bu lokantanın. gece saatlerinde ilk gidişimde beklenmedik bir "doctor jekyll and mr. hyde" sendromu yaşadım karaköy lokantası'na, zira gündüzleri bizleri tencere yemekleriyle ağırlayan o mekan, yerini dört başı mamur bir meyhaneye bırakmıştı. bu, bendeniz için alışılmadık bir durum, açıklamakta güçlük çektiğim bir metamorfozdu. gece çok güzel aydınlatılmıştı lokanta, masalar bembeyaz örtülerle kaplanmış, duvarlardaki mavi fayanslar ışıl ışıldı.tahta sandalyeler, yukarı kata çıkan dökme demir döner merdiven, yerlerdeki eski model karolar, insanın aklını alan meze vitrini ve beyaz gömlekli, siyah önlüklü garsonlar. her masanın dolu olduğunu ve rezervasyon yapmadan gitmenin büyük bir hata olacağını özellikle belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum. i̇çerideki kabalık, dekorasyondaki detaycılık, normal şartlarda bir yüzme havuzu etkisi yaratabilecek mavi fayanslar bile çok hoşuma gitti. özellikle de garsonların akıllara zarar sürati, güleryüzlü hizmeti, bir dediğinizi iki etmeyen harika tavrı üzerine konuşulmalı diye düşünüyorum. ben ziyaret ettiğim yerlerde salt iyi hizmet gördüğü zaman, yani güzel "ağırlandığında" mutlu olan bir adam değilim. pek çok işletme, günümüzde hem yemeklerinin zayıflığını, hem de zevksizliklerini şark usulü bir yalakalıkla örtmeye çabalıyorlar. bundan nefret ediyorum. i̇yi hizmet olmazsa olmaz benim için, ama bir bütünün parçası. karaköy lokantası'ndaki hızır acil hizmete bayıldım resmen. her şeyin ötesinde güleryüze ve size çaktırmadan, uzaklardan sizi takip eden garson mantığına. tebrik ediyorum!

yukarıdaki paragrafa bakarak dekorasyon ve servise tam puan verdiğimi görebilirsiniz sevgili dostlar. bunun ötesinde mekanın lokasyonu da, gençliğimin geçtiği karaköy bölgesine olduğu için ayrıca sempati duyuyorum. öte yandan daha galataport rant paylaşımı tam gerçekleşmeden kendi öz kentsel dönüşümünü yapan karaköy coğrafyasının en şaşaalı yerinde olan bu lokantaya ulaşım pek kolay. anadolu yakasından geliyorsanız, hiç kendinizi zorlamadan kadıköy-karaköy vapuruna binin derim. yapılacak en mantıklı hareket bu. arabaya binmeyin, vapurun, boğaz'ın, sarayburnu'nun, püfür püfür havanın keyfini çıkarın. i̇skelede indikten sonra sağa dönün, beş dakikalık yürüyüşten sonra kendinizi karaköy lokantası'nın önünde bulacaksınız. avrupa yakasından geliyorsanız da yine toplu taşımacılığı kullanın derim; tramvayla tophane'de alın soluğu, bir zahmet iniverin orada ve yine beş dakikalık yürüyüşle lokantayı bulacaksınız.


gelelim yemeklere: öncelikle o devasa soğuk meze vitrininin başında toplaşan ve mezelerin ışıltılı dünyasına dalıp giden insanlardan birisi olmak durumundasınız. karar vermeden önce, iyice incelemelisiniz o güzellikleri. pek çok seçenek arasından, eğer benim kafamda birisiyseniz, en başta bir patlıcan türevi, bir de yoğurtlu meze mutlaka seçmelisiniz. ben, genel teamüllere uyarak haydari sipariş ettim öncelikle. karaköy lokantası'nın haydarisinin içinde çok ufak doğranmış salatalıklar da mevcut. bu durumda cacık mı demeliyiz? sanmıyorum, zira kullandıkları süzme yoğurt ve harikulade sarmısak kombinasyonuyla yemekten büyük keyif aldığım, belki de bugüne dek karşılaştığım en güzel haydari olmuş bu. bir de patlıcan geldi masaya; o da bir hayli yoğurtluydu. eğer isterseniz üzerine acılı bir sos da koyuyorlar; tercihe bağlı bir durum bu. bana kalırsa bu da çok hoş bir mezeydi. ayrıca pancar soslu enginar kalbi de, bir soğuk meze olarak arz-ı endam eyledi masada. son dönemlerde çok severek yediğim enginar kalbinin tadı gerçekten hiç fena değildi, pancar suyu da çok yakışmıştı üzerine. bunların yanına üzerine peynir rendelenmiş roka salatası da patlatınca ve bir de rakıyı ilave edince masa şenleniverdi iyice.

ara sıcak zamanıydı şimdi. sevgili dostlar, benim kitabımda ara sıcak dünyasının iki mühim aktörü vardır: birincisi, tahmin edebileceğiniz gibi yaprak ciğer, diğeri de kabak kızartmadır. kalamar da dahil olmak üzere, tüm diğer ara sıcaklar daha sonra gelir. karaköy lokantası'nda yediğim kabak tava gerçekten muhteşemdi. çiçek pasajı'ndaki seviç'in kabağıyla aynı lezzetteydi diyebilirim. todori'de yediğimden kat be kat daha iyiydi. yine bu kategoride eleos'u farklı bir yere koymak isterim, zira onların kabak kızartmasının içinde tadı çok bariz bir şekilde hissedilen bir peynir dominansı mevcut. karaköy lokantası'nda getirdikleri kabak tavanın yanında ise, sos olarak çok yoğun kıvamlı bir sarmısaklı yoğurt vardı. kabaklarını yoğurda bana bana, kendimden geçerek yedim. hemen ardından paçanga sipariş ettim. burada önemli bir not: i̇lk defa ertesi gün kokusu her yanı sarmayan bir pastırmayla yapılmış bir paçanga yiyorum hayatımda. tebrik etmek lazım mucidini. ayrıca bir de kalamar lokmaları adını verdikleri, güveçte gelen muazzam yemeği söyledim. tadının güzelliğini bir kenara bıraktım, sadece suyuna ekmek banmak, sınırsızca şamadıra yapmak bile benim için tarifsiz mululuklar kategorisinde yeni bir sayfa açtı. kırmızı,yeşil biber ve bebek kalamar senfonisi diyebileceğim bu yemeği mutlaka deneyin sevgili dostlar. mekanın yıldızlarından biri bana kalırsa.

tatlı olarak ise kaymaklı peynir tatlısı ve sakızlı sütlaç deneme şansım oldu. sütlaç gerçekten on numaraydı. benim gibi pek "sakızperver" olmayan bir şahsiyeti bile yerinden oynatmayı becerdi tabir-i caiz ise.

neticede karaköy lokantası, gerçekten güzel bir meyhane. münferit ve türevleri gibi beni büyük hayal kırıklığına uğratan "modern meyhane" konseptinin içine dahil edebileceğim bir mekan değil, ama aynı zamanda klasik bir içkili lokanta da değil. kendi havasında, kendi ruhunu yakalamış ve bunu bizlerle paylaşan "özel" bir meyhane. yeni arayışlar içinde olan herkese duyrulur ve şiddetle tavsiye edilir!




-----06 may, 2014-----

http://lokantalarim.blogspot.com.tr/2014/05/karakoy-lokantas.html

bahar geldi artik. havalar güzellestigi ve isindigi zamanlarda tüm enerjisini kaybeden bir insan olarak, bu sene ilkbahar-yaz dönemlerini iyi geçirmeye kararliyim sevgili okurlar. daha olumlu, enerjik, ne yaptigini bilen bir ruh hali içinde, kentin atardamarlarinda fink atma konusunda yapmis oldugum güzide bir plan var, bunu yürürlüge sokacagim izninizle. biraz degismeliyim, diye düsündüm bu sene tüm hiziyla geçerken. burada zaman zaman saydirdigim hatta sövdügüm kisisel gelisim meselesine yakinlik kazanmak, kaleyi içerden fethetmek, ya da belki önyargilarimi kirip kendi haksizligimi ispat etmek için "ferrari'sini satan bilge"yi satin aldim geçen gün. bu benim için önemli bir adimdi. olumlu davranmak için çaba harcamak, dünyayi daha yasanilir bir yer kilma konusunda insanlik için küçük, benim için büyük bir siçramaydi. lakin kitabi okurken, kafa yapimi degistirecegini düsündügüm en ufak bir bilgi kirintisi bile bulamadim. bulmayi birakin, insanoglunun platon'dan beri bir adim bile yol kat edemedigini, hatta ciddi sekilde geriledigini, yüzeysellestigini, acinacak hale geldigini gördüm. nefret ettim. hemen emrah serbes'in uzun zamandir beklettigim "son hafriyat" adli kitabini bir solukta okuyup, robin sharma'nin saçmaliklarini süratle kafamdan sildim, rahatladim. simdi daha sakinim bu satirlari çiziktirirken. mutluluk, bana kalirsa insanin oturup hayal kurmasi ve meditasyon yapmasiyla, ya da kafasindan olumlu düsünceler geçirmesiyle yakalayabilecegi bir duygu durumu degil. benim inancima göre, disaridan bir "uyaran" olmak zorunda mutlu olmamiz için. yani "her sey kafamizin içinde" söylemine katilmiyorum. beni gerçekten mutlu eden, rahatlatan ve yasama pozitif yaklasmami saglayan iki "sey" oldugunu biliyorum. 1- iyi bir kitap (kurgusal bir metin olmali, tamamen hayal ürünü, insani eglendirmek için yazilmis...) 2- dört basi mamur bir sofra, enfes bir yemek. ben de üstüme düseni yaptim son birkaç günde mutlulugu yakalamak için. önce kitabi okudum hararetle. behzat ç. dizisini seyretmedigimi tahmin edersiniz. romani okumak hosuma gitti ama. bu bir sürpriz degildi, zira "her temas iz birakir"i okumus ve sevmistim. bunun üzerine bir de karaköy lokantasi'ni ziyaret edince iyi bir moral yüklemesi gerçeklestirdim. bu satirlari yüzümde gülümsemeyi andiran ve nispeten mesut bir ifade ile yaziyorum.

karaköy lokantasi günün farkli saatlerinde, farkli amaçlarla ziyaret edebileceginiz bir lokanta. ögle yemekleri için defalarca gittim buraya ben. lakin bu yazinin konusu, günün ortasinda yaptigim ziyaretler degil. bu yemeklerde, kendini modern bir esnaf lokantasi gibi konumlayan ve bu yaklasimda hayli basarili olan bir isletme buldum her defasinda karsimda. zeytinyaglilariyla, mis gibi tencere yemekleriyle, yumusacik sütlü tatlilariyla insana güzel ve hafif bir ögle yemegi deneyimi yasatan bir mekandan bahsediyorum. üniversite ögrencisi garsonlariyla hizmet veren, daha çok karaköy'de çalisan tayfanin ugradigi sik bir restaurant, eger o bölgede hayatimi sürdürseydim sik sik ziyaret edecegim bir siginak.

ben size gecesini anlatacagim bu lokantanin. gece saatlerinde ilk gidisimde beklenmedik bir "doctor jekyll and mr. hyde" sendromu yasadim karaköy lokantasi'na, zira gündüzleri bizleri tencere yemekleriyle agirlayan o mekan, yerini dört basi mamur bir meyhaneye birakmisti. bu, bendeniz için alisilmadik bir durum, açiklamakta güçlük çektigim bir metamorfozdu. gece çok güzel aydinlatilmisti lokanta, masalar bembeyaz örtülerle kaplanmis, duvarlardaki mavi fayanslar isil isildi.tahta sandalyeler, yukari kata çikan dökme demir döner merdiven, yerlerdeki eski model karolar, insanin aklini alan meze vitrini ve beyaz gömlekli, siyah önlüklü garsonlar. her masanin dolu oldugunu ve rezervasyon yapmadan gitmenin büyük bir hata olacagini özellikle belirtmeme gerek yok diye düsünüyorum. içerideki kabalik, dekorasyondaki detaycilik, normal sartlarda bir yüzme havuzu etkisi yaratabilecek mavi fayanslar bile çok hosuma gitti. özellikle de garsonlarin akillara zarar sürati, güleryüzlü hizmeti, bir dediginizi iki etmeyen harika tavri üzerine konusulmali diye düsünüyorum. ben ziyaret ettigim yerlerde salt iyi hizmet gördügü zaman, yani güzel "agirlandiginda" mutlu olan bir adam degilim. pek çok isletme, günümüzde hem yemeklerinin zayifligini, hem de zevksizliklerini sark usulü bir yalakalikla örtmeye çabaliyorlar. bundan nefret ediyorum. iyi hizmet olmazsa olmaz benim için, ama bir bütünün parçasi. karaköy lokantasi'ndaki hizir acil hizmete bayildim resmen. her seyin ötesinde güleryüze ve size çaktirmadan, uzaklardan sizi takip eden garson mantigina. tebrik ediyorum!

yukaridaki paragrafa bakarak dekorasyon ve servise tam puan verdigimi görebilirsiniz sevgili dostlar. bunun ötesinde mekanin lokasyonu da, gençligimin geçtigi karaköy bölgesine oldugu için ayrica sempati duyuyorum. öte yandan daha galataport rant paylasimi tam gerçeklesmeden kendi öz kentsel dönüsümünü yapan karaköy cografyasinin en sasaali yerinde olan bu lokantaya ulasim pek kolay. anadolu yakasindan geliyorsaniz, hiç kendinizi zorlamadan kadiköy-karaköy vapuruna binin derim. yapilacak en mantikli hareket bu. arabaya binmeyin, vapurun, bogaz'in, sarayburnu'nun, püfür püfür havanin keyfini çikarin. iskelede indikten sonra saga dönün, bes dakikalik yürüyüsten sonra kendinizi karaköy lokantasi'nin önünde bulacaksiniz. avrupa yakasindan geliyorsaniz da yine toplu tasimaciligi kullanin derim; tramvayla tophane'de alin solugu, bir zahmet iniverin orada ve yine bes dakikalik yürüyüsle lokantayi bulacaksiniz.


gelelim yemeklere: öncelikle o devasa soguk meze vitrininin basinda toplasan ve mezelerin isiltili dünyasina dalip giden insanlardan birisi olmak durumundasiniz. karar vermeden önce, iyice incelemelisiniz o güzellikleri. pek çok seçenek arasindan, eger benim kafamda birisiyseniz, en basta bir patlican türevi, bir de yogurtlu meze mutlaka seçmelisiniz. ben, genel teamüllere uyarak haydari siparis ettim öncelikle. karaköy lokantasi'nin haydarisinin içinde çok ufak dogranmis salataliklar da mevcut. bu durumda cacik mi demeliyiz? sanmiyorum, zira kullandiklari süzme yogurt ve harikulade sarmisak kombinasyonuyla yemekten büyük keyif aldigim, belki de bugüne dek karsilastigim en güzel haydari olmus bu. bir de patlican geldi masaya; o da bir hayli yogurtluydu. eger isterseniz üzerine acili bir sos da koyuyorlar; tercihe bagli bir durum bu. bana kalirsa bu da çok hos bir mezeydi. ayrica pancar soslu enginar kalbi de, bir soguk meze olarak arz-i endam eyledi masada. son dönemlerde çok severek yedigim enginar kalbinin tadi gerçekten hiç fena degildi, pancar suyu da çok yakismisti üzerine. bunlarin yanina üzerine peynir rendelenmis roka salatasi da patlatinca ve bir de rakiyi ilave edince masa senleniverdi iyice.

ara sicak zamaniydi simdi. sevgili dostlar, benim kitabimda ara sicak dünyasinin iki mühim aktörü vardir: birincisi, tahmin edebileceginiz gibi yaprak ciger, digeri de kabak kizartmadir. kalamar da dahil olmak üzere, tüm diger ara sicaklar daha sonra gelir. karaköy lokantasi'nda yedigim kabak tava gerçekten muhtesemdi. çiçek pasaji'ndaki seviç'in kabagiyla ayni lezzetteydi diyebilirim. todori'de yedigimden kat be kat daha iyiydi. yine bu kategoride eleos'u farkli bir yere koymak isterim, zira onlarin kabak kizartmasinin içinde tadi çok bariz bir sekilde hissedilen bir peynir dominansi mevcut. karaköy lokantasi'nda getirdikleri kabak tavanin yaninda ise, sos olarak çok yogun kivamli bir sarmisakli yogurt vardi. kabaklarini yogurda bana bana, kendimden geçerek yedim. hemen ardindan paçanga siparis ettim. burada önemli bir not: ilk defa ertesi gün kokusu her yani sarmayan bir pastirmayla yapilmis bir paçanga yiyorum hayatimda. tebrik etmek lazim mucidini. ayrica bir de kalamar lokmalari adini verdikleri, güveçte gelen muazzam yemegi söyledim. tadinin güzelligini bir kenara biraktim, sadece suyuna ekmek banmak, sinirsizca samadira yapmak bile benim için tarifsiz mululuklar kategorisinde yeni bir sayfa açti. kirmizi,yesil biber ve bebek kalamar senfonisi diyebilecegim bu yemegi mutlaka deneyin sevgili dostlar. mekanin yildizlarindan biri bana kalirsa.

tatli olarak ise kaymakli peynir tatlisi ve sakizli sütlaç deneme sansim oldu. sütlaç gerçekten on numaraydi. benim gibi pek "sakizperver" olmayan bir sahsiyeti bile yerinden oynatmayi becerdi tabir-i caiz ise.

neticede karaköy lokantasi, gerçekten güzel bir meyhane. münferit ve türevleri gibi beni büyük hayal kirikligina ugratan "modern meyhane" konseptinin içine dahil edebilecegim bir mekan degil, ama ayni zamanda klasik bir içkili lokanta da degil. kendi havasinda, kendi ruhunu yakalamis ve bunu bizlerle paylasan "özel" bir meyhane. yeni arayislar içinde olan herkese duyrulur ve siddetle tavsiye edilir!

karaköy lokantasi
kemankes karamustafa pasa mh.
kemankes cd no:37, 34425 istanbul
t:0 212 292 4455
0
seda
5
4 yıl önce
karaköy
uzun zamandır gitmek istediğimiz lokantaya nihayet bir pazar akşamı yolumuz düştü. tarihi yarımada gezimizin son durağında karnımız iyice acıkmıştı. mekanın iç bölümü daha otantikti ve güzel yunan ezgileri çalıyordu. meze dolabından mezelerimizi seçtik. enginar, midye dolma, patlıcan salata, beyaz peynir ve kişnişli domates salatası ile başladık. hepsi birbirinden lezzetliydi ama enginar kraldı. kızarmış ekmekler ise tam tereyağ sürmelik köy ekmeğiydi. ara sıcak kalamar tava aldık. biraz daha yumuşak olabilirdi ama hiç yağ çekmemişti ve taratır sosu da çok güzeldi; bir lokmada yuttuk. finali ızgara sardalya ile yaptık. yumuşacık ve çok lezzetliydi. çok memnun ayrıldık. 2 duble rakı ile birlikte gelen hesap da bizi üzmedi. 159 tl. tavsiye edilir, favori lokantalarımız arasına da eklenir.
0
burçin
4
4 yıl önce
karaköy
iceri girdiğimizde rezervasyon adini soyledik ust kattaki kisma yonlendirdiler bizi. ust katta bir masaya oturabilmek icin rezervasyonumuz oldugu halde calışanlarin asagidan teyit almasini bekledik bu olurken baya restaurantin ortasinda ayakta bekledik uzun bir sure ve eklemeden gecemiycem davranis bicimleride hic hos degildi, sahsen gittigim mekanlarda guler yuzlu kibar insanlar gormegi tercih ediyorum. fiyatlari gayet normal ne çok ucuz ne cok sisirilmis fiyatlar olması gereken sekilde. mezeleri gayet lezzetliydi. ana yemek olarak balik yedik oda gayet guzeldi. ortam ise nezih ve şık. lezzet, fiyatlandirma ve ortam odaklı baktığımda memnun kaldim. fakat musteriyle olan iletisim konusunda biraz daha ozenli davranmalari gerektigi kanatindeyim.
0
oturum aç
hesap oluştur